Kapitalist sistemde krizler derinleşiyor. Seçeneksizliklere karşın da sokaklar ısınmaya başlandı. Duyulan tepkiler artık protestolarla muhalefetleşiyor. Sistem ise hala kendini daha otoriterleşerek, sansürleme yaparak olayları gündemden koparmaya uğraşıyor. Son günlerde birçok ülkede, değişik nedenlerle sokaklarda protestolar oluyor. Hafta sonuna da artarak taşındı. Amerika’dan Sırbistan’a birçok ülke bunlara tanık oluyor. ABD de Trump’a karşı protestolar daha kısa zamana rağmen alışılmadık derecede başladı. Sırbistan’da aylardır protestolar, yeni ivmelerle sürüyor. On dokuz mart İmamoğlu tutuklanmasıyla başlayan Türkiye’deki protestolar ise liselilere dek indi. Ama hala net şekilde siyasal seçenek oluşamama gibi önemli bir de eksiklik de sırıtmaktadır. Bu arada paskalya yürüyüşleri de Hristiyan dünyasına gelip çattı. Merak edilen, başta Almanya olmak üzere, barış hareketlerinin yoğunluğunun artıp artmamasıdır.
Kısaca, kapitalizm kendi özü olan krizde protestolarla sokaklar da ısınmaktadır.
****
Haftanın iki önemli protesto ülkesinden seçki yapıyoruz. Sırbistan protestolarının nedenini daha önceden yazdık. Yıkılan tren garı ile oluşan öfke, sokakta yankılandı. Önce bakan sonra bakanlar ve giderek birçok keleği istifaya getirdi. Ama protestolar durmadı. Üstelik şimdi başta televizyon gibi yayın merkezleri üzerinden kuşatmalar da başladı. Yapılan eylemleri yayınlamama sonucu oluşan karşıt tutumdu. Bir anlamda Sırbistan aylardır sokakları protestolarla, tren garındaki yıkımla olan ölümler sonrası kaynamaktadır.
Yönetim direniyor. Zaten istifa etmeyen Vucevic kaldı. Sözler verdi. Soruşturmalar başlattı. Öfke dinmedi. Aylardır devam ediyor. Haber vermeyen medya önünde protestolarla, değişik imgelerle de konuyu renklendiriyor. Katılımcıların değişik görüşte oluşu ise muhalefet ivmesinin hala ortak seçenekte buluşamamasının da arızasıdır. Ama tüm yönetimi bitirme konusunda tek ortak noktadır.
Katılımda öğrencilerin önemli dinamiği vardır. Telefon seyredenler diye isimlendirilen öğrenciler, şimdi değişim istiyor. Bu tür muhalefetlere Sırbistan alışıyor. Ancak, siyasal dönüşümlerde ayni başarı hala yok. Son direniş ise dünyada seçenek olmasa da sosyal muhalefetin aylarca sokakta kalma dersini verdiği de kesin.
***
Türkiye ise Gezi direnişi sonrası alışılmayan sokak eylemlerine, İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla yeniden sokağa inildi. Öyle inildi ki değişik muhalif kesimler katıldı. Yetmedi, öteki sorunlar da birlikte sokağa geldi. Nitekim öğretmenlere karşı tavırla, en son Liseliler de sokağa indi. Unutturulan öğrenci eylemleri yeniden sokakta. Şimdilik siyasal seçeneksizlik burada da sırıtıyor. Ama XHP dahi hem de örgütleme yapıp sokağa inmesi de önemli ateşleyici etkendi. Tabi muhalefet konumu da arada tartışılıyor. Üstelik birçok muhalefet noktası sokakta.
Elbet Türkiye’de de sorular var. Üstelik hala uluslararası sistem hala Erdoğan’ın peşinde. Her iki taraf, ötekisindeki kırılmayla uğraşıyor. Ancak Sırbistan gibi direk yöneliş hala oluşmadı. Ama belli ki gelen ivme ile oluşan güven sokakların bir dönem daha ısıtılacağı kesin. Üstelik liseliler dahi sokağa indi. Ama hala devlet direniyor. Şiddet ve yargıyı kullanıyor. Bu konuda adım atılmadı. Ama yaklaşan Bir Mayıs’la birlikte dinamiklerin ne olacağı beklentisi de var.
Bu arada Türkiye’nin özellikle muhalefetin zayıf noktasını Erdoğan kulandı. Kürt kartını hem de Öcalan’la masaya sürdü. Doğrusu tartışma veya kuşkularda da işe yaradı. Türkiye muhalefeti ve hat da sosyalistlerin her zaman Kürt konusu zayıf halkasıdır.
Kısaca, protestolar dünyada yayılıyor. Zaman zaman önemli etkiler de yapıyor. Önceleri olduğu gibi sosyal muhalefet hareketler de çıkıyor. Fakat, seçeneksizlikler hala sırıtıyor. Özelikle Yunanistan gibi örneklerin olumsuzluğu da her an sırıtmaya adaydır. Ama kriz kaçınılmaz olarak sokakları ısırtması kaçınılmazdır. Bakalım bu muhalif dalgalar bu defa sistem değişim çizgisini zorlayacak mı?