Son dönemde özellikle Ukrayna savaşının da tetiklediği bir Rusya histeriliği yükseliyor. AB merkezi bu olguya iyice kkapıldı. Salt anbargo veya Ukrayna desteği ile değil,n zaman zaman kendi karşıtlarını da Rusya yanlısı suçuyla yıkamaya başladığı da görülüyor. Son Romanya ve Gürcistan seçimleri bunun aomut kanıtlarıyla doludur. Hat da son Romanya seçimindeki aday Trump hayranı olmasına karşın, AB merkezi bunun Rusya yanlısı olarak suçluyordu.
İşin şakası yok. Altı ay öncesinde yine Romanyada cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Rusyaya daha yakım olduğu söylenen aday sürpriz yapıp birinci turda önde oluyordu. Hemen Rus eksenli suçlamalar yapıldı. AB ülkelerinden birçoğu Romanya seçimlerine müdahale ederken, Fırgeskuyu Rusyanın desteklediği idiyalarıyla baskı yapıyorlardı.
Romanya anayasası da şüpeler üzerine seçimi iptal etmekle kalmayıp, görgeskkuyu aday olma cezasına çaptırdı.
Altı ay sonra yeniden seçim gerçekleşti. GORGESKUNUN desteklediği aday Y.41 oyla birinci turda birinci oldu. Ana yeterli oy olmadı. İkinci tura geçildi. AB büyük baskılarla ve psikolojik korkutmalar sonucu ufak ihdiyaçlı oyun toplanmasına engel oldu. Bükreş belediye başkanı seçimi kazandı. Duyuru şu şekilde oldu: Avrupa destekli aday seçimi kazandı. Rusya yanlısı aşırı sağ aday kaybeti. Herhalde istenilen aday kazanmasaydı yeniden seçimlerin iptal edilme tehlikesi olacaktı. Tıpkı altı ay önce tahmini tavırla seçimlerin yasaklanması gibi.
Bu jtür tavrılar AB içinde yaygınlaşıyor. Hat da yükselen faşist dalganın adaylarını dahi Rusya yanlısı olarak algılatmaya uğraşılıyor. Siyasal yetersizlik ile seçeneksizlikte yükselen tepkileri önlenememesinin katgısı çoktur.
Romanya üstelik Karadeniz kıyısı olan ülke. Nato üyesi Amerika bu ülke yoluyla Rusyayı kuşatmaya çalışıyor. Önemli deniz üstleri geliştirmeği hedefliyor. Ukrayna ile de komşu. Böylesi şartlarda savaşa karşı çıkan liderin olması, birçok hesabı bozacağı kesin. Bu yüzden yönetim önemlidir. Genel sgtratejinin halkası olmanın önemini Romanya seçimlerdeki paranoylal tutum ve dış müdahalelerin doğallaşmasıyla yaşadı.
Net olan, kapitalist krizlerin sıcak savaşlarla karşılık bulması önemlidir. Siasal seçeneksizlik ise tepkilerin faşizimle buluşma zemini de yaratmaktadır. Probagandalarda korku ile yalan da katılınca Romnya gibi örneklerin çıkması da kaçınılmazdır. Nitekim ayni kriz koşullarıya seçime giden AB Portekizinde de sonuçlarda faşist partinin epey güçlendiği anlaşılıyor.
Ortak resim, ezber AB olmadığı kesin. Faşizmin giderek normaleşen yükseliş ivmesinde olduğu siyasal dönemden geçilmektedir. Romanya dersleri bu bakımdan dikate alınması gerekir. Başkasını dış müdahale yaparmış diye suçlarken, aslında kendinin dış dayatmasının haklı algısına dönüşmesinin talebi olarak kabullendirilme peşinde olunur.