ABD’nin Venezuela’ya açık tehditlerinin ardından ülkesini bombalaması ve rejim değişikliği için ABD’ye ve İsrail’e yalvaran, ABD’nin yaptırımlarını ve Trump’ın Venezuela açıklarındaki sivil botları vurup içindekileri katletmesini destekleyen, Washington’un Venezuela’daki darbecilerinden Maria Corina Machado’ya Nobel Barış Ödülü verildi. Demek ki Venezuela’da yeni bir darbe girişimine ve ABD bombalarına hazırlıklı olmak lazım. 2009’da “barış” ödülü henüz başkan seçilmiş Obama’ya gitmiş, o da daha başkanlığının ilk yılında Bush’un tüm yönetimi boyunca gerçekleştirdiğinden daha fazla insansız hava aracı saldırısı gerçekleştirip, başkanlığının son yılında ise 7 ayrı ülkeye toplam 26 bin bomba atmıştı.
Trump yönetimi son iki ayda Venezuela Başkanı Nicholas Maduro’nun yakalanması için başına konan ödülü iki katına, 50 milyon dolara, çıkardı; Maduro’yu “terörist-kartel lideri” olarak tanımladı; Venezuela kara sularının hemen açıklarına donanmayı, Porto Riko’ya da son model F35’leri yığdı; “Uyuşturucu kaçırıyorlar” bahanesi ile hiçbir kanıt sunmadan, sorgusuz sualsiz en az dört sivil botu bombaladı ve 21 kişiyi katletti. Porto Riko’dan Venezuela açıklarına, New York Times’a göre, şimdiden sekiz savaş gemisi, bir hücum denizaltısı, birden çok gözetleme uçağı ve insansız hava aracı ile 6 bin 500 askeri personel yığılmış durumda.
Geçtiğimiz kasım ayında Marco Rubio’nun dışişleri bakanı olarak atanmasının ardından “Bu atama aynı zamanda İsrail’e açık çeklerin devamı, Küba, Venezuela hatta Meksika’da rejim ve hükümet değişikliği çabaları demek” diye yazmıştım. Venezuela’dan sonra, belki de Venezuela ile aynı anda Küba’ya da sıra gelebilir. Savaş yanlısı, aşırı sağcı Rubio’ya göre Küba da Venezuela gibi “gayrimeşru” bir “rejim.” Rubio geçtiğimiz ay Venezuela’nın meşru hükümeti ve başkanını kastederek “kendi yarımküremizde hükümetmiş gibi davranan veya faaliyet gösteren bir kartele izin vermeyeceğiz” demişti. İşin tabi aslının Venezuela’nın yer altı kaynaklarını talan edip ülkeyi ABD sermayesine peşkeş çekebilmek olduğu herkesin malumu.
Tek parti sistemi
Peki Trump yönetimi Karayipler’de savaş ve darbe hazırlıkları yaparken Demokrat Parti ne yapıyor? Geçtiğimiz mart ayında Trump’ın Kongreye hitabına Demokrat Parti adına cevap veren, partinin yükselen yıldızı, Eski CIA Ajanı Senatör Elissa Slotkin Venezuela açıklarında yargısız infazla bombalanan botlarla ilgili “Eğer Trump yönetimi terörist bir örgüte karşı savaş içinde olmak istiyorsa Kongreye gelmeli, bizi bilgilendirmeli ve onayımızı istemeli… Benim zaten bu kartellere karşı koymakla ilgili bir problemim yok” dedi. Yani bu yargısız infazlara, bölgede bir savaşı tetikleyecek, uluslararası hukuka aykırı bombalamalara bir itirazları yok; onların onayı alınmadan yapılıyor olmasına, ilgili prosedürlerin izlenmemesine itiraz ediyorlar. Demokrat Partide yelpazenin diğer tarafında, New York belediye başkan adaylığı ön seçimlerini kazanmış “Demokrat Sosyalist” Zohran Mamdani ise bütün bu gündemin ortasinda Venezuela ve Küba başkanları için “Duruşumu net ifade edeyim; hem Nicolas Maduro hem de Miguel Diaz-Canel birer diktatör… Adil ve özgür medyayı bastırıyorlar” diye direkt CIA’nın oyun kitabından alınma bir açıklama yaptı. ABD temelde bir tek parti sistemi ve iki sağ kanadı var.



