Nobel Barış Ödülü sahibi ve bugün için Venezuela muhalefetinin en önemli isimlerinden biri olan Venezuelalı Siyasetçi María Corina Machado bir mülakatta kendisine yöneltilen ‘ABD’nin Veneuzela’daki süreç bağlamında ülkeye operasyon düzenlemesini destekliyor musunuz?’ sorusuna, ‘hayır’ cevabı veremeyerek, Maduro’nun artık iktidarı bırakması için ABD’nin baskıyı arttırması gerektiğini belirterek beklentilerini açık etti. Machado başka bir mülakatta ise şu an kendisi ile görüşmek için çabalayan, dünyanın her yerinden gelen onlarca sermaye grubu olduğunu, ülkenin ‘demokrasiye’ döndüğü an sadece petrol şirketleri değil çok farklı sektörlerde ülkeye yatırım yapmaya hazır şirketlerin sabırsızlıkla beklediği müjdesini veriyordu. Son iki aydır, Venezuela muhalefeti ülkeye bir ABD müdahalesi olacağı konusundaki umudunu koruyor.
ABD basınında son çıkan haberlere göre, Trump yönetimi tarafından bir askeri müdahale durumunda saldırılacak hedefler belirlenmiş durumda ve operasyon son bir onay bekliyor. Yine söylenenlere göre Pentagon saldırıyı, Venezuela’da uyuşturucu üretimi ile ilişkilendirdiği askeri hedeflere gerçekleştirmeyi planlıyor. Plana göre askeri müdahale sonrasında ordu içerisindeki gruplar ve rejimin en üst kademesinde yer alan isimler, Maduro’yu koltuğundan ayrılmaya zorlamak dışında başka bir seçeneğe sahip olmayacaklar.
Haritadaki dizilime bakılınca böyle bir planın varlığı güçlü bir ihtimal gibi gözüküyor. Yaz aylarından bu yana ABD donanması Karayip Denizi’ndeki gücünü önemli ölçüde arttırmış durumda. En son, ABD donanmasının en gelişmiş uçak gemisi olan USS Gerald R. Ford, Akdeniz’den bölgeye intikal ederek diğer 8 savaş gemisine katıldı. Puerto Rico’daki F-35’ler ve B-52 bombardıman uçakları da bu askeri yığınağın parçası. Aynı zamanda ABD hava kuvvetleri narko-terörist olarak adlandırdıkları tekneleri imha ederek bu baskıyı arttırmaya çalışıyor.
Ancak bilinen bir gerçek var ki Venezuela, ABD’ye yönelik uyuşturucu ticaretinin merkezinde yer alan bir ülke değil. Trump’ın iddia ettiğinin aksine fentanil Meksika’da üretilerek ABD’ye geçerken, kokain ise çoğunlukla Kolombiya ve Peru’da üretiliyor. Bu bağlamda, ABD’nin aslında bölgedeki varlığına bir bahane ürettiğini söylemek güç değil. İmha edilen teknelerdeki kişilerin kimliği, sayısı, tabiiyetleri hakkında kongrede sorulan sorular ise şimdilik Pentagon tarafından cevaplandırılabilmiş değil.
Bu arada, ABD’li şirket Chevron’un Venezuela’daki faaliyetleri azalarak da olsa devam ediyor. Trump yönetiminin askıya aldığı petrol üretimi lisansı, temmuz ayında değiştirilerek ve kapsamı sınırlanarak tekrar yürürlüğe girmişti. Chevron lisans iptali durumunda kendisinin yerini Çinli şirketlerin alacağı doğrultusunda lobi faaliyetleri yürüterek, Trump yönetimini lisans yenilemek için ikna edebilmişti. Her ne kadar Chevron, Maduro’ya doğrudan kaynak aktaramıyor olsa da faaliyetleri halen ülkedeki ham petrol üretimi açısından önem taşıyor. ABD yönetimi baskıyı arttırarak Maduro’yu devirmeyi planlasa da bölgedeki Çin varlığını daha önemli bir tehdit olarak gördüğü için şimdilik bu faaliyetlere müsamaha gösteriyor.
Venezuela muhalefetinin artık kesin gözü ile baktığı, 1-2 aydır ‘saatler içerisinde’ gerçekleşeceğini umdukları ABD müdahalesinin -eğer gerçekleşecek olursa- bir kara müdahalesi biçimi almayacağını beklemek yanlış olmayacaktır. Eğer bir müdahale olacaksa sınırlı bir hava saldırısı ile üst düzey yönetimde ve orduda kopuşların gerçekleşmesi beklenecektir. Bu bağlamda Trump yönetiminin, gümrük vergilerinde olduğu gibi, bir dizi blöf ve en az maliyet ile bir değişim planladığı söylenebilir.
Ancak Maduro’nun başına konulan 50 milyon dolar ödül ile rejimde çatlama olacağını düşünmek biraz ciddiyetten uzak bir yaklaşım gibi görünüyor. Eğer rejimde bir bölünme düşünülüyorsa Washington’un daha kapsamlı strateji izlemesi gerektiği konusunda birçok kişi hemfikir durumda. An itibarıyla bütçesini kabul ettirmek ile uğraşan Trump yönetiminde böyle bir niyetin olup olmadığını ise önümüzdeki günler gösterecek. Bununla birlikte bölgeye yapılan yığınağın ölçeği arttıkça ABD’nin demokrasi ile şereflendirilecek ülkeler listesine Venezuela’yı da katma ihtimali de paralel bir şekilde artacaktır.


