tüm yazılar:

Washington-Şam hattında bahar rüzgarı (mı?) – Hediye Levent

Orjinal yazının kaynağıevrensel.net

ABD Başkanı Trump’ın Orta Doğu turu hızlı başladı. Elbette Trump’ın ilk durağı Suudi Arabistan oldu. Birkaç gün önce Suriye’deki geçiş dönemi Cumhurbaşkanı Eş Şara’nın Trump’tan randevu istediğine dair haberler bölge basınına düşmüştü. Suudi Arabistan ve Türkiye gibi önemli bölge ülkelerinin girişimleri ile Suriye’ye dair bazı gelişmeler bekleniyordu ancak Trump-Bin Salman ve Eş Şara fotoğrafının servis edildiği samimi bir görüşme sürpriz oldu. Yine Trump bu görüşmede Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılacağını duyurdu.

Peki Eş Şara’nın başına koyulan 10 milyon dolarlık ödülü birkaç ay önce kaldıran Amerika’nın Suriye politikası neden dramatik bir şekilde değişti? Suudi Arabistan’ın bu işten muradı ne? Suriye sahasında Türkiye-İsrail geriliminden sonra bir de Türkiye-Suudi Arabistan gerilimi yaşanır mı? Ve elbette en önemli soru şu; Trump yönetimi bu sıcak görüşmenin karşılığında Eş Şara’dan ne istiyor?

Önce Trump’ın Suriye’ye dair yaptığı açıklamalardan başlayalım. Trump Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılacağını söyledi ve “Onlara yeni bir başlangıç şansı vermek istiyoruz” dedi. Aslında Trump yönetiminin Eş Şara yönetimine yaptırımların kaldırılması karşılığında yerine getirilmesini istedikleri bir şartlar listesi verdiği hem Amerikan hem de bölge basınında yer aldı. Haberlere göre pek de uzun olmayan listede Filistin direniş örgütlerinin Suriye topraklarındaki varlığına son verilmesi, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah’ın terör örgütü olarak ilan edilmesi, Amerika’ya tehdit saydığı durumlarda Suriye topraklarında operasyon yapma izni verilmesi, kimyasal silahlar konusunda uluslararası araştırma taleplerine açık olunması, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki bölgelerdeki IŞİD’lilerin olduğu hapishanelerin kontrolünün Şam tarafından alınması gibi talepler vardı. Açıkçası Şam’da olumlu karşılandığı söylenen bu listede Eş Şara yönetiminin ‘Olmaz öyle şey’ dediği/diyebileceği herhangi bir şart yoktu. Sadece IŞİD’lilerin tutulduğu hapishanelerin kontrolünün Şam tarafından devralınması kısmı elbette Türkiye’yi kızdıracak bir sürecin ilk adımları olabileceği için Eş Şara’yı sıkıntıya sokabilirdi. Eş Şara’nın Trump ile bir araya geldiği görüşmeye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da telekonferans yoluyla katılması hapishaneler meselesinde bir ara yol bulunduğu şeklinde yorumlanabilir.

Peki Trump IŞİD’lilerin tutulduğu hapishaneler konusunda niye bu kadar ısrarlı?

Amerika’nın Suriye’den ve Irak’tan çekilmek istediği epeydir konuşuluyordu. Amerika bölgeden tamamen çekilmeyecek elbette, geride Amerika’nın bölgedeki çıkarlarını da gözetecek müttefikler bırakmak istiyor. Hapishaneler SDG bölgesinde. Eğer Şam hapishanelerin kontrolünü alırsa Amerika hem bu yükten kurtulmuş hem de Şam ile SDG arasındaki iş birliğini kolay kolay bozulamayacak bir meseleyle sabitlemiş olur.

Eş Şara yönetimi kadar artık ekmek bile alamayacak hale gelen Suriyeliler için bir diğer önemli konu elbette yaptırımların kaldırılmasına dair açıklama. Ancak burada durumun sevinç gösterileri yapılacak kadar iyi olmadığını göz önünde tutmak gerek. Bölgedeki uzmanlar Amerikan senatosu tarafından koyulan yaptırımların yine senato tarafından kaldırılabileceğini söylüyor. Dolayısıyla Trump’ın emriyle kaldırılacak yaptırımlar Suriye’deki durumu elbette olumlu etkiler ancak ülkenin elini kolunu bağlayan Sezar Yaptırımları kaldırılmadan Suriye’nin toparlanması mümkün değil ki, onu da ancak Amerikan senatosu kaldırabilir. Ancak Trump’ın Suriye yaklaşımına bakılırsa Suriye’ye yönelik yaptırımlar tamamen kaldırılmasa da delinmesine göz yumulması oldukça muhtemel. Geçmişte de oldu bu! Tabi bir de Suriye’nin teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarılması meselesi var ki, henüz hiçkimse konuşmuyor bunu.

Trump-Eş Şara ziyaretinin tek bir mimarı yok aslında; işin içinde Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar gibi bölge ülkeleri de var. Gerçi Eş Şara’nın Dışişleri Bakanı Şeybani X’teki Arapça mesajında sadece Suudi Arabistan’a teşekkür etti ama Trump ziyaret kararı ile sonuçlanan süreci anlatırken Türkiye’den de bahsetti.

Bu durum Suriye sahasında Türkiye-Suudi Arabistan gerilimine yol açar mı? Çok çok radikal bir gelişme olmadığı sürece Suriye sahasında iki ülkenin birlikte hareket edeceği söylenebilir. Zaten Esad yönetimi devrildiğinden beri Suriye’nin yeniden imarı ve devletin inşası aşamalarında “Kaynağı Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleri sağlar, işi Türkiye yapar” şeklinde bir beklenti var. Bölgede Türkiye dışında hem yeniden imar hem de devletin yeniden inşası gibi bir sürecin altından kalkabilecek bürokratik tecrübeye sahip bir ülke yok. Ancak Trump-Eş Şara görüşmesinde büyük payı olan Suudi Arabistan’ın bölgesel güç olma yolunda ilerlediği, Eş Şara yönetiminin kolay kolay Riyad’dan bağımsız hareket edemeyeceği de açık. Eş Şara yönetimi Suriye sahasında Türkiye ve Suudi Arabistan iyi geçindiği sürece bu iş birliğinden en kârlı çıkacak taraf olabilir.

Tabi işin İsrail boyutu da var. Önümüzdeki günlerde Suriye’nin de İsrail ile ilişkileri normalleştirme sürecine dahil olması, İbrahim Anlaşmaları’na katılmak üzere müzakere sürecinin başlaması gibi gelişmelerin olması beklenebilir. Aslında bunun da bir süredir sinyalleri vardı. Hatta Amerika’nın Orta Doğu özel temsilcisi de sık sık “Suriye ve Lübnan’ın da İbrahim Anlaşmaları’na katılması çok iyi olurdu” mealinde açıklamalar yapıyordu.

Peki Şam Suriye sahasındaki Türkiye-İsrail geriliminin ortasında kalır mı? Bu olasılık da Trump-Eş Şara görüşmesinden sonra giderek zayıflayabilir. Sonuçta Suriye sahasında Suudi Arabistan, körfez ülkeleri, Fransa gibi birçok ülke var. Her bir ülkenin enerji ve ticaret projeleri; bu projelerin hayata geçmesi için de Suriye’de istikrara ve güvenliğin sağlanmasına ihtiyaç var.

Suriye sahasının tamamen kapalı olduğu tek ülke var; İran. Rusya’nın da Esad dönemindeki kadar olmasa da Suriye sahasında varlık göstermesi ihtimali muhtemel.

Tabi Türkiye’deki açılım süreci, PKK’nın silah bırakma açıklaması, Irak-Suriye hattındaki husumetli Kürt yapıların birbirlerine ılımlı bakmaya başlaması gibi gelişmelerin Trump-Eş Şara görüşmesine uzanan süreçle de doğrudan ilişkili olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyor.

2011 Arap Ayaklanması bölgede yeni bir dönüm noktasıydı, 7 Ekim bir başka dönüm noktası oldu. Bölgede çok sayıda aktörün giriştiği yeni bir nüfuz savaşı iyice alevlenecek gibi görünüyor. Çok ilginç ve radikal değişimler, gelişmeler bizleri bekliyor.

Yeniçağ'da yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar Yeniçağ Gazetesinin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

Son Yazılar

spot_img

Son eklenenler

spot_img