

Ünlü Kıbrıslı yönetmen Alexia Papalazarou’yu kaybettik.
Hem de genç yaşta…
En zor günlerinde bile üretti, inatla…
Kansere direnirken yaşama sevincini hiç yitirmedi.
Tiyatromuz, ülkemiz, barış ve yakınlaşma mücadelemiz için büyük bir kayıp…
***
“Komünist Papaz”ın kızıydı ve acılarla büyüdü.
Papalazaros ailesinin yaşadığı zulüm, dram, acı bu topraklara yabancı değil elbette…
Yine de o, ortak yurdumuzda gerçek bir barışı aradı hep.
Sanatını buna adadı.
Ne mutlu bize ki böyle bir yürekle aynı dönemi paylaştık.
***
Önce 1973…
EOKA-B’ci katiller, 16 yaşındaki kardeşi Kiryakos’u katletti. Bir yıl sonra, bir başka temmuzda, 1974 savaşında bir diğer kardeşi Sotiris cepheden dönmedi…
Bir yıl arayla, iki kardeşine ağladı, çocuk gözleri…
“Annesi” oyununu hem oynamış hem yönetmişti Alexia Papalazarou.
İzlemiş, gözyaşlarıyla yazmıştım:
“Annesi…
Η ΜΑΝΑ ΤΟΥ…
İki oğlunun kemiklerini sevdi yıllar sonra; tenlerini hayal etti annesi.
İki yastık kılıfına sığdırdı yaşanmamış onca düşü, sevdayı, gülüşü…
Yan yana toprağa verdi onları.”
***
Alexia Papalazarou, 1969 yılında Baf’ta doğdu.
Sofya’daki Krestion Sarafov Üniversitesi’nde yönetmenlik okudu.
Kıbrıs tiyatro sahnesinde uzun yıllar boyunca onlarca yapım yönetti; Açık Tiyatro ile AntiLogos Tiyatrosu’nun kurucusuydu.
Üzücü haberi gazeteci ve kız kardeşi Maria Papalazarou Frangou duyurdu:
“Bugün öğlen itibarıyla sevgili kız kardeşimiz aramızdan ayrıldı.
Cesurların dans kurduğu ve Alexia’mızın da onların arasında yer alacağı başka bir yere uçtu.
Çünkü o asla korkmadı.
Sonuna kadar savaştı.
Hiçbir zaman ‘neden ben’ demedi; hep ‘her şey yolunda’ dedi…”
***
Lefkoşa’nın güneyinde bir oyununu izlemiştim geçtiğimiz mayıs ayında…
O oyundan sonra tüm sanatçılarla tavernaya gitmiştik.
Birlikte şarkılar söylemiştik tüm gece; kederle, umutla…
Ne güzel bir akşamdı…
***
Kız kardeşinin sözleriyle:
“Babamız Papalazarou’nun şefkatli kucaklaması ve annemizin tatlı öpücüğü onu bekliyor. Kyriakos’umuz ve Sotiris’imiz elini tutuyor, hepimize cesaret vermek için yukarıdan gülümsüyorlar…”
O gülümsemeyi hissediyor ve göğe bakıyorum…Barış mezarlığına uğurladığımız gözlerine…
“Sanatımla, sevdiğim insanlarla yaşıyor ve yürüyorum; bir sonraki gün, bir sonraki performansı hayal etmekten hiç vazgeçmedim. Hayat bana her anın unutulmaz olduğunu öğretti” demişti.
Unutulmaz izler bıraktı.
Saygıyla, minnetle…



