Genelde onca ünüversite sayısal gerçeğimize karşın, en ufak bilimsel duruma dahi ulaşamama paradokslarıyla da yaşamaktayık. Düşünce şeklinden davranış biçimlerine dek bu durumlar yaygındır. Daha da önemlisi, birçok davranış kültürleşti. Kültürleşip de değer haline gelince de kabullenip normaleşir. Oda ister istemez yaşama direk yansır. Öyle yansır ki adeta önündeki gerçeğe karşın kültürleşen ters olguya esir hale sokuluruz. Ezber öğretimimizle kültürleşen değerlerimiz bütünleşip günümüz günce yaşama da damgasını vurur.
Kültürleşen kavramlar ve düşünce şekli, bizi bazen normalde kabulleneceğimiz gerçeklerden de koparır. Hele de bu olaylar siyasal alanda da kulanıma girince, sistemi savunan kültür de oluşur. Sömürge kültürü oluşunca da normal hayat şekliyle sömürgeciliğin devamına katgı yapan tutumlar yaygınlaşır. Hat da bazı sentonlu durumlar da kökleşir. Öyle bir hale gelinir ki gerçek imkar edilemeyince hemen suçu ötekine atma adına “ama onlarda” ifadesiyle başlayan karşıt savunma oluşur. Başka açıdan bu “ama” bir anlamda olan kirli karanlık gerçeği örtmeğe yaramaktadır.
Bu makalemde konuyla alakalı çok karşılaşan birkaç örnek verecem. Örnekler de güncel siyasetle Türkiye Kıbrıs ekseninden tercih edildi.
****
Son günlerde Türkiye karanlık günlerden geçiyor. Bu arada da muhalefet ivmesine, kitlelerin öfkesi ile sokağa çıktı. Tam da ayrışma ile baskı birlikte işlerken, birden CHP içi çatışmalar yeniden ısındı. Bu defa da sahnede gayet posgüzeleme yapan Kılıçtaroğlu çıktı. Öyle çıktı ki kiminin bildiklerine sürpriz gelmeyen, belirli kesime de ters olan sözlerle tavır tutuluyordu.
Asslında olan hiç de yabancı değildik. Fakat şu “ama” ara kavramı hep işe yarıyordu. Kılıçtaroğlunun en azından CHP dönemi net şekilde yaşandı. Nasıl teslim olduğu, sağa kaydırtığı en önemlisi de solu tasfiye ederken dahi yumuşak dil ile otoriterliği kulandığı örnekleri çoktu. Sonuçta kaybede kaybede, en sonunda parti başkanlığını da kaybeti. Fakat yine de fırsat bekliyordu. Bunu da ona AKP rejimi sağladı. Son gelmekte olan mahkeme ile Kılıçtaroğluna umut ışığı yakıldı. Tam da muhalefetin ivmesinin artığı günlerde. Buda yükselen Muhalif çizgiğe bir Kılıçtaroğlu doğumu yeniden yaratıldı. Yalnız bu defa şu “ama” kelimesi işe yarayacakmı bilmem.
Daha önceleri CHP kayışı, teslim oluşu hep direk yaşanıp çoğu kararı Kılıçtaroğlu alırken, şu “ama” kelimesi hep kurtarıcı oluyordu. Onca yanlışa rağmen, eklenmeden edilemiyordu: “ama Kılıçtaroğlu iyi insandır”. Nedense her türlü yanlışa veya çrkinlik tutumlarını hadfifletme veya saptırma adına “ama iyi insandır” denilmektedir. Şimdi iyi insan diye diye bu defa koltuk hırsıyla yeniden Kılıçtaroğlu gerçeği yaşanmaktadır.
***
Benzer tutumlar bizde de yaygındır. Öyle yaygındır ki şu “ama” kelimesi gayet kurtarıcı sihire sahiptir. Hele de kirli durumu, yanlış tutumu örtme, hafifletme adına gayet kullanışlıdır. Üstelik birçok defa adına muhalif diyen kesimler de baş vurmaktadır. Bir kişinin hırsızlığı veya yalan söylemesi kesinken, birileri çıkıp ekranda dahi “ama bu iyi insandır” demekten sıkılınmaz. Faşist olsun, yolsuzluk yapsın hele de yakınıysa hemen silah hazır: “ama bu insan iyidir. Onu seviyoruz” denir. Yaptıkları ile geleneksel feodal olguları birbirinden koparılır. Bu yüzden birçok net uygulamayı yapanları iyi inaan diye kabullenme kültürü epey yaygındı. Yaptığı kirli durumu söylendikten sonra “ama biz yine de ilgili kişiği seviyoruz. O iyi insandır” denilir. Böylelikle yapılan olay ile yapan arasında tam ters duruşlar gayet münasip şekliyle gerçekleşmektedir.
***
Yazıyı bitirmeden başka bir kültürel şekle sokulan kurama da dokunalım. Bizde salt iyi insan ekseniyle kaçış olmuyor. Bir de özellikle akın tarihten tutun, kendi yaptığından kaçma adına “onlar da bunu yaptı” cümlesine çok ihtiyaç duyulur. Büyüleme derecesinde savunma katgısı oluyor. Sorgulama yapılamayan, yüzleşme ile karşılaşamayan yaşamda, kendi yaptığı en çirkin durumu dahi bu cümleyle savuşturma kültürleşmesi yaygınlaştı. Olanın yanlışı değil kendinin değil de ötekine suç gönderterek kültürel değer haline sokturuldu.
Özellikle bizde olan birçok yasadışılık veya karanlık süreçleri savuşturmada cümle baş vurma esrumanıdır. Ama onlar da şunu yaptı. Yetmeme durumunda da “neolacak canım” denir. Bu kültürleşme sonucu hırsızcı, yalancı, yolsuzluk yapan, mafya tipi nice kesim enüst makama kolayca yandaş kriteri ile gelmektedir. Çünkü kültürel olarak seçki değerlerinde yolsuzluk, hırsızlık ve yalan olmaması gereken ilke değildir. En ufak gerçek karşısında hele de kendisi de yaptıysa “ama onlarda şunu yaptı” saldırısıyla kendini savunur. Böylelikle sorgulama, yüzleşme gibi önemli eleştirel yöntemler havada kalmaktadır. Tüm bunların toplamı da sistemin kültürü karşımıza gelir. Yanlışlar kültürleşince artık yaşamın değerleri haline gelir. Buda doğruların canlanmasına, uygulanmasına da yeni duvarlar yaratılmaktadır.