16 Eylül 2025, Salı
30.8 C
Lefkoşa
Kıbrıs iktibasLevent AtikoğluKurtarıcısızlığın ve garantörsüzlüğün dayanılmaz ha(l)ksızlığı – Levent Atikoğlu

Kurtarıcısızlığın ve garantörsüzlüğün dayanılmaz ha(l)ksızlığı – Levent Atikoğlu

Ha(l)ktan ha(l)k doğuran bir ha(l)ksızlık hali…

Kıbrıs’ta sağla solun arasında fark varmış gibi konuşuyoruz. Oysa fark dediğimiz şey yalnızca dilin kılıfında gizli. Sağ, kaba milliyetçi sloganlarla bağırıyor; sol ise süslü, daha “eğitimli” bir retorikle ikna etmeye çalışıyor. Ama ikisi de aynı gerçeğin üstünü örtüyor: yalan söylüyorlar, manipülasyon yapıyorlar, sorulara açık ve dürüst cevap vermekten kaçınıyorlar. Ve en önemlisi, işgalin üzerine inşa edilmiş yasa dışı düzeni, hukukmuş gibi halka sunuyorlar.

Siyasetçilerin en çok kullandığı yöntemlerden biri de bu: Yasallıkla meşruiyeti birbirine karıştırmak. Bir düzeni kâğıt üzerinde “hukuk” diye ilan etmek, onun adil ve meşru olduğu anlamına gelmez. Bugün Kıbrıs’ta yaşadığımız durum tam da budur. Yasa dışı olan, yasa diye sunuluyor; işgale dayalı olan, “güvenlik” adı altında meşrulaştırılıyor. Böylece hem sağ hem de sol, farklı kelimelerle aynı oyunu oynamış oluyor.

Şu soruyu yüksek sesle sormanın zamanı gelmedi mi: Bir ülkenin neden “kurtarıcıya” veya “garantöre” ihtiyacı olur? Devlet dediğimiz yapı, kendi yurttaşlarının iradesiyle ayakta duramıyorsa, zaten çoktan teslim olmuştur… Kıbrıs’ın “garantörlük” adı altında içine sıkıştırıldığı düzen tam da bu teslimiyetin ifadesidir. Çünkü garantörün garantiye aldığı şey, halkın güvenliği ya da barış değil; işgalin üstünde yükselen yasa dışı düzendir.

Türkiye ve Yunanistan’ın garantörlük pratiği ortada: beceriksizlik, keyfilik, insan hakları ihlalleri ve eleştiriye tahammülsüzlük.

Muhalefet olduğunu iddia edenlerin boş sözleri, eleştiriyi düşmanlık gibi göstermeleri, farklı sesleri manipülasyon teknikleriyle bastırmaları da bu çarpık düzenin bir parçasıdır… Bugün siyasetçiler, kendi varlıklarını başka bir ülkenin varlığına bağlamış durumda. “Garantisiz yaşayamayız” söylemi, hem sağın hamasi milliyetçiliğinde hem de solun cilalı dilinde aynı tehlikeyi taşıyor.

Somut örneğe bakalım: Maraş’ın açılması. Yıllardır “uluslararası hukuk” çerçevesinde kapalı kalması gereken bu bölge, garantörlerin siyasi manevralarıyla bir malzemeye dönüştürüldü. Ne halkın iradesi soruldu, ne de uluslararası hukuk dinlendi. Garantörlük sistemi, burada da yine aynı işlevi gördü: yasa dışı bir uygulamayı “güvenlik” ve “hak” maskesiyle halka yutturdu.

Aynı durum müzakere süreçlerinde de yaşandı. Crans-Montana görüşmelerinde asıl düğüm noktası, garantörlük sisteminin devam edip etmeyeceğiydi. Kıbrıs’ın geleceğini belirlemesi gereken masa, garantörlerin çıkar hesaplarına kurban edildi. Halkın iradesi bir kez daha yok sayıldı; “barış” ve “çözüm” kelimeleri, gerçekte statükonun sürdürülmesi için kullanılan boş sloganlara dönüştü.

Uluslararası raporlar da bu çarpıklığı defalarca belgeledi. Birleşmiş Milletler, Kıbrıs’taki garantörlük düzeninin tarafsızlığı zedelediğini vurguladı. Avrupa Konseyi raporlarında, garantör ülkelerin insan hakları ihlallerine göz yumduğu açıkça yazıldı. Amnesty International defalarca, “güvenlik” bahanesiyle ifade özgürlüğünün bastırıldığını, toplumun eleştiriye kapatıldığını kayda geçti. Fakat bunlar da görmezden gelindi. Çünkü garantörlük, burada da aynı maskeyi kullandı: halkın hakkını değil, hukuksuzluğu garantiye almak için.

Asıl ironiyi de görmek gerek: Eğer illa bir “garantör” olacaksa —ki bu başlı başına tartışmalı bir kavramdır— bari bunu profesyonelce yapan bir güç olsun. İngiltere, kendi sömürgecilik pratiğinde en azından belirli bir düzen kurmayı biliyordu. Oysa “Akdenizli garantörler”in bize bıraktığı miras, yalnızca kriz, beceriksizlik ve baskıdır. İngiltere’nin sömürge döneminde bile en azından bir idari tutarlılık vardı; bugünkü garantörler ise hukuksuzluğu bile bir sistem haline getiremedi.

Kıbrıs’ın ihtiyacı ne sağın hamaseti ne solun söz oyunlarıdır. Bu ülkenin ihtiyacı, yalanlardan, manipülasyonlardan ve dış güçlere bağımlı olma alışkanlığından kurtulmaktır. Çünkü bu bağımlılık, sadece siyaseti değil, toplumsal hafızayı da esir alıyor. İnsanlar, kendi geleceklerini kurmak yerine “garantör” masalına sığınıyor. Oysa kurtuluş, ne Ankara’dan ne Atina’dan ne de Londra’dan gelecek.

Ve bir ha(k)lsızlık örneği:

Maraş’ın yıllardır kapalı kalan sokakları… halkın değil, garantörlerin çıkarlarına açılan bir şehir. Kendi evine, kendi toprağına dönmesi gereken insanın iradesi yok sayılıyor; yasasızlık, “güvenlik” ve “hukuk” maskesiyle garantiye alınıyor.

Ve sonunda geriye şu ironik hakikat kalıyor:

Kurtarıcı garantörler olmadan var olamayan, ha(l)ktan ha(l)k doğuran bir ha(l)ksızlık hali…

Diğer yazıları

Kurtarılanlar ve kurtarıcılar – Levent Atikoğlu

Bir hukuk zaferi gibi sunulan, ama gerçekte siyasetin gölgesinde...

Teminatla tutsaklık: “yurt dışı” yasağı – Levent Atikoğlu

Beş Kıbrıslı Rum’un serbest bırakılması bir hukuk başarısı gibi...

Konfor alanı aktivizmi: maddi desteklerin, politik hesap-kitapların gölgesinde insan hakkı savunuculuğu – Levent Atikoğlu

Son birkaç güne kadar, haftalardır tek kelime etmeyenler birdenbire...

Yargı ve son sevişmenin tadı – Levent Atikoğlu

Kıbrıs’ta mahkeme salonlarının duvarları, artık adaletin gözlerinde bir kırgınlık,...

Gecikmiş vicdan, zoraki bildiriler – Levent Atikoğlu

Hak savunusu ertelenmez, ertelendiğinde anlamını kaybeder. Haftalar önce, bu...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,057TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

Şeylerin gerçeğiyle yüzleşebilmek! – Fikret Başkaya

“Bilimle ilgilenen bir kişinin zihnine egemen olması gereken şey,...

Kürt meselesini çözmek mi yönetmek mi? – Fatih Polat

Türkiye’de, bir yılını doldurmaya yaklaşan yeni ‘süreç’, PKK’nin fesih...

Uzakta bir diyarda öfkeli gençler siyaseti ateşe verdi – Ceren Ergenç

Ana muhalefet partisi binasının kuşatıldığı, on binlerin meydanlara toplandığı...

Köprüyü kiralatmam! – Hayri Kozanoğlu

AKP-MHP ittifakının baskıcı ve sermaye yanlısı politikalarının temel ayaklarından...

Gelgit gerilim semptomlarında Pazartesi günü – Özkan Yıkıcı

Bugün 15 eylül pazartesi. Gözlerimi Lefkoşada açtım. Tam da...

Darbecilere af yok – Ertan Erol

Brezilya Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz hafta Eski Devlet Başkanı Jair...

Sınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı – Fehim Taştekin

7 Ekim 2023’ten bu yana sahnelenen güç oyunları, bölgesel...

Güncel Nepal’den, K. Kıbrıs hatırasına – Özkan Yıkıcı

Son hafta içinde, alışılmamış bir ülke adı sık sık...

Canlı yayın