Tarihe dair bazı efsaneler, sanki gerçekmiş gibi öyle sık tekrar edilir ki bir süre sonra ‘genel kabule’ dönüşür. ‘Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesinin pasifist yöntemlerle kazanıldığı’ da bu mitlerden biri sayılabilir. Uzun yıllar İngiltere tarafından sömürülen Hindistan’ı bağımsızlığa götüren yol şiddet içeren bir direniş deneyiminden geçer. Üstelik ülkenin toplumsal mücadele tarihi, sadece İngilizlere karşı direnişten ibaret değildir. İngilizlere karşı mücadele, çoğu zaman sınıfsal bir arka planı olan iş birlikçilere karşı mücadele hikayeleriyle de vücut bulur.
Hazır yıl dönümüne denk gelmişken Hindistan’ın Ekim Devrimi diye bilinen Punnapra-Vayalar Ayaklanmasından söz etmek, daha sağlıklı bir tarih okuması yapmamızı sağlayabilir. Komünistlerin öncülük ettiği bu ayaklanmayı yakından incelemek üzere rotamızı Hindistan’ın Güneybatısındaki ‘kızıl’ eyalet Kerala taraflarına çeviriyoruz, tarihleri ise 1946 yılının ekim ayına doğru geri sarıyoruz.
Ayaklanmanın geçtiği yer, o dönemde Travancore Prensliği. İlk bakışta Travancore, İngiltere Hindistan’ının dışında kaldığı için ‘bağımsız’ gibi görünse de fiili bir bağımsızlık söz konusu değildir. Kabaca ifade etmek gerekirse Travancore, bir ‘İngiliz himaye devletidir.’ Yani başında Travancore kraliyet ailesinin bulunduğu kağıt üzerinde bir bağımsızlığa sahiptir. Diwan isimli hükümeti de politika belirleme konusunda sömürgeci güçlere göbekten bağlıdır. Hatta bazen diwanın başına bizzat İngilizler geçer. Dolayısıyla Travancore, gerçekte İngiliz sömürge ağına sıkı sıkıya bağlı, yarı feodal bir İngiliz uydusudur.
Yine de İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte Hindistan’ın geleceğine ilişkin çeşitli öngörüler dillendirilmeye başlar. Devir, artık yeni sömürü modellerinin benimseneceği yeni bir devirdir. O dönem Travancore diwanının başındaki isim Sir C. P. Ramaswami Iyer, bir bağımsızlık reformu önerir. Fakat bu bağımsızlık Hindistan’ı değil, sadece Travancore’yi kapsar. Tarihe ‘Amerikan modeli’ olarak geçen bu müstakbel Hindistan’dan ‘bağımsızlık’ fikri, bölgede ciddi bir güce sahip komünistlerin ve emek örgütlerinin tepkisini çeker.
İlk bakışta mesele sadece ‘ulusal’ görünüyor. Ancak konuya biraz yaklaştığımızda derin ekonomik kırılmaları görebiliyoruz. Savaş yıllarında bölgede korkunç bir açlık yaşanır. Sadece Çerthala bölgesinde 21 bin köylü açlık nedeniyle hayatını kaybeder. Bu krizi derinleştiren feodal ekonomik ilişkiler, köylüler,, açlıkla mücadelede daha farklı bir alternatif sunan komünistlere yaklaştırır.
Savaşın ardından da sefalet devam eder. Kıtlık nedeniyle pirinç, şeker, gaz yağı gibi ürünler karaborsaya düşer.
Travancore’deki ilk eylemler açlığa karşı baş gösterir. Hindistan cevizi toplayıcıları başta olmak üzere sendikaların oluşturduğu birlik barışçıl gösteriler düzenleyerek örgütlenir. Açlığa karşı Çerthala’da mahalle komiteleri oluşturulur. Emek örgütleri açlık ile mücadelede daha insaflı davranılmasını, yardımların arttırılmasını ve temel ihtiyaçların adil fiyatlara satılmasını talep ederler.
Fakat Travancore hükümdarlarının ve diwanının yanıtı sert olur. Sıkıyönetim ilan edilir. Sendika ofisleri basılıp ateşe verilir, liderler tutuklanır. Saldırının ardında kıtlık ile mücadelede daha farklı düşünen Travancore’nin toprak sahipleri vardır. Bu baskı dalgasının ardından ekim 1946’da genel grev ilan edilir. Polise ‘Ateş açma’ yetkisi verilir, işçiler ise pek çok yerde polis karakollarına doğru yürüyüşe geçerler. Sonuçta kanlı bir saldırı başlar. Polis Vayalar gibi köylerde geniş çaplı katliamlar yapar. Yüzlerce militan emekçi öldürülür. Diğer pek çoğu Travancore’nin dışına kaçmak zorunda kalır. Bini aşkın eylemci hayatını kaybeder.
Punnapra köyünde başlayan ayaklanma Vayalar’daki yenilgi ile biter. Bu sebeple iki köyün adıyla anılır. Ancak sadece katliamla değil, aynı zamanda direnişle hafızalara kazınır. Son derece ileri teçhizata karşı pek çok köyde emekçiler mızrak gibi ilkel silahlarla barikatlara çıkma cesareti gösterirler.
Punnapra-Vayalar Ayaklanmasının bıraktığı miras, Travancore’nin galibiyetini bir ‘Pirus zaferine’ dönüştürür. Toprak ağalarının ambarları doluyken açlıktan kırılan nüfusun gösterdiği direniş, tüm toplum çapında eylemlere meşruiyet kazandırır. Akan kana rağmen militan emekçi mücadelesi hız kesmez. Direniş geleneğini kazanan komünist köylüler çeşitli yerleşimlerde toprak ağalarının ambarlarına baskınlar düzenler. Pek çok komünist bu eylemler nedeniyle infaz edilecektir.
Yine de ulusal mücadelenin, ekonomik taleplerle birleşmesi de Punnapra-Vayalar Ayaklanmasının geniş çevrelerce desteklenmesini sağlar. Nitekim bu eylemlerin sonucunda Amerikan planı da rafa kalkar ve Travancore, yedi yıl sonra birleşik Hindistan’da Kerala eyaletinin bir parçası haline gelir.
Hindistan’ı sarsan ekim 1946 günleri gösteriyor ki ülkenin bağımsızlık yolunu pasifizmin zaferi olarak değerlendirmek, son derece karmaşık ilişkikler ve yöntemlerle dolu bir tarihsel süreci inkar etmekle eş değerdir. Kuşkusuz bu süreç Hindistan özelinde çoğu zaman hem sömürgeciye hem iş birlikçilere yönelik şiddeti barındırır. Punnapra-Vayalar Ayaklanması, mızraklarıyla meselenin sınıfsal boyutunu da bize anlattığı için hâlâ dikkat çekici bir deneyim sunuyor.



