16 Kasım 2025, Pazar
21.8 C
Lefkoşa
iktibasFikret BaşkayaKapitalist devlete dair kısa not… - Fikret Başkaya

Kapitalist devlete dair kısa not… – Fikret Başkaya

“Hiç düşmanın yok mu? Bu nasıl mümkün oldu? Her halde ya gerçeği hiç söylemedin ya da adaleti hiç sevmedin!”Santiago Rámon y Cagal

“Siyasal iktidar denen şey, bir sınıfın başka bir sınıfı ezmekte kullandığı örgütlü güçten başka bir şey değildir…”Friedrich Engels

“Düşünmek hayır demeyi bilmektir…”Alain Émile-August Chartier

Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı imparatorluğunun devamıydı… Osmanlı’da devlet kutsaldı, onun doğrudan devamı olan “cumhuriyet döneminde” daha da kutsal… Devletin kutsal sayıldığı yerde ‘gerisi teferruattır denir… Geride kalan yüzyıllık tarih kitle katliamlarının, siyasi cinayetlerin, darbelerin, işkencenin, yasakların, yok saymanı tarihidir… Velhasıl modernlik, ilericilik, çağdaşlık retoriğinin reel bir karşılığı yoktu…

Türkiye’nin tarihinde hiçbir zaman bir aydınlanma devrimi, modernite devrimi yaşanmadı. Eski rejimin geleneksel ideolojisiyle cepheden bir hesaplaşma olmadı. Devlet-halk yabancılaşması ‘cumhuriyet döneminde’ de kaldığı yerden devam etti… Gerçek durum öyleydi ama retorik farklıydı… Geride kalan dönemin siyasi iktidarları halk tarafından gelen hiçbir demokratik talebe olumlu cevap vermediler… 1945-50 sonrasında oynanan ‘demokrasi oyunu’ kitleleri aldatmanın, oyalamanın ötesine geçemedi… İmparatorluğun tebaâsı, Padişahın kulu, bir cumhuriyetin yurttaşı olamadığı için… Bizde ortalama bilinç de yurttaş bilinci değil, mülteci, muhacir, sığıntı, misafir bilincinin ortalamasıdır… Aksi halde Türkiye bu günkü sefil durumda olur muydu?

Bağnaz resmî tarih ve resmî ideoloji, toplumun kendisi hakkında “düşünmesini engelledi… Anaokulundan üniversiteye dayatılan tedrisat (eğitim), insanların düşünce yeteneğini dumura uğrattı… Eleştirel düşüncenin yasaklandığı durumda da işlerin sarpa sarması kaçınılmazdı. Bidayetten itibaren eleştirel düşünce yasaklandı, lânetlendi… Bu ülkenin en değerli yazarları, şairleri, sanatçılar bilim, insanları, gazetecileri, devrimcileri, sosyalistleri… katledilmedikleri zaman, işkencelere maruz kaldılar, zindanlara atıldılar, aç ve işsiz bırakıldılar, ilticaya zorlandılar… Aslında söz konusu olan bir “faili meçhul” (aslında doğrusu faili devlet) cinayetler “cumhuriyeti”… Oysa özgür düşüncenin, özgür tartışmanın yasaklandığı bir toplum önünü göremez, yolunu bulamaz çürür ve çöker… Şimdilerde Türkiye’nin içine sürüklendiği sefil durum ne demek istediğim hakkında bir fikir verecektir…

Tarih boyunca egemen olan sınıflar, yeni, orijinal, aykırı düşüncelerin ortaya çıkıp geçerli egemen ideolojiyi aşındırmasını, hâkim paradigmada gedik açmasını engellemek istemişlerdir. Yeni ve aykırı düşüncelerin egemen ideolojide açtığı gediğin büyümesinden korkmuşlardır ve bu yerinde bir korkudur. Bu durum bir başka açıdan da önemlidir; her türlü sömürü, baskı ve zulüm düzenini ayakta tutan, sadece ve esas itibariyle kaba kuvvet, çıplak şiddet değildir. Egemenliği asıl ayakta tutan ideolojik egemenliktir, ideolojik köleliktir, gönüllü kulluktur… Buna ‘gönüllü kölelik’ veya ‘gönüllü kabullenme’ de diyebilirsiniz. İşte, gönüllü köleliği sağlayan da ‘ideolojik yabancılaşmadır’. Başka türlü ifade etmek istersek ‘yanlış bilinçtir’. Yanlış bilinç, ezilen ve sömürülen kitlelere, geçerli egemenlik ilişkilerini kabullendirmek ve onların kendilerini ezen rejimin niteliğini, sömürü, bağımlılık ve hakimiyet ilişikleri bütününü sorgulamasını ve kavramasını engelleme amacıyla oluşturuluyor…

Kapitalist toplumda devletin üç işlevi vardır: 1. Sermayenin hareketine uygun koşulları oluşturmak; 2. Özel sektör [sermaye] tarafından asgari düzeyde bile karşılanması mümkün olmayan ‘kamu hizmetlerini’ sağlamak; 3. Zenginleri yoksullardan korumak… Neoliberal küreselleşme çağında durum değişti. A’dan Z’ye her şey özelleştirildiğine, bir kâr aracına dönüştürüldüğüne, kamu hizmetleri budandığına, müştereklerin’ de (ortak yaşam alanları ve kaynakları) yerinde yeller estiğine göre, artık devletin işlevi ikiye inmiş bulunuyor. Sermayenin sömürü, yağma ve talan koşullarını oluşturmak ve zenginleri yoksullardan korumak! Dünyada ve Türkiye’de 1980 sonrasında olup-bitenleri hatırlamak ne demek; istediğimi anlamaya yeter… Devletler artık toplumu kanını emen vampirlere dönüşmüş bulunuyor… Hükümetler münhasıran küresel oligarşiler koalisyonunun hizmetinde… Artık Dünya şirketlerin, sermaye baronlarının dünyası… Her ülkenin oligarşisi küresel oligarşinin bileşeni ve halk düşmanı, doğa düşmanı, insanlık düşmanı cephede yer alıyorlar. Tabii bu arada vatan-millet, milliyetçilik, ‘yerli-milli, büyüme, kalkınma, nurlu gelecek nutukları’ da atılmaya devam ediyor… Sabahtan akşama milli marş okusa, ‘bir karış toprağımızı vermeyiz’ nutukları atsa neye yarar… Bir kere toprağın altı-üstü çoktan “yerli-yabancı” sermaye tarafından gasp edildikten sonra…

Diğer yazıları

Kayyımistan… – Fikret Başkaya

“Özgürlük her zaman başkasının özgürlüğüdür”. Rosa Luxembourg Anayasanın ikinci maddesinde “Türkiye...

Ekososyalist, ekofeminist devrimin gerekliliği ve aciliyeti – Fikret Başkaya

Özgür Üniversite’nin 2025 Güz Dönemi açılış dersi… 18 Ekim...

Büyük hırsızların ‘cumhuriyeti’ veya sefaletin ekonomi politiği… – Fikret Başkaya

“Dünyada iki çeşit hırsız vardır: polis tarafından yakalanan küçük...

Şeylerin gerçeğiyle yüzleşebilmek! – Fikret Başkaya

“Bilimle ilgilenen bir kişinin zihnine egemen olması gereken şey,...

Batı medeniyetini nasıl bilirsiniz? – Fikret Başkaya

“Hristiyanlık denilen bu soyun, dünyanın dört bir yanında boyundurukları...
4,158BeğenenlerBeğen
946TakipçilerTakip Et
4,081TakipçilerTakip Et
732AboneAbone Ol

Son eklenenler

Dünün Güneşiynan Gurudurug Çamaşırlarmızı! – Halil Karapaşaoğlu

Yamır damlacıglarnın içine sıkışır garannıg… Garamuza olur gög… İşgillenir yüreyim…Diynemeyi övrenemedim...

Istrancaların kalbine nükleer santral – Özgür Gürbüz

Kırklareli’nde yapılmak istenen nükleer santralın sır gibi saklanan yeri...

İklim ve çocuk hakları – Serdar M. Değirmencioğlu

Birleşmiş Milletler (BM) İklim Konferansı, resmi kısaltmasıyla COP30, Brezilya’nın Belém...

Donald’a karşı Zohran: Somut söylem ve taban örgütlenmesinin gücü – Yonca Özdemir

Zohran Mamdani’nin New York belediye başkanlığına uzanan hikâyesi, Amerikan siyasetinde uzun...

Barcelona acı vatan – Kıvanç Eliaçık

Barcelona Stadyumu’nun önünde toplanan kalabalık “İşte bir sabah… Uyandığımda”...

Onbeş Kasım yakın tarih kısa dolaşımı – Özkan Yıkıcı

Onbeş kasımın artık son saatine geldim. Aklımda hep bir...

Yeniden bir Onbeş Kasıma ulaşırken – Özkan Yıkıcı

Genelde şu gerçek hep ister yanlış ister doru yapılsa...

Canlı yayın