Siyasi tarihte önemli dönemeçler yaşanır. Bunlar salt ilgili konuuyla bağlantılı ele alınmaması gerekir. Daha geniş yelpazeye konulmalıdır. Olayyın oluş şekli ile taraftarları yanında, tarihe siyasal yönden yaratığı dönüşüm de birlikte ele alınması şarttır. Buda konunun önemi kadar, olay öncesi ve sonrasındaki koşulların da doğru okunmasına katgıda bulunacaktır. Onun için resmi tarihçiler, genelde kendi kirli, karanlık dönemlerinin önemli kavşaklarını ya belekten sildirtir veya banbaşka yöne çekip yalanla besleyip yaşatmaya uğraşırlar.
Türkiyenin önemli yakın tarih siyasal dönemeçleri vardır. Bunlar ikili eksene oturur. Birincisi,devlet halk denklemi,ötekisi de devlet içi mücadele ile rejim kayışını içermektedir. Özellikle AKP dönemiyle birlikte devlet içi çelişkiler, rejim değişimi, devlet biçimindeki yeniden altüstlerle ilerledi. Buna karışık da muhalefet ekseninde sosyal muhalefet ile sınıfsal gerçeklik de kendi yapısal gerçeklikleriyle rollerini almaya alıştı. Önemli günleer oldu. K oldu. Bazısı önemsetildi bazısı tek eksenli ele alındı, bazısı da hiç tartışılmadı. En yoğun yaşanan ikibinüç ikibinyedi yılları pek de konuşturulmadı. Nitekim bu sürecin sonundaki Anıt Erdoğan mutabakatı adını dahi beyinlerden sildrtildi. Böyesi çok karışık ve karmaşalı görülen dönem yaşatıldı.
Türkiyenin siyasal tarihi deprem etkili bir günü de On Ekim Gar katliyamı idi. Bu katliyamla aslında Türkiyede sosyal muhalefetin ivmesini düşürmeğe hız verdi. On yıl önce yaşanan Ankaradaki Gar katliyamı ne yargıda doğrudürüs yargılatıldı nede siyasal dersler muhalefet tarafından alındı.
O günlerde yeniden devlet eliyle yükseltilen gerilimi protesto etmek için, birçok demokratik örgüt protesto mitingi düzenledi. Ankaradaki bu eyleme, önemli parti ile sendikalar da katılıyordu. Ansızın IŞİD militanı olduğu söylenen kişilerin imtihar bonbalarıyla kendilerini patlatmasıyla, yüzünn üstünde insan korkunç şekilde kimisi de parçalanarak can verdi. Polis suçlular yerine mitinge katılan kişilere saldırması da başka bir konu haline geldi.
Sonuçta eylem kanla sulandı. Sosyal muhalefet bu provakasyonla adeta psikolojik yıkıma da uğradı. Devletin durumu ise açıktı. O dönemin başbakanı Davutoğlu, sıkılmadan, akan kan ile oylarının artığı tarihi itirafını yaptı. Yine <Davutoğlu o günler için, sonradan ayrıldığı başbakanlık sonrasında “bir konuşursan, insan içine çıkamazlar” açıklamasını da ekledi.
Sonuçta, Haziranda çoğunluğu kaybeden AKP, önemli manevralarla yeniden seçim ilan etirirken, ilgili kan dökme sonucu oyları tırmanıp Kasımdaki seçimde yine çoğunluğu sağladı. Aslında ikibinonbeş Türkiye siyasal tarihinde önemli kırılmaydı. Devlet içi denklemi değiştirirken, sosyal muhalefetin de gerilemesine dağılmasına neden oldu.
Çıkan bilgiler ise olayı gerçekleştirenlerin, öyle gizli falan değildi. Bilgiler vardı. Göstere gösttere Ankaraya IŞİD militanları geldi. Eylem yerindeki yetersiz tetbiler de daha bir kolaylık yaratı.
Halbuki haziran ayındaki seçimler, resmen AKP ği azınlığa düşürtü. Fakat oyalamalarla zaman doldurtulup erken seçim ilan etirildi. CHP ve özelikle Kılıçtaroğlu ile Baykalın tarihi hataları damgayı vurdu. Klasik bir de yeniden yanılma vardı. MHP onca tarihi gerçekliğine karşın tıpkı son günlerdeki gibi sanki demokratik partiymiş algısıyla hareket edildi. Zaten önemli kritik kararlar öncesi MHP devletin şekillenmesinde hep siyasal katıları olduydu.
On ekim gar katliyamı ile devletin gidişatı bakımından çok önemlidir. Kanlı cesetler ile güvenlik kuvetlerinden yargıya varan tutumlar da geleceğin mesajını jverdiydi. Oysa haziranseçimlerinde öörneğin HDP yüksek oy aldı. Y.13 cıvarına çıktı. Sol partilerle itifakın karşılığı alınıyordu. Hele de Kılıçtaroğlunun teslimiyet CHP gerçeği kayışın daha hızlı olacağı kesindi. AKP ise başkanlık rejimine geçiş zeminini yokluyordu. Bu nedenle seçmen kazanma amaçlardan birisi de gelişiyordu. Terör korkusu ve baskılarla adeta sosyal muhalefet kırılması da sağlandı.
Temuz ayındaki önce görüşülen Amerikan elçisi, sonra Suruç katliyamı geldi. Ardından iki polis öldürüldü. Devlet hemen suçu PKK atarak hemen var olan ateşkesi bozdu. Kandili bonbaladı. İçte Hendek savaşları yaşandı. Tam da bunlar genişlerken de Gar katliyamı ile tepki göstermeğe çalışan muhalefete de önemli darbe vuruldu. Uuzun zaman muhalefet sokakta eylem yapamadı. Tabi ki Denirtaşın hemde Kürt sorunu görüşülürken Erdoğanı “başkan” yaptırmayacağı çıkışıyla, hedefe ilk konulan yapı oldu. Soradan On Ekim gar katliyamıyla da iyice terörize edilen koşullarda seçime gidildi. Davutoğlu boşuna demedi: “nekadar fazla kan akarsa, oylarımız artar”.
****
Gar katliyamı üzerinden on yıl geçti artık on yıl öncesi Türkiye değildir. Yeni krizlerle boğuşurken, tek adam devleti her yanda yaşanıyor. Bol tutuklu mevcut. Katliyamın sanıkları bilinse de nedense ihmal ve yapanlar derin sorgulamaya girmediler. Geçiştirme ile oy oy avcılığı işletildi. Günümüz devlet gerçeği oluşturuldu.
On ekim Türkiyenin hem karanlık sayfası hem de siyasal tarih açısından gerilemeğe hız veren sosyal muhalefet çizgisinin oluşturulduğu tarihtir. Hala yüzleşilinmedi. Sorgulanıp dersler de alınması. Çoğu durum belekten sildirtildi. Bir ufak olaymış gibi sunuluyor. Halbuki siyasal tarih bakımından sosyal muhalefetin gerilemesi, devlet içi yeni rejim güçlerinin Kemalistleri daha bir dar alana sıkıştırdığı döneme geçildi. Yargı ise sorularla dolu boşluğa oynadı.
Not: öldürülen 22 Temuz iki polisi PKK öldürdü denip hemen ateşkes bozulduydu. Halbuki tüm uğraşlara karşın, suçlananlar berat etiler. Böylelikle savaşı tırmandırtan gerilimi artıran neden de gerçek çıkmadı. Çıkmadı da onun yanlışlığı dahi pek konuşulunmadı.
Nedediydio dönemmin başbakanı Davutoğlu “konuşursam, bazıları insan içine çıkamaz” diyordu. Ama konuşmadı. Katledilenlerle dolu dolu bir siyasal tarih sayfası geride brakıldı.



