Henüz bir gün önce ona mesaj atmıştım. Uzun zamandır birbirimizi görmemiştik, yazdım, “Kitabın için tebrikler, özlendin” dedim. Görmedi.
Ertesi gün, okuldan çıkıp telefona baktığımda gözlerime inanamadım. Katie ölmüştü.
Elim ayağım boşaldı. Nefesim kesildi.
Yanımdaki arkadaşıma dönüp sadece “Katie ölmüş!” diyebildim. O da anlamadı. Nasıl anlasındı ki? Kim olduğunu bilmiyordu bile. Bir anda sanki bütün barış çabaları, bütün güzel anılar, bütün “bir gün birleşeceğiz” umutları Katie’yle birlikte yitip gitmişti.
O akşam kafamı yastığa koyduğumda artık kendimi tutamadım. Sessizce ağlamak yerine gerçektende ağladım. O kadar yakın hissettiğim birini ansızın kaybettiğimi öğrenmek çok büyük bir acıydı.
Katie, eski Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanlarından Glafkos Klerides’in kızı olması dışında Kıbrıslıtürklerin ve Kıbrıslırumların arasında bir köprü kurmaya çalışan bir aktivist olarak da bilinirdi. Barış için konuştu, çalıştı, güldü, ağladı, yoruldu ama buna rağmen hiç pes etmedi. Hep samimi kalmayı bildi.
Bundan birkaç ay önce, Ledra Palace’ta karşılaştıydık. Karşıdan gelen beni görünce çok mutlu oldu ve koşarak sımsıkı sarıldı.
Biraz sohbet ettik ve ayrılmadan önce “Hoşçakal” dedim. Gülümseyip beni durdurdu ve yumuşak sesiyle “Hoşçakala gerek yok Arda mou. Çünkü ben her zaman senin yanındayım ve olacağım da, her ne olursa olsun.” Bunu her hatırladığımda daha da çok üzülürüm çünkü sanki olacakları biliyordu. Zaten gerçektende o son karşılaşmamız oldu.
Öldüğü günün gecesi daha fazla içime atamadım ve şiirlerimi yazdığım küçük not defterimde dört dizeye Katie’yi sığdırmaya çalıştım:
«Sana yazdım dün gece,
Şimdi cevabım gökyüzünde,
Bir yıldız kadar uzak,
Bir dost kadar yakın.»
Katie’yi hiçbir zaman yalnızca bir barış aktivisti olarak sevmedim. Gösterdiği sevgiyle ve hatta o gülüşlüyle bile kendini sevdirebildi. O da beni severdi, biliyorum çünkü her zaman söyledi.
İngilizce-Rumca konuşmalarımızda araya Türkçe kelimeler de serpiştirirdi daha da yakın olabilmek için. Gerçi önemli olan insanlığın dilini konuşabilmek, Katie bunu da çok iyi bilirdi. Bugün ona son kez veda edildi. Okulum olduğu için gidemedim ama İki Toplumlu Koro adına yaptırılan çelenke onun için yazdığım Rumca metni yazıp yapıştıran sevgili Aleksandra Katsu’ya minnettarım.
Şimdi ne kadar Ledra Palace’ta yürürsem yürüyeyim, bir daha karşıma ismimi heyecanla bağırarak gelen Katie olmayacak, doğum günümde veya ödül aldığımda beni arayıp üç dilde kutlayan Katie olmayacak. Bir daha geri gelmeyecek ama hayallerini yaşatmalıyız, aksi taktirde ömrünü adadığı bütün mücadele hiçbir amaca hizmet etmeyecek.
Sana daha önce de söz verdim, yine veriyorum; barış için yazmaya, çizmeye ve konuşmaya devam edeceğim. İyi ki seni tanıdım. Bak, bu sefer hoşçakal demiyorum, Katie mou. Sen bana zaten “Hoşçakala gerek yok” demiştin.
Ve haklıydın.
Çünkü sen hep buradasın.
Ne olursa olsun yanımda.



