tüm yazılar:

Hatırlananlarla günümüz buluşması – Özkan Yıkıcı

Tarihi günleri zaman zaman günü geldiğinde hatırlatıyorum. Önemi kadar, günümüz etkilerinden de ders çıkarmanın konumuna dikat çekiyorum. Yakın tarihteki önemli günler de vardır. Bazısı çok öneme sahiptir. Hele de günümüze gelen sonuçlarıyla da ders vericidir. Dehşetleriyle karanlığa açılan geçmiş, şimdi sonuçlarıyla da karşımıza gelme durumu da var. ben bu duruma çok dikat etmeğe çalışıyorum. Tarih yeniden yaşanmaz. Ancak, yaşanan tarihten ders alıp ayni acıları yaşamakta örgütlenip duyarlı olmaya baülıdır.

Geçen yazımda iki temuz Sivastaki Madımak ötel yakılmasını yazdım. Çok değil, 32 yıl öncesi gerçekleşti. Tesadüfe bakın 33 kişi de aydın sanatçı Madımakta göstere göstere yakıldı. Önemli tarihi olaydı. Aradan geçen 32 yıl sonrasında ise Madımak yakılma katliyamını yeniden yaşarken, istanbulda bu defa Beyoğlunda ayni sloganla sokağa çıkan bir kesim Leman dergisini basıyor, kafelerdeki insanlara sataşıp saldırıyorlardı. Ortak nokta, her iki olayda da direk şeryat isetenmesidir. Devletin güvenlik kuvetleri ise olaylara seyirci kaldı. Hat da tutuklama dahi yapmadılar.

İki temuz günü bir anda hatırlama ile günümüzün buluştuğu gerçeklerle karşı karşıya geldim. Dahası, ayni örgüt isimleri de olmasına hherhalde tesadüf diyemeyecektim.****

İki temuz günüydü. Konuyla alakalı makelemi yazdıydım. Gündüz sıcaktı. Sıcak öyle yakıyordu ki evden çıkmak zordu. Hele de benim gibi önemli sağlık operasyonu geçiren birisi için. Derken geçeğe yaklaştık. İlke tv ekranına uğradım. Birden tarihi günle karşılaştım. Madımak katliyamı üzerine saatler sürece belgesel başladıydı. Başka ekrana çevirmeden konuya daldım. Adeta olaylar yeniden yaşanıyordu.

Önce olayların başlangıcıyla başlandı. Nasıl ki provakasyonların gösterre göstere olduğu gibi. İl Sivastı. Pirsultan şenlikleri yapılıyordu. Bir provakasyon ve dini dokunuşlarla adetsa sokaklarda tehminlere göre onbeşbin kişinin ürümeleri aktarıldı. Kualisyonda SDHP ile DY partileri vardı. Tabi ki olaylarla birlikte dersler de aktarılıyordu. Örneğin bir katledilenin yakını: kültür bakanlığı destekliyordu. Birçok kesim de yardımcı oluyordu. Hükümet kualisyonla yönetiliyordu. Normal rejim kabul ediyorduk. Ama yaşananlar bize devlet gerçeğini anlatı. Devlet olayını doğru bilmek önemliydi. Bu katliyam ilgili hükümet döneminde oldu…

Başka itiraf da geliyordu: öyle acı bir gerçek ki hala kulajlarda sesi kalması gerekiyor. Onbinler sokakta şeryat isterken, etrafa saldırırken, hem valiliğe hem de hükümet yetkililerine bildirildi. Yardım istendi. Ayni yanıt tekrarlanıyordu. “gereken tetbirler alındı. Merak etmeyin”.. ama saldırılar yükseliyor kalabalık Madımak ötelini kuşatıyordu. Polis ile jandarma sesiz kalıyordu. Tugay komutanı ise başka havadaydı. Hala ayni telefona verilen yanıt ayni idi. “merak etmeyin, gereken önlemler alındı”…

Bu gelişmelerle Madımak ötel yakıldı. Birçok aydın ve sanatçı yanarak csn verdi. Polis ve ordu seyirci gibiydi. Ancak, otel yanıt felaket olduktan sonra, havaya ateş açıldı. Kalabalık da dağıldı. Demek ki oluyormuş!

Olay sonrası başta Demirelin sözleri tarihi ibretlikti: “halkın zarar görmediği için memnun” oluyordu.. yangın sonrası yanarak insanlar göstere göstere yakıldı. Fakat, önlenememenin değil de sokakta gösteri yapıp şeryat isteyenlere zarar gelmemesi önemliydi. Önceki yaımda meclis ilk görüşmedeki Aydın Güven Gürkanın isyanını da belirtiydim..

Olay burada kalmadı. Benzer manzalralar yaşandı. Bir katledilenin kardeşinin şaşkın yaşananı da önemlidir. Evine bir genç polisin geldiği, telsizle konuşup etrafı aradığını belirti. İsyan eden kadının “bizi yaktılar, suçluları değil de burasını niçin arıyorsunuz” tepkisi oldu. Yine mahkemelerdeki madurları olayı yapanların nasıl psikolojik baskı altına aldığı birçok örnek verildi. Hele aranıp da etrafta dolaşıp evlenen sanıkların da hikayeleri bir başkaydı.****

Saatlerce belgesel sürdü. Gece yarısını geçen zamanda sonlandı. Kafam iyice dolduydu. Ama yine de televizyonu kapatmadan Teele 1 kanalına çevirdim. Ne tesadüf diyecem: bu defa hatırlatma değil günümüz karşımdaydı. Leman dergisi basan, sokaktaki eğlence yerlerini taciz eden bir kesim vardı. Yine polis seyrediyordu. Oysa ayni polis saldırı yapılmamasına rağmen Saraçanedki gençleri nasıl tutukladığı resmimler isyan etiriciydi. Yine tesadüfe bakın, Madımak önünde veya isdiklal caddesinde sokaktakiler şeryet haykırıyorlardı. Tesadüfün bukadarı denecek: İBDEC örgütü vardı. Toplamı da size brakıyorum.

Tam 32 yıl geçti. Şimdi Türkiye gerçeği karşımızda. Benzer provakasyon silahı vardı. En kocaman yalanı dahi söyleyip, üstüne din damıtıp siyasallaştırınca, kocaman cihalet kitlesi ile en korkunç katliyamı yapma potansiyeli çıkar. Pirsultan şenlikleri yapılırken ki dağıtılan bildiri veya son Leman dergisi karikatüre konulan peğanber bahanesi birden sorgulamadan sokakta dehşet saçan kitleleri sürme kolaylığı oldu. Nedense ayni sonuçlar da tekrarlandı. Örneğin aon Leman dergisi saldırıları ve kafelere karşı tehtitleri yapanlardan kimse göz altına alınmadı. Ama Leman dergisinde bazı kişiler hem de baskın ile tutuklanıp hapse gönderildiler. Siz ne yazarsanız, söylerseniz farketmez. Size konulan damgayla hem suçlanır hem de saldırıya uğrama gerçeği vardır.

Apdulhamit gerçeğini hatırlayın: o dönem yıldız veya burun söylemek dahi ajanlar kanalıyla sizi suçlu hale getirme kolaylığı vardı. Siz ne amaçla olursa olsun, karşınızdaki saraya karşı diye sizi kolayca suçluyor. Şimdi de ayni yakın tarihile günümüz, gericiliğin nedenli saldırgan potansiyeline sahip olduğunu gösteren örneklerle karşıma geldi.

İlke tb ile başlahıp saatlerce Sıvası yaşadık. Din aşkına şerhat çağrısına dayanarak, tetbir getirerek insanlar yakıldı. Devlet de seyreti. Şimdi de Leman dergisindeki bir karikatürde konu banbaşka ikn mMuhamet isminden peğanbere bağlayıp yine linç girişinleri oldu. Güvenlik güçleri yine seyreti. Sıvas olaylarında gereken ders alınsaydı, siyasal duruş sergilenseydi, günümüze dek gelen gelişmeler de olmazdı. Ama prokrama katılan bazı yakın kesimlerin de dediği gibi: “yüzleşme ile sorgulama olmadıkça düzelme mümkün değildir. Buda önce sistemin değişmesi şart. Halbuki sistem değişme yerine daha kökleşerek günümüze geldi. Olanlar ise unutturulma peşindedir”…

Yeniçağ'da yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar Yeniçağ Gazetesinin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

Son Yazılar

spot_img

Son eklenenler

spot_img