Kuzey Kıbrıs’ta yaşıyorsanız, bazı koşulları iyi bilmeniz gerekir. Bilmek de yetmiyor. Önünüze getirileni, dikkatle inceleyip, bazen de yanlışı görseniz de biraz bekledikten sonra olaya yorum koymanız önemlidir. Bilgi eksikliği, tarafcıl olma, bilmeden kapılma, alaylı tatmin mastürbasyonlu atmalar oldukça yaygındır. Bu nedenle bol sözlere ve tarafcıl alkıştan kaçınarak ele almalısınız. Hele karşıt suçlama ile tatmin olmaya dikkat etmelisiniz. Bu konuda zaman zaman önemli bekleyişten sonra yazı yazma sabrım da gelişti.
Pazar günü yazdığım ince kaçış makalemin ilk bölümü, K. Kıbrıs tartışmaları için önemli bir konuydu. Sanki şimdi tanımış gibi üç Orta Asya cumhuriyetinin Kıbrıs cumhuriyetine elçi tayin etmesi, epey gaz çıkarma atışlarına neden oldu. Karşıtı suçlayarak, etnik damıtarak bambaşka alana girme konuşmaları hep havada uçuştu. Sanki K. Kıbrıs tanınıyor veya Kıbrıs cumhuriyeti bugüne dek tanımıyor eksenine iyice tutundular. Karşıtı başarısızlıkla suçlanmalar peş peşe geldi. Bu tutumlar kolayca taraftarları da tatmin etmeğe yetip artıyor. Kimse etnik ırkçılıktan başlayan düşünce tehlikesine dikkat etmiyor.
Ne gariptir, bazen Türk bazen İslam eksenli bu görüşler bizde hep yaygındır. Bir de romantik muhalif bakış da ekleyince, işler tamam oldu.
Konunun bazı önemli basit olgularını Pazar günü yazdım. Ama bekliyordum. Onca konuşan kesim varken, en basit görüşü kimse vurgulamıyordu. Sanki elçilik aşmakla tanınma olma havası iyice sise boğduruluyordu.
Derken, bazı net bilgiler K. Kıbrıs medyasından değil Türkiye’deki Sol Haber yayınından geldi. Kıbrıs’ta da elçilikte görev yapan Engin Solakoğlu çok basit diplomasi ve konuyla alakalı bilgiler verdi. Ama belli ki K. Kıbrıs’ta hala bu bilgilere ulaşan olmadı. Hele muhalif geçinip, şaklabanlıkla alaylı sesle yorum yapan Serhat incirli gibiler, hala UBP başarısızlıkla Tufanı da yeni külliyeye gönderme modunda sıkışmaya devam ediyorlar…
Solakoğlu çok basit bazı bilgiler verdi: örneğin, hala Lefkoşa’da elçilik aşmayan Orta Asya devleti Kırgızistan, doksan iki yılında Kıbrıs cumhuriyetini tanıdı. Yine Özbekistan doksan yedide Kıbrıs cumhuriyetini tanıdı. Kazakistan da aynen bu doksanlarda tanıyan devlet oldu. Üstelik Kazakistan’ı Lefkoşa temsiliyetinde Tel Aviv elçisi de birlikte görev yapıyordu.
Engin, bazı başka basit diplomatik durumları da yazdı. Örneğin, ABD Küba’yı tanıyor. Fakat Küba’da elçisi yok. Küba’daki Amerikan varlıklarını da İsviçre elçiliği temsil ediyor. Demek ki diplomasiyi biraz bilen herkes, tanıma ile elçilik atama özdeş olmadığını da anlaması şart. Oysa Kuzey Kıbrıs’ta adın dışişleri olan Tahsin Efendi atıp tutmakla, etnik çıkışlı faşist düşüncelerle bambaşka dünyalar anlatmaktadır. Bu nedenle de karşılık falan da yok.
Zaten, istesek de istemesek de Kıbrıs cumhuriyeti gerçeği vardır. B.M. kararları da bunu dayatıyor. Etnik bakış veya dini kılıfların nasıl sökmediğini hep yaşadık. Ama kafa böyle olunca, diyecek söz de kalmıyor. Hele karşı tarafı suçlama, etnik bakışla tüm gerçekleri örtme, K. Kıbrıs’ın resmî ideolojisidir. Teslimiyetle oluşan ilhaklaşmamız ise yeni nüfusla da iyice karmaşıklaştı. O zaman da şunu anlamak gerekir: gerçeklerden koptukça, inanılmaz aldanmalara da uğramak, o kadar kolaydır. Hele de boş sözlerle savunan, medya kanalarıyla da taraftar tatmini olunca, olanları doğru konuşmak da zorlaşmaktadır. Son Lefkoşa’da elçilik aşma gelişmesi de bunun sadece bir damlacığıdır.