8 Şubat 2007
Geçtiğimiz Salı akşamı Türkiye’nin CNN televizyonunda Can Dündar’ın programında “Derin Devlet” meselesi tartışıldı.
Ertesi gün, yani Çarşamba gün de Taylan Kav’ın program’ında, konuğu şu şekilde bir soru sordu: Kıbrıs’ta, Kuzey Kıbrıs’ta yani, Türkiyeli nüfus olmasaydı da egemenlik Türkiye’de olmayacak mıydı?
Ve, kendi sorusunu kendisi yanıtladı: Olacaktı…
Acaba?
Ben sanmam. Ama önce, Hrant Dink cinayeti nedeniyle Türkiye’de yeniden gündeme gelen “Derin Devlet” meselesi üzerinde biraz duralım.
***
Bir kere bu konu açıktır ki Türkiye’de siviller tarafından cesaretle tartışılamayan bir konudur.
Bu konuya herkes, kıyısından kenarından yaklaşmakta, ve böylece bir yasağı savmaya çalışmaktadır.
Oysa askerler bu konuda daha açıktırlar.
Sayın İsmail Tansu’nun beyanatları ve kitabında yazdıkları açıktır.
Sayın Kemal Yamak’ın da…
Sayın İsmail Tansu açıkça “Biz Kıbrıs’ta adam öldürürdük. Dr. Küçük Menderes’e bu konuyu şikayet etti ama biz, ben ve Rıza Vuruşkan, Başbakan Adnan Menderes’i Dr. Küçük’ün dediklerinin doğru olmadığına ikna ettik”.
Milliyet gazetesinin muhabirinin sorusuna karşılık da, yani Kıbrıs’ta, TMT olarak tabii ki adam öldürüp öldürmedikleri hususunda, Sayın İsmail Tansu özetle şöyle der: Eşyanın tabiatındandır. Kıbrıs’ta silahlı eşkıya türedi ve, gereği yapıldı.
Sayın Can Dündar, Sayın İsmail Tansu’nun bu beyanatını Milliyet gazetesinin arşivinde bulabilir.
“Bu adam öldürme emirleri nerden çıkardı?” sorusunun yanıtını da Kıbrıs’ta yazılanlarda bulabilir.
NATO’nun, ama daha çok da Amerika’nın NATO ülkelerinde, ülkenin işgali halinde yer altı savaşı vermek adı altında kurdurduğu örgütlere bakmak lazım. Türkiye’de adı “Özel Harp Dairesi” olan bu örgüt incelenirse, bu konuda bir hayli yol alınabilir. Devletlerin tabii ki, bir de kendi gizli servisleri vardır.
Evet, Kıbrıs küçük yerdir. Bir de iklimi bir hayli sıcaktır. O nedenle insanlar sır tutamazlar. Sayın Can Dündar işe Kıbrıs’tan başlayabilir.
***
Gelelim Sayın Taylan Kav’ın konuğunun sorusuna ve yanıtına.
Yani, Türkiye Kıbrıs’ta Türkiye’den nüfus taşımasaydı, Kıbrıs’ın Kuzey’inde bizim topluma egemen olmayacak mıydı?
Cevap:
- Olamayacaktı.
Kuşkusuz Taylan’ın Sayın konuğunun 1930’larda Kıbrıs’ın Türkçe konuşan toplumunun Türklüğü kabul ettiği, ve o zamandan beri Türkiye’nin topluma egemen olduğu yönündeki sözleri bir gerçeği ifade eden sözlerdir.
Ama 1968 yılı, bir dönüm noktasıdır.
Toplum artık demokrasi istemektedir. Sendikalaşmıştır, dernekleşmiştir, ve ayağa kalmış, “BEY” Yönetiminin sona ermesini talep etmeğe başlamıştır.
Yani, Bayraktar (Türkiyeli Baş Komutan) Türkiye Cumhuriyeti Büyük Elçisi, ve Denktaş’ın kontrolündeki Geçici Türk Yönetimi’nin ortak idaresinin sonlanmasını talep ediyordu toplum…
“BEY Faşizm’i gitsin, demokrasi gelsin” mücadelesi başlamıştı. Gençler bu mücadelenin içindeydi. Halk askeri idareden bıkıp usanmıştı.
Bu mücadelenin sonuçlanmasını 20 Temmuz 1974 harekatı önledi. Ama mücadele sürdürüldü. Federe Devlet adı altında kurulan Cumhuriyet, kavgayı sürdüren örgütlerin mücadelelerinin bir sonucudur. Siyasal Partilerin örgütlenme hakkı, o çerçevede kazanıldı.
1976 seçimlerinin sonuçlarına taşınan nüfusla müdahale edildi.
Artık, her seçime, diğer yollara ek olarak bu nüfusla da müdahale edildi.
1981 seçimlerinde Türkiye’den taşınan nüfus, ne Denktaş’ı, ne de UBP’yi kurtarmaya yetmedi. Ama yenilginin çok açık bir şekilde ortaya çıkması Türkiyeli nüfusla önlendi. Türkiye’deki askeri darbenin de katkısıyla durum idare edildi. Ve, nüfus taşıma işi yoğunlaştı. T.C. Elçisi İnal Batu bu nüfusu zapturapt altına almak için Yeni Doğuş Partisini örgütledi. Ve Türkiye nüfusu ile toplumun kendi kendini yönetme hakkına daha örgütlü bir şekilde müdahale safhasına geçti.
Diyeceğim o ki Türkiye Kuzey Kıbrıs’a ordusu ile değil, nüfusu ile egemen oldu.
Yerimiz bu kadar.
Gene konuşuruz.