Malumunuz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘baş tacımız’ dediği emeklilerin hak ettiği saygıyı görmesi, hayatlarının bu özel dönemini daha huzurlu, daha sağlıklı ve güven içinde geçirebilmeleri adına 2024’ü ‘Emekli Yılı’ ilan etmişti. Emeklilerin sosyal haklarını genişletecek adımlar atacaklarını söyleyen Erdoğan, “Türkiye Yüzyılı’nın Emektarları projesi, devletimizin ve milletimizin emeklilerimize olan şükran borcunun bir nişanesidir” demişti. 2024 yılını geride bırakalı iki ay oldu. Türkiye Emekliler Derneği Mamak Şubesi, ‘Emekliler Yılı’nın sona ermesi sebebiyle Ankara Kızılay’da lokma dağıttı. Şube Başkanı Murat Tokgöz, “Allahtan tek dileğim bir daha böyle bir Emekliler Yılı’nı düşmanımıza bile yaşatmasın” dedi.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2025 yılını, yine malumunuz olduğu üzere ‘Aile Yılı’ ilan etti. TÜRK-İŞ Şubat ayı açlık ve yoksulluk sınırı verilerine göre, dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcama tutarı, yani açlık sınırı 23 bin 324 lira! Bu, net asgari ücretin üzerinde. Gıda ile birlikte diğer tüm temel harcamalar için haneye girmesi gereken toplam gelir, yani yoksulluk sınırı ise 75 bin 973 lira! TÜRK-İŞ, ülkemizde insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürebilme imkanının çoğu ücretli çalışan için mümkün olmadığı notunu düştü. Diğer yandan, Kadın Cinayetlerinini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, Ocak ayında 33 kadın öldürdü, 32 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. İktidarın ‘Aile Yılı’ ilan ettiği 2025’ten önceki yıl ise en yüksek kadın cinayeti verisinin kaydedildiği yıl olmuştu. Üstelik, kadınlara yönelik suçların önemli bir kısmının aile içinde, kocaları, babaları, oğulları tarafından işlendiği de biliniyor.
***
İstanbul Sözleşmesi’nin iptali gibi, kazanılmış hakları geri alınan, maddi ve sosyal güvenceden yoksun, şiddet gördükleri eve hapsolam, katilleri cezasızlıkla cesaretlendirilen, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına uğrayan kadınlar en temel hakları olan yaşam hakkı için mücadele verirken, iktidarın güçlü ve sağlıklı aileden anladığı şey üç çocuktan ibaret. Doğurganlık hızının azalması ‘varoluşsal bir tehdit’ sayılırken, kadın erkek eşitsizliğini vurgulayan fıtrat türü açıklamalarla kadın düşmanlığının körüklenmesi dert edilmiyor. Emeklinin açlık çektiği Emekli Yılı ne kadar işlevseldiyse, şiddet ve taciz mağduru kadın ve çocukları görmezden gelen Aile Yılı da o işte kadar etkili. Dahası var… Türkiye’de açlık, yoksulluk, tecavüz, cinayet başını alıp gitmemiş gibi, iktidar, ailenin varlığına yönelik en ciddi tehditlerden biri olarak sürekli LGBT’yi öne sürüyor. Türkiye son beş yıldır, Avrupa LGBTİ+ insan hakları yılık değerlendirme raporunda, Azerbaycan’ın önünde, sondan ikinci olarak yer alıyor. Raporda Türkiye’nin aile, nefret söylemi ve suçu, eşitlik ve ayrımcılık ile iltica alanlarında hiçbir ilerleme kaydetmediği belirtiliyor. (1)
***
İktidar ve medyasında, LGBTİ+’lara karşı ayrımcı dil sıklıkla kullanılıyor. LGBTİ ‘terörü, propagandası, sapkınlığı” gibi nefret söylemleriyle LGBTİ+ bireyler ve hak savunucuları hedef gösteriliyor. Eylül ayında Kaos GL, İstanbul Marmaray’da çektiği LGBTİ+ destekçisi reklam filmini TCDD’nin suç duyurusu ve ölüm tehditleri nedeniyle geri çekmek zorunda kalmıştı. KaosGL.org genel yayın yönetmeni Yıldız Tar, gazetecilik faaliyetleri sebep gösterilerek 21 Şubat’ta tutuklandı. Şimdi AKP, İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinde olduğu gibi, Aile Yılı kapsamında hedef aldığı LGBTİ+’ların haklarına bir darbe daha indirmeye hazırlanıyor. Yeni yasa tasarısında, “Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlâka aykırı tutum ve davranışta bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” deniyor. Tanım, iktidar tarafından makul karşılanmayacak, giyim kuşam tavır, her şeyi içine katacak kadar geniş ve yoruma açık. Avukat Kerem Dikmen, durumu örneklerle açıklamış: “Nüfus kaydında erkek olan birinin etek giymesi, feminen olarak nitelenebilecek bir makyaj yapması; nüfus kaydında kadın olan birinin toplumsal cinsiyet rolleri ve normlarına göre erkeklikle özdeşleştirilen bir isim kullanması veya böyle hitap edilmesine dair beklentisini alenen dile getirmesi cezalandırılmaktadır.” (2) Taslak yasalaşırsa LGBTİ+ örgüt ve destekçileri yasal takibe uğrayacak, LGBTİ+ ifade biçimleri ‘hayasızlık’ olarak nitelendirilecek. İktidarın ‘güçlü ekonomisi’ işçiyi, emekliyi aç bıraktı; ‘güçlü ailesi’ de kadın ve LGBTİ+’lara koskoca bir hapishane olmak için sırasını bekliyor.