Bu yılı doğrusu hasta konumunda hâlâ geçiriyorum. Normale doğru gidişat fena değil. Giderek kendimce karlar da almaya başlıyorum. Ama benim gibi hayat hasta halde değil. Yeni yıl ile artan kaoslar bazen gerçekleri de ortaya seriyor. Tam da K. Kıbrıs bu koşulların arasında debeleniyor. Falyalı konusu nerede ise dünya mafyasına dek açılımda. İtiraflar, İngiltere’den Dubai’ye dek geniş yelpazede yayıldı. Tabi var olanın itiraflarıyla biz ancak gerçekleri konuşma şansına sahip oluyoruz. Öte yandan da klasik bildiğimiz kulanım dili bu defa bizim koltukçulara dek uzadı. Kendileri de teslim oldukları kesimle, karşıtlarına yaptıkları “Rumculuk gibi” lafları, bu defa işbirlikçileri kendilerine yöneltme paranoyasına kapıldılar. Kısaca denilen doğru yeniden çalkantılarla karşımızda.
Gerçekler öylesine gerçektir ki bir gün gelip açığa çıkar. Geciktikçe daha sert acıtıcı şekliyle de çıkar. Onun için gerçekler yok edilemez. Sadece değişik yöntemlerle geciktirilir.
İkinci nokta ise gerçeklerin normalleşen yok etme süreci, iki şekilde açığa çıkar. Birincisi, bunların yanlışlığına karşı olup, mücadele ile değişimle yansır. Böylelikle var olan kötü gerçeklerin yok edilmesi, değiştirilmesi adına onlar gündeme düşer. Bu aynı zamanda sistem değişimi ile de özdeşleşir.
İkinci olgu ise bambaşkadır. Kirli ilişkilerin kendi arasındaki çelişkilerden dolayı ortaya çıkmadır. Tasfiye etme veya onun alanını ele geçirme mücadelesi sonucu ortaya serilirler. Burada değişim değil sadece güçler denklemi olarak değişim olur. Hele de toplumsal seyretme de olunca, kural kendi gücüyle oynar.
Falyalı olayında ikinci konumu yaşadık. Sedat Peker’in itirafıyla gerçekler hem de uluslararası boyutlarıyla piyasaya döküldü. En son ise Bugün Kıbrıs gazetesindeki röportajla durum daha da deşildi. Bahadır özgürün de makalesiyle durum genişletildi. Ama olay bizzat mafya tipi bölüşümde olduğu için siyasal etkisi olmadı. Hat da finansmanı sağlanan siyasilere dahi hala sıra gelmedi.
Yaşananlar elbet önemli dersi de içerir. Bilgi olsa da kamuoyu eğer katılım sağlayıp sorgulamadıkça pek fazla değişkenlik de olmaz. Falyalı konusu K. Kıbrıs, Türkiye ekseninde dahi siyasal oy nama hala yaratamadı. Fakat şu gerçeği karşımıza net şekilde taşıdı. Mafya siyasallaşma durumu salt yerel değil evrenselleşen kapitalizmin sermaye siyaset kurumsallaşmasının da boyutunu göstermektedir. Salt kişisel ve yerel değildir. Boyut o denli geniş olunca da en başta yerel kurumların etkisi de sıfır derecesindedir. Hele de siyasal dokunuş da olamayınca, süreç de kendini üretmeğe devam ediyor.
*****
Adamızda alışılmamış denecek normal ikilemli kültürel politiği de son günlerde yaşadı. Yeni sömürgecilikle, ideolojik kullanımlı karşıt öfkesi, bu defa kendi aralarında oluyor. Alışılan bir basit merkezi kültürel suçlama oluşturulduydu. Beğenmedikleri veya karşıt gördükleri her kesime değişik damgalarla suçlamalar yağdırıldı. “Rumculuk, hainler” gibi… öyle ki bir kimse karşıta veya savunamadığı durumda bu suçlamalarla kendini aklıyordu. Resmi siyasette tabulaşan davranıştır. En basit gerçeğe karşı, bu suçlamalar kullanıldı. Doğrusu, paylaşımın da merkezi olması nedeniyle de karşılık buluyordu.
Son günlerde yaşananlar ise aslında ilginç. Koltuğa oturtulan hem de en çirkin müdahaleyle yapılan bizim baş koltukçuya, bu defa muhaliflere kullandıkları dil kullanıldı. Peşinden aslında bildiğimiz öteki kulanım da gündeme sokuldu. K. Kıbrıs’ta artık gündeme sokulan türban beraberinde yan enstrümanları da taşıdı. Koltukçular alışılmadık dile tanık oldular. Yetmedi, ötekisi de üçüncü harekâttan dem vurdu. Bir anda resmî ideolojik örtü kalkıp bize gerçeklerimizi gösterdi. Ancak, adına muhalefet diyen kesim dahi ayni sis perdesi ardında kalmayı yeğledi. Siyasal karşıt yerine, romantik muhalefetçiliği yeğlediler. Böylelikle ayni ilişki ağıyla devam denildi.
Kısaca, ben hasta halimden normale doğru giderken, bizde çalkantılar devam diyor. Ama sessizliklerle geçiştirme olunca, işler bir başka bahara da kaldı.