15 Eylül 2025, Pazartesi
32.8 C
Lefkoşa
Kıbrıs iktibasŞener ElcilHer Beş Kişiden Biri İstihbaratçı - Şener Elcil

Her Beş Kişiden Biri İstihbaratçı – Şener Elcil

Orjinal yazının kaynağıozgurgazetekibris.com

Kıbrıs, bölgemizde görev yapan birçok istihbarat örgütü görevlisinin tatil yaptığı güvenli bir yer olduğu gibi özellikle kuzey Kıbrıs’ta sürekli ikamet eden her beş kişiden biri de Türk istihbarat teşkilatına hizmet vermektedir.

İstihbarat örgütlerinin önemi, özellikle soğuk savaş döneminde daha da artmıştır.

Bu önem çerçevesinde teknolojik altyapı ile donatılan ve eğitimle geliştirilen istihbarat teşkilatları savaşların alt yapısını hazırlamakla kalmayıp, aynı zamanda sıcak savaşa girmeden de vurucu etki yapabilmektedirler.

Şu anda devam eden Ukrayna-Rusya Savaşı, Arap Baharı denen ve Orta Doğu haritasını değiştiren süreç, hep istihbarat örgütlerinin eseridir.

İngiliz İstihbarat Örgütü MI5 (Military İntelligent, Section 5) ve Amerikan CIA (Central İntelligent Agency) bu konuda en başarılı ve en gelişmiş İstihbarat örgütleridir.

Uzun yıllardan beri hem Ukrayna içinde hem de dış dünyaya yönelik medyayı en iyi şekilde kullanarak, çalışma yapan bu örgütler, “demokrasi, insan hak ve özgürlükleri üzerinden” yarattıkları güçlü propaganda ile yüzyıllar boyu aynı kültürü aynı dili paylaşan Ukrayna ve Rusya’yı bile birbirlerine düşürmüşlerdir.

Bugün Ukrayna’da devam eden savaş onların eseridir.

Suriye özelindeki siyasi gelişmeleri takip ettiğimizde, yine bu örgütlerin planlı, sistemli çalışmalarını görürüz.

Mezhep, din, etnik köken farklılıklarını çok iyi analiz eden istihbarat örgütleri, şu anda Suriye’yi paylaşmakla ve oradaki kaynaklara çökmek için yoğun uğraş vermektedirler.

Suriye’yi Alevi, Sunni ve Kürt olmak üzere üç ayrı bölgeye ayırarak, kendi aralarında çatışmayı devam ettirmelerini, İsrail’e yönelik tehdit olmaktan çıkmalarını ve enerji yollarının güvenliğini sağlamak için bu yerel yönetimlerden yararlanmak temel hedeftir.

Bu istihbarat örgütlerinin izlediği yöntem, öncelikle bir ülkedeki dini, mezhepsel ve etnik ayrılıkları iyice analiz etmekle başlar.

Oradan işbirlikçi olabileceğine inanılan şahsiyetleri seçip proje adı altında çeşitli eğitimlerden geçirirler.

Demokrasi, insan hakları, özgürlükler bu örgütlerin literatüründe bol bol yer alır.

O ülke içinde, kendilerinin parasal destek sağladıkları sivil toplum örgütleri kurdururlar.

Bu örgüt ve kişilerin medyada sık sık yer almaları sağlanarak iyice parlatılırlar. Sürekli gündemde tutularak, toplumsal konularda kanaat önderi durumuna getirilirler.

Yurtiçi ve yurt dışında sürekli etkinliklere katılımları sağlanır. Önemli şahsiyetle bir araya getirilerek, haklarında olumlu toplumsal algı yaratılır.

Sivil alanda bu çalışmalar devam ederken, bazı ülkelerde yeraltı örgütleri silah ve para yardımı ile desteklenir.

O ülkeden göç etmiş kitleler maddi olarak desteklenerek, mücadele için insan gücü yaratılır.

Örneğin, Türkiye’ye göç etmiş 5 milyon SuriyeliAB ve ABD’nin onlara sağladığı mali destekle aylık maaşa bağlandığı gibi sağlık ve eğitim sistemlerinden de ayrıcalıklı yararlandırılarak “Özgür Suriye Ordusu”nun insan gücü kaynağı oluşturulmuş oldu.

Bunun bir benzeri 1963-1974 yılları arasında Kıbrıslı Türklerin oluşturduğu “Mücahit Ordusu’nda” da yaşanmıştı.

İngiliz istihbaratının Suriye’de neler başardığını, petrol yataklarına İngilizlerin çökmesi ile daha iyi anlıyoruz.

Bununla birlikte İngiltere’nin körfezdeki müttefiki Katar’ın doğal gaz ve petrolünün de Akdeniz’e güven içinde kolayca ulaşması artık gerçekliktir.

Türk istihbaratının başındaki İbrahim Kalın’ın da Suriye’ye ilk giden kişi olduğunu hatırlatır, o Suriye fatihi edası ile Emevi Camii’nde namaz kılarken, İngiliz ve Amerikanların yazdığı senaryoda çok iyi rol kestiğini de söylemekte yarar görüyorum.

Kıbrıs’ın bölünmesine giden süreç de aynen böyle yaşanmış ve yaşanmaktadır.

2014 yılında İngiltere Parlamentosu’na yaptığımız bir ziyarette, İngiliz Dışişleri eski Bakanı Jack Straw ile bir kahvaltıda buluşma imkanımız oldu.

Toplantıda bulunan birçok sendikacı arkadaşın yanında ben de kendisine, Annan Planı’nı 1995 yılında ABD’li Richard Hodbrook’un talimatı ile Lord David Hannay ve kendisinin hazırlayıp, hazırlamadığını sordum.

Evet, biz hazırladık” dedi.

“Planın referandumda Kıbrıslı Rumlarca reddedilmesinde önemli payı olan, İngiliz üslerine kendi uzmanlarınızın sınırlarını belirleyeceği ve şu anda petrol ve doğal gaz olduğu bilinen denizden egemenlik alanı elde etmek istediğiniz maddesini de siz mi koydunuz?” diye sorduğumda ise;

Evet, pazarlıklarımızın bir parçası idi” diye cevap verdi.

1960 yılında, Kıbrıs’a egemenlik verdiğini söyleyen İngiltere’nin 2002 yılında denizdeki doğal gaz ve petrolden hak talep etmesini ve bizim ülkemizi pazarlık konusu yapmasını hiç garipsemedim.

Bu ülkede istihbarat örgütleri fink atıyor. Geleceğimiz ile ilgili hep onlar karar veriyor. Kıbrıslılar ise hala uyumaya, birbirleri ile kavga etmeye ve işbirlikçiliğe devam ediyorlar.

Diğer yazıları

Çözüm süreçlerine giden yol – Şener Elcil

Birleşmiş Milletler’de Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının desteği ile 1964 yılında alınan 186...

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti neden yürütülemedi? – Şener Elcil

Zürih-Londra Antlaşmaları, NATO üyesi İngiltere, ABD’nin Türkiye ve Yunanistan arasında siyasi bir denge yaratarak, muhtemel çatışmayı...

Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Dönüş Mümkün Mü? – Şener Elcil

Londra Konferansı’na isteksizce giden Makarios, orada Kıbrıslı Türklere devlet görevlerinde...

Bir Kıbrıs Cumhuriyeti yazısı – Şener Elcil

“Bir akarsuda kavga eden iki balık görürseniz, bilin ki...

Yeraltı Örgütü Taktiği – Şener Elcil

1970’li yıllarda Filistin sorununa ve Filistin halkının uğradığı İsrail zülmüne dikkat...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,054TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

Darbecilere af yok – Ertan Erol

Brezilya Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz hafta Eski Devlet Başkanı Jair...

Sınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı – Fehim Taştekin

7 Ekim 2023’ten bu yana sahnelenen güç oyunları, bölgesel...

Güncel Nepal’den, K. Kıbrıs hatırasına – Özkan Yıkıcı

Son hafta içinde, alışılmamış bir ülke adı sık sık...

“Aşk içinde mahpusane” – Filiz Uzun

“AŞK İÇİNDE MAHPUSHANE” Nazım Hikmet’in Sevdası ve Kavgası. Yaşar...

Demograsi, Devled Kapitalizmi, TC ve KKTC – Halil Karapaşaoğlu

“KKTC artık her şeyiyle, Türkiye’deki uygulamalar neyse, bunları uygulama...

“Tek ulus iki devlet” şiarı ve “milli marş” tartışması – Niyazi Kızılyürek

Geçtiğimiz haftalarda Avrupa Basketbol Şampiyonası vesilesiyle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin milli...

Neden ‘Orta Doğu’ dememeliyiz? – Kavel Alpaslan

Uzaktan coğrafi bir kavrammış gibi görünen ancak yaklaştığınızda sömürgeci/oryantalist...

Canlı yayın