Kuzey Kıbrıs yeniden seçim döneminde. Burada konunun yeniden tekrarlaşıp, daha normaleşen ama o derecede de bayatlayan gelişmelere dokunmadan, bazı olguları yeniden belirtmek önemlidir. Çünkü ne yazık olanlar bazen normaleşdiği için veya çekinilip kendine dokunulmasın diye görmezden gelme düşüncesinin etkinliği sonucu nedense değerlendirmelere dahi sokulmuyor, etkileri fazlaca resmi eksende söylenmemektedir.
Ülkemiz nedense tüm açık kanıtlara rağmen, hala gerçekleri konuşmuyor. Etkilerine dokunmuyor. Daha ileri de gidilerek, normalleştirilen koşullarda da üstüne yalanlarla da kendi resmi idolojiği kültürleşme gerçeğini de oluşturdu. Bu yazılı metinleri yok sayma veya tersinden okumaktan tutun, anormal olguların normalleşip defalarca tekrarlanmasını da güçlendirdi.
Birbaşka konu da şu: ülkemiz seçim döneminde. Seçim denilince bıçak gibi siyasal arenada önceki dönemden kopar. Sanki beyinlerdeki düşünceler şok tedavisine girmiş gibi haldedir. Koşullara göre normal davranışlar başlar. Bu süreçte olan kendine has olaylar da neyazık genelde seçim sonucu çıktıktan sonra kafalardan silinir. Tüm olanlar yyoka havale edilir. Taki yeniden seçim dönemine girilmesine dek.
****
Birçok konuyu daha yazmak mümkün. Zaten yaşananlar “kıral çıplak” kadar net. Ama bir başkaa yeni ekleme de oldu. Son saraya gitme seçiminde siyasal kısırlık iyice artı. Çünkü brakılan politika yapma ekseni daraldı. Tabi ki saraya gitmek için önce Türkiyeye dokunmama ile Türkiyeleşmeği tabu gibi savunma çizgisi de buna katgı yapıyor. Bu arada genel bir doğruyu dahi anlatalım: oluşan Türkiye Kıbrıs eksenli düşünce modelinin Türkiye versyonunu da görüyoruz. Nedense genelde devlet partileri iş Kıbrısa gelince ortaklaşa yaklaşım hep gerçekleşiyor. Unutmayın, bir önceki yeniden saray seçiminde devlet partileri hepsi Tatarın etrafında toıplandı. Hat da burada dinlenmip izlenmesi için benim de katgı yaptığım Tele bir yorumcuları dahi Tatara destek verdiler. Hocam Empre Kongar dahi.
Bu gerçeklik şimdiden K. Kıbrıstaki seçim arenasına yeniden dalga dalga gelmeğe başladı. Süleyman SOyluyls renklenen, futbolcu Özdil ile şenlenen, MHP ünüresite vekil damgası peşpeşe adaya ulaşıp işler çevirdiler. Tabi ki Hulusi bey de eksik kalamazdı. Bunların devamının da olacağı kesin. Varsın hala birileri görmezden, ötekileri de “müdahale yok” desin. Çağdaşlık ve demokrasi havariliği yapsın…
Ama şu yalan da yine probaganda oltasında: “bu seçimler çok önemli. Son fırsatdır” demek de herhalde seçmen iknası için önemli, birilerine mesaj gereksinimi de ihdiyaçlarının sonucudur. Ama seçimlerin esintisi devam ediyor. Kokuları ise oldukça pis. Seçim süreci öncesi yapılan birçok eleştiri ise resmen narkozla uykuya konuldu. Hep sert kelkimelerle ayrıştırarak kazanma türküsü bozuk akorla okunmaya uğraşılıyor. Ama müdahalenin olduğunu dahi eleştiri yapan pek yok. Sadece kendine bağımsız ve gerçekçi diyen çok az kesimce konuşuluyor. Oda etkisi nedir bilinmez. Zaten seçim dönemidir. Kazanmanın da kuralları belli. Sandık ise gerektiğinde nasıl yok edildiğini Ziya Rıskı gerçeği ile çoktan anlamamız gerekirdi. Yeri geldiğinde tekrarlanan bu pratik, şimdilerde nedense akılda yok. Brakın Rıskı olayını veya Derviş beye konulan bonbayı, son Akıncıya yapılanlar dahi seçim meydanlarında en azından uyarı olma bakımından dahi söylenmiyor. Sankilerle görmezden gelmelerle kazanma amaçlanmış gibidir.
Arada söylenen bazı cümleler ise ilerde uygulanınca olacak tehlikelerin de sancısı pek duyulmuyor. Ama yine hatırlatma ihdihyacı oluştu: sanki önemli bazı kararlar sanki burda karara bağlanır gibi algısı yine rönaçta. Örnek, iki devletli konu ansızın meclise geleceği haberleri yayıldı. Zaten açıklamalar da oldu. Pek de hamle yokken, ansızın hem de durup dururken mi sorusu da sorulmadı. Birileri da olayın özü yerine “etik” kelimesine sarıldı. Çünkü herkes yaşadıklarıyla biliyor ki bu tür kararlar Türkiyesiz olmaz. Hele de önemli siyasal karar sürecinde imkansızdır. Ama yine kimisi bilmezlikte kimisi de konuşmama modunda olduğu için konu genişletilemedi. Öyle ki durup dururken yerine Erdoğanın temasları ve sonradan kararın gelmesi bağlantısı dahi kurulmadı. Hep ayni hatalar apıldı. Öyle ki sankileştirme hastalığı yeniden yaşatıldı. KKTC ilanında dahi Türkiyeye rağmen veya Türkiyenin haberi varmı sorularıyla sanki kararın burda alındığı havası estirildi. Bu yanlış hava bazen rumları da sarıyor. Öyle ki tuvalete dahi Türkiyeye sormadan giremez değişleriyle Tatarın dahi bazen Türkiyeği zora sokan denilip yapılan davranışların Türkiye önemini yok saydırtma algılarıyla da oyalandığımız çok olmaktadır.
****
Seçim havasına girdik. Şimdilik etrafta, belirli çevreler dışında fazla ilgi yok gibi. Ama sert sözlerle farklılıklar da gırla gidiyor. Türkiyeden resmi devlet simgeleri da dolaşıma geçti. Ağırlık koyma peşinde. Ama bu müdahale herdefasındakinden daha da kısırlaşıp, rakipler eleştiri yapmıyor. Seçim tarafsızlığı ise gölge gibi kalıp güneşin yaktığı toprağı görmezden elmektedir. Belki de bu defa seçim sonrası ötekilerinden daa da cılız hatırlamalar brakacağı da kesine doğru gitmektedir. Ama gelenlerle, müdahil iki devletli hamlelerle bolca seçim türküleri okunuyor. Okunuyor da bestesi dahi çalıntı. En iyisi mi rumlara veriştirme yapılsın. Öyle yapılsın ki masa kahramanlığı veya korkutma esrumanıyla türküsüne eşlik edilme darmadağınlıklığı ile sürsün.
Kısaca, bir seçim dönemine girdik. Şimdiden kural falan yok. Net müdahaleler etrafa saçıldı. Renkli simalarla birlikte oluşuyor. Ama probaganda sığ. Siyasal farklılık zorlansa da klişeleşmiş kelimeler dışında bir şey olamıyor. Ama kazanmanın da kuralları var. boşuna seçim öncesi dağıtılanlar, yurttaşlık yapılanlar ve nicesi golifa gibi gerçekleşmedi. Ama seçim havası var. nede olsa Küliyyeye gidilecek. Roller belli. Çaktırmadan veya göze sokulanlar ise normalleşip devam ecdecek. Tıpkı yüksek mahkemeye giden bazı istihtamların adeta süresiz açıklanmayan kararı gibi. Haydin bakalım seçimler bitince bize nasıl bir yeni kanbburla karşı karşıya brakacak?

