Emektar sendikacı, rahmetlik Kamil Tuncel, 2005 yılında bu sayfalarda yayımladığımız “Milliyetçiliğin Öksüz Bıraktıkları” yazı dizimiz çerçevesinde 1958’de “Teşkilat”ın tetikçileri tarafından öldürülen yakın arkadaşı Fazıl Önder’i anlatmıştı… Kamil Tuncel’e göre Fazıl Önder, insanlığa yardım etme hevesiyle doluydu… Bundan tam 20 yıl önce, 21 Mart 2005’te bu sayfalarda Kamil Tuncel’in anlattıklarını şöyle yayımlamıştık:
“Tanıdığım Fazıl Önderin kimliği hakkında biraz bilgi vereyim. Doğum tarihini kesin olarak bilmiyorum, tahminime göre 1926’da Küçük Kaymaklı’da doğdu, fakir bir ailenin çocuğu olduğu için tahsiline devam edemedi. Küçük yaştan izci teşkilatına duyduğu sempatiden dolayı izci olmuştur. İzciliğin kanunlarını ve görevlerini yerine getirmeye çalışırdı Örneğin küçükleri koruma ve yaşlılara hürmet, yardım edilmesi en çok beğendiği şeyler arasında idi. İzcibaşı olan ve izci rütbesinin en yüksek kademesine yükselen Fikret Bey’le beraber çok çalıştı. Fikret Bey bir ara Gençlik Gücü Spor kulübünün başkanlığını yapmıştı.”

O BİR SARAÇTI…
“Küçük yaşta kardeşi ve abisi olan saraç Cemal Usta’nın yanında işe koyuldu. Çıraklık devrini tamamlayıp usta oldu ve Ahmet Ayalı isimli bir arkadaşı ile ortak bir dükkan açarlar… Saraç neydi onu da söyleyelim… Saraç; koşu atlarının eğerlerini, yani yarış atlarının bütün araçlarını, eğer takımlarını tamir ve tedarik eden bir meslektir.”
“TÜRK İŞÇİ BİRLİKLERİ’NDE TANIŞTIK…”
“Ben Fazıl Önder’le Lefke Karadağ maden ocağı grevinden sonra, yine Ahmet Sadi’yle de (Erkurt) o tarihte, 1948 ve 49’un ilk aylarında Ayluga mahallesi Elli sokağı numara 2’de olan Türk İşçi Birlikleri’nde tanıştık. Fazıl Önder her yönü ile temiz bir Türk genci idi. Türkçe’si bizden çok daha iyiydi, çok güzel Türkçe konuşuyordu. Temiz giyinen sigara içki kumar oynamayan gençliğe örnek bir gençti. İkimiz de o tarihlerde bekardık.”
“KENDİLERİNİ YETİŞTİRMEK İÇİN UĞRAŞ VERİRLERDİ…”
“Fazıl Küçük Kaymaklı’da Derviş Ali Kavazoğlu, Mehmet Edison, Ahmet Manyo gibi arkadaşları toplar ve radyodan Sofya’yı Moskova’yı ve daha birçok sosyalizm yayını yapan radyoları dinlerler ve kendi aralarında aytışma yaparak kendi kendilerini yetiştirmek için uğraş verirlerdi. Aynı zamanda o senelerde, Bulgaristan’dan gelen Yeşil Işık ve şimdi ismini hatırlayamadığım gazetelerin yanı sıra, Türkiye’den gelen Marko Paşa ve zaman içerisinde Merhum Paşa isimleri altında gelen mizahi gazeteleri de okumaya devam ederlerdi, ayrıca dünyaca tanınmış şair Nazım Hikmet’in şiirlerini, Sabahattin Ali’nin romanlarını hep beraber okuyarak kendi kendini yetiştiren ve sosyalizme meyilleşen, sosyalizmi benimseyen ve hazmeden bir arkadaşımızdır. 1949’dan 1952’lere kadar Türk İşçi Birliği’nde çok faydalı olan bir kişi idi. Örneğin milli günlerimizi kutlayacağımızda Tuzla’da işçi arkadaşları Halil Ertürk ve Derviş Günay ile temasa geçerek milli günlerimizde bu arkadaşların çalıştırdığı 12-15 yaş arası işçi çocukları resmi üniforma ile birlikte trampetlerini de alarak Lefkoşa’da olan İşçi Birliği’ne gelirlerdi, toplantı saatinden önce izciler marşlarını söyleyerek, trompetlerini seslendirerek Lefkoşa’nın ana caddelerini gezdikten sonra toplantı yerine gelirlerdi. Bunu gören ve duyan haklımız daha coşkulu daha hevesli koşarak mitinglerimizi takip ederlerdi, böylece güzel kalabalığımız olurdu.”

“BİRLİKTE GEZMEYE GİDERDİK…”
“Fazıl Önder’le arkadaşlığımız nikah olduktan sonra da devam etti. Nikahlılarımız ile birlikte hatta Ahmet Sadi Erkurt’la birlikte 1954’de tertip edilen sulh gezisine Trodos, Platres gibi bölgeleri gezmeye gittik ve Kıbrıs’ın en güzel dağlarını beraber gezdik. Hatıra resimlerimiz vardır… Fazıl Önder, Türk İşçi Birlikleri’ni PEO’ya taşıdıktan sonra Türk Eğitim Kulübü’nün (TEK) kuruluşunda diğer arkadaşlarım ile beraber özveri ile çalıştı. Çünkü Fazıl Önder, usta olduğu için, hiç bir zaman işçilik yapmadığı için sendikalara üye olmamıştı, ama bizim olduğumuz binaya ideolojisiyle, işçi sınıfını sevdiği için, izciliğin ona verdiği insanlığa yardım etme hevesiyle gelip içimize karışırdı ve bizimle beraber faaliyet yapardı. Dediğim gibi, Türk Eğitim Kulübü’nü kuracağımız zaman, o da özveri ile bize çok büyük yardımlarda bulundu. TEK kurumu kurulduktan sonra, zaman zaman heyet-i idarede yer alıp bizlere yardımcı oldu. Onun izcilikte olan tecrübelerinden çok yararlanmıştık.”
“60 KÖYE GİDİP EMEKÇİ HALKIN MENFAATLERİNİ SAVUNUYORDU…”
“Okumaya ve gazeteciliğe çok meraklı olduğu için Ahmet Sadi Erkurt ve Derviş Ali Kavazoğlu ile el ele vererek 60 Türk köyünden fazla Türk köyüne giderek işçinin köylülerin ve emekçi halkın menfaatlerini savunacaktı. Hatta sosyal sigorta sandığının kurulması için bir gazeteye ihtiyacımız olduğunu halkımıza izah etti, bilgilendirdi, bilinçlendirdi ve ondan sonra 13 Eylül 1955’te İnkılapçı ilk sayısını neşretti. Gazetenin müdürlük vazifesini de üstlenmişti.”
“İNKILAPÇI GAZETESİ, HALKIN GAZETESİ İDİ…”
“İnkılapçı halkın bağrından kopan, halkın gazetesi idi. Fazıl Önder yazılarında işçi haklarını arayıp desteklemekle beraber, Türk cemaatının Evkaf, maarif ve öğretmen problemleri için de uğraş verirdi. İnkılapçı’nın bir sayısında emperyalist sömürge yönetiminden şu hakları talep etmekte idi:
1 İlkokul öğretimi mecburi olsun
2 Milli tarihimiz okunmalı
3 Kitapsız tedrisata son verilsin
4 Çok sayıda sanat ve ziraat okulları açılsın
5 Öğretmen okullarının geliştirilmesi
6 Hükümet okullarımızdan baskısını kaldırsın
7 Talebelerimize meccanilik
8 Dini milli günlerimizi serbest olarak kutlamamız
Bütün bunlara rağmen Türk burjuva sınıfı, Emekçi’de olduğu gibi İnkılapçı gazetesinin de AKEL’den yardım alarak çıktığını iddia eder ve bizi Türk halkımıza kötülemeye devam ederlerdi. Ne yazık ki İnkılapçı’nın yaşamı çok kısa oldu, 14. sayısından sonra emperyalist sömürge devleti tarafından yıkıcı yayın yapar gerekçesi ile kapatıldı.”
“CENAZAYE KATILIM ENGELLENDİ…”
Ve en acı tarafı da 1 Mayıs 1958 nümayişinden sonra sırası ile TEK grubu yok edilir, Ahmet Sadi (Erkurt) ve eşi vurulduktan sonra 24 Mayıs 1958’de Fazıl Önder, Ayasofya Camisinin yanında bulunan dükkanda caniler tarafından kurşulanır. Fazıl Önder kendisini kurşunlayan zata saldırır, tam onu yakalayıp yere atacakken arkasından başka bir gaddar faşist Fazıl’ı hançerleyip yere indirdi, artık Fazıl Önder cansız yerde yatıyordu. O zamanın terör örgütü Fazıl’ın cenazesine halkın yürümesini önledi. Kardeşi ve iki akrabası tarafından Küçük Kaymaklı mezarlığına gömüldü. Ve Fazıl’ı gömen bu 3 arkadaş hayatta olmadığı için mezarının yerini ne kızı Ayşe biliyor, ne de arkadaşları olan bizler…”
(10 Mart 2005’ten itibaren YENİDÜZEN’de yayımlanan “Milliyetçiliğin Öksüz Bıraktıkları” başlıklı yazı dizimizden…)