İran-İsrail savaşının oldukça kırılgan bir ateşkes ile sona ermesinin ardından dikkatler yeniden Gazze’ye döndü. 7 Ekim 2023’te HAMAS’ın İsrail yerleşim birimlerine saldırısının ardından kelimenin tam anlamıyla her dakikasını yeni bir kıyamet gibi yaşayan Gazzeliler için her ateşkes bir ümit elbette. Yeniden hararetli diplomatik temaslara konu olan ateşkes de 60 günlük bir sükuneti öngörüyor. Mart ayının başından beri zar zor en fazla 15 kamyon insani yardım ve tıbbi malzeme sokulabilen Gazze’de insanlar aç, perişan, hijyen denilen şeyden bahsetmek imkansız. Isınan hava ile birlikte molozların altında kalmış cesetler bozuluyor, çöpler ve tuvalet olarak kullanılan yerler her gün yeni bir salgın hastalığın başlamasının temel sebepleri.
Bütün dünyanın gözü önünde Birleşmiş Milletlerin sadece Filistinli mülteciler için kurduğu UNRWA adlı ajansı, İsrail tarafından devreden çıkarıldı. Gazze’deki, Lübnan’daki, Suriye’deki, Ürdün’deki milyonlarca Filistinlinin yiyecek, sağlık, eğitim ihtiyaçlarını karşılayan UNRWA’nın bütçesi de yine İsrail’in baskıları ve Trump yönetiminin olur vermesi ile kurudukça kurudu. Körfez ülkeleri yüklü bağışlarla ajansa destek olmazsa UNRWA’nın önce tabela bir ajansa dönüşmesi ve ardından da kepenkleri kapatması oldukça muhtemel. Peki UNRWA devreden çıktıktan sonra açlıkla, eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi zorluklarla karşı karşıya kalan milyonlarca Filistinli ne yapacak? Elbette, uslu uslu oturmaları beklenecek. Peki oturacaklar mı? Elbette hayır. Bulundukları ülkelerden Gazze’ye ve Batı Şeria’ya kadar her yerde özellikle gençler daha bir keskinleşecek. Çünkü epeydir kaybedecek bir şeyleri olmayan milyonlarca Filistinlinin artık açıkça öfkeyle, intikam isteğiyle hareket etmesi oldukça muhtemel.
İsrail ve Amerika UNRWA’nın yerine Gazze’de bir gecede kurulup 24 saat dolmadan hesabında on milyonlarca dolar bulan Gazzelilere Yardım Vakfı (GYV) adlı oldukça şaibeli bir yapıyı sahaya sürdü. GYV’yi yardım faaliyetleri ile değil de iki lokma yiyecek alabilmek için toplanan insanların günlerdir toplu olarak katledilmesi ile biliyoruz hepimiz. GYV’ye BM karşı çıktı, aklı selim sahibi ülkeler karşı çıktı, Filistinliler karşı çıktı; iş öyle bir noktaya geldi ki İsrailliler bile “GYV’yi Mossad mı kurdu, bağışları biz mi yapıyoruz?” diye sorgulamaya başladı.
BM dahil GYV’ye karşı çıkanlar vakfın İsrail askeri planları doğrultusunda hareket ettiğini söylüyorlardı ki haklı da çıktılar. İsrail Gazze’yi 4 parçaya bölmek istiyor ve ne hikmettir ki GYV’nin insani yardım dağıtmak için belirlediği bölgeler de bu plana gayet uygun.
Açlığın açıkça bir kart olarak kullanıldığı Gazze’de elbette 60 günlük ateşkes ihtimali oldukça önemli. Ancak bu ateşkesin önündeki engeller de insanı insanlığından soğutacak kadar korkunç.
Arapça basındaki haberlerde de yer bulan kulis bilgilere ve iddialara göre ateşkesin önündeki birinci engel Netanyahu’nun kişisel bekasına dair kaygılar. Malum Netanyahu’ya dair hukuki süreçler yıllardır devam ediyordu ancak başbakan olunca duruşmaların sürekli ertelenmesi gibi yöntemlerle askıya alınmıştı. Gazze’de ateşkes, hele de kalıcı bir barış olursa Netanyahu’ya yönelik tepkilerin yeniden yükselmesi, kabinesindeki aşırı sağcıların da Gazze’yi teslim etmek gibi suçlamalarla desteğini çekmesi riski gündemde. Hükümetin dağılması halinde Netanyahu kendini bir kez daha hakim karşısında bulacak.
İddialara göre Amerikalılar bu konuda da devreye girmiş ve Gazze’de kalıcı bir barışın da zeminini oluşturacak 60 günlük bir ateşkesin sağlanması halinde Netanyahu’nun zarar görmemesi için İsrail içinde de girişimlerde bulunmaya soyunmuşlar. Bunu nasıl yapacaklarına dair kimsenin fikri yok ancak hükümetin dağılmasına engel olunması gibi yöntemler geliyor insanın aklına.
İkinci engel ise HAMAS’ın bekası… İsrail ve hatta Amerika tarafı HAMAS’ın tamamen silahsızlandırılmasını, Gazze’yi terk etmesini, liderlerinin sürgüne gönderilmesini istiyor. HAMAS da bunu kabul etmiyor. Örgüt en son Gazze’yi Arap ülkelerinden oluşan bir komisyon yönetsin fikrine bile yeşil ışık yakmıştı ancak bu öneride HAMAS’ın tamamen ortadan kaldırılması söz konusu değil.
Dışarıdan bakılınca HAMAS’ın da kendi bekasına karşılık Gazze’yi feda ettiği gibi bir fikir ortaya çıkabilir ancak şu akılda tutulmalı: Filistinlilerin resmi bir ordusu yok. Filistinlilerin meşru temsilcisi olarak tanınan Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin yönetiminin de basit silahlar taşıyan ve sınırlı bir bölgede yetkili olan polis gücünden başka gücü yok.
HAMAS’ı sevin sevmeyin, Filistinliler açısından hayati bir soru var; İsrail saldırganlığını kim durduracak?
Filistinliler bu konuda haksız da sayılmaz. Nitekim Gazze’de taş üstünde taş kalmamışken İsrail bütün gücüyle Batı Şeria’ya ve Doğu Kudüs’e yükleniyor. Bu iki bölge de İsrail ile birçok konuda iş birliği yapan Filistin yönetiminin kontrolünde ve bu bölgelerde HAMAS yok. Son olarak bu iki bölgede 22 yeni yerleşim birimi kurma kararı alan İsrail’in ne yapmaya çalıştığını Amerika’nın Eski Şam Büyükelçisi Robert Ford bile yazdı: İsrail Batı Şeria’yı aşamalı olarak ilhak edecek!
Hâlâ birçok ülke iki devletli çözümden filan bahsederken Filistinlilerin önceki yıllarla kıyaslanamayacak kadar büyük bir demografi değişikliğine maruz kaldığı da açık. İsrail iki devletli çözüm için gerekli ne varsa ortadan kaldırıyor!
Evsiz, yurtsuz, vatansız milyonlarca Filistinli ile birlikte kadim bir kültür türküleriyle, diliyle, hikayeleriyle, öyle ya da böyle tarihe geçen direnişiyle ölüyor! Ümitleri de gömmüş milyonlarca insandan korkmak gerek!