Kedinin hiçbir otoriteye, hiçbir efendiye, hiçbir ödüle boyun eğmediği gerçeklikteyiz. Tüm Ada evidir kedinin. Köpeğin sadakatine övgüler düzülürken, kedinin mesafesi bir tehdit gibi algılanırken… Kedi sadece bağımsızdır; boyun eğmemeyi bilir. Bu yüzden insanın arzusuna ayna tutandır. Kedi, evcilleştirilememiş evcil hayvandır; evin içinde Amazon gibidir.
Bir kedinin yürüyüşünde devrim vardır: Yavaş, hesaplı, kayıtsız ve bir o kadar da hakimdir… Bir krallığın değil, özgürlüğün bedenidir o. İnsan, doğayı istila etmek ister, kedi ise ona doğayı hatırlatır. Her tırmık darbesi, insanın sahip olma hırsına çizilen bir manifestodur.
Kedi, masumiyetin değil, bilincin hayvanıdır. Sokakta bir kediyi besleyen çocuğun fotoğrafı yıllar sonra Nobel Barış Ödülü kazanır belki ve adanır devrimcilere. Ama o ödül, silah üretenlerin, savaşın kenarında poz verenlerin elindeyse, işte o zaman kedi girer devreye.
Petrolüyle, sermayesiyle, yoksulluğuyla, direnişiyle ortaya karışık sunulan ülkeler gibi. Kedi, tam burada devrimdir: Paranın, gücün, kurumların kirliliğinde satılamayan tek canlıdır. Çünkü hiçbir yarışmaya katılmaz, hiçbir ödülü kabul etmez, kendi direnişini, ödülünü kendi yaratır.
Kedinin doğasında ödül yoktur; yalnızlık, onur ve sessizlik vardır. İnsan, kendi kudretini ölçmek için her şeyi derecelendirir: En iyi ressam, en iyi barış elçisi, en iyi insan… Oysa kedi bilir ki “en iyi” diye bir şey yoktur; sadece olan vardır. Ve olanın içinde barış, bazen Van Gogh’un fırça darbelerinde huzuru ortaya çıkarandır.
Sarı tarlalar, çılgın güneş, dalgalanan yalnızlık… Hepsi bir kedinin bakışıdır. Onun sanatı, sistemin ödül törenlerine değil, sessiz bir pencere önündekine aittir.
Bugün sanat yozlaşmıştır. Her sergi, bir sponsorluk, her yarışma, bir imaj savaşıdır. Fakat kedi, hala aynı kalır: montuyla değil, mesafesiyle asildir ve bir o kadar kaotik.
Siyasetin sloganında değil, sistemin dışında kalarak yüceleşir. Dışarıda kalabilen her şey, bir direniştir. Kedi şunu hatırlatır: Devrim bazen mırıltıdır, suskunluktur, bir bakıştır.
Ve belki de insanın yeniden insan olabilmesi için önce bir kedinin gözlerinin içine bakmayı öğrenmesi lazımdır.
Kedi’ye bir şiir, haftayı kapatan, belki de başlatandır:
Akne
Dur dedim hükmünü alana.
Kustuğum söylendi,
eşik yol aldı.
Zarlar dağıldı.
Biriktireyim,
yerle bir edeyim,
kaşın kaşın olayım.
Puştilli pelerin,
şahlanan at,
mücahit kan.
Beyaz.
Yuh! dedim,
olamaz.
Havalandım,
gecelere hastaydım.
Boya dökük, kadın yıkık, şilte ıslak.
Üzüm, eşek arısı.
bir tel kesti aramızı.
Altmış yıl, yol kapalı.
Hakladık, hakka taptık.
İlaç faydasız: ur dedik.
Yüzler mahmur, arabalar çarpıştı.
Buz bastık, yüz kızarmadı.
Irsi hırs.
Koktu balık baştan:
dur dedim.
Kırmızı taştı,
sığdı mor baş.
Dağıldı sarı akne
körlenmiş boşluğa sapmadan.
Temmuz 2025



