15 Eylül 2025, Pazartesi
30.8 C
Lefkoşa
yazılarKıbrıs iktibasMilliyetçiliğin bizi hangi cehenneme götüreceğini bilmiyorum… - Hristos Zanos

Milliyetçiliğin bizi hangi cehenneme götüreceğini bilmiyorum… – Hristos Zanos

Orjinal yazının kaynağıyeniduzen.com
Tiyatro yönetmeni Hristos Zanos, 2 Nisan 2025’te kendi sosyal medya sayfasında paylaştığı yazıda, “Milliyetçiliğin bizi hangi cehenneme götüreceğini bilmiyorum” diyor. Yazısını Dr. Bekir Azgın Türkçeleştirerek kendi sosyal medya sayfasında paylaştı. Biz de okurlarımız için sayfamıza alıyoruz, teşekkürlerimizle… Sevgül Uludağ

Milliyetçiliğin ayak izleri…

İğrenç su birikintisi içinde…

Kıbrıs’ta milliyetçilik sadece son iki ulusal yıldönümü kutlamalarında kendini  göstermedi.

Milliyetçilik çok derin kökleri olan ve çok eskilere giden bir olgudur.

Her yeni ayaklanışında da Kıbrıs’a psikolojik ve fizyolojik yaralar açmaktadır.

1. 1950’li yıllar: Korkunç boyutlarda bir patlama!

Enosis için referandumla başladık, onu Grivas, Makariyos ikilisinin silahlı mücadelesi izledi, uzunca bir süre tamamen anti-komünist bir mücadeleye dönüştü, daha sonra 1958 yılında ilk toplumlararası çatışmalara giriştik ve 1959-60 yıllarında bazı organları eksik olan bağımsızlığa ulaştık…

2. 1960’lı yıllar: Makarios’un “Galip geldik” vecizesinden sonra sadece 3 yıl dayanabildik.

1963 yılı sonlarında ve özellikle de 1964 yılında milliyetçiliğin patlama noktasına ulaştık: Kıbrıslıtürkleri gettolara kapatmayı becerdik ve onları ortak hükümetten kovduk, yüzlerce Kıbrıslıtürk soydaşımızı kuyulara gömdük.

Popüler bir slogan olan Enosis, sol da dahil büyük bir çoğunluk tarafından desteklendi. 

Ve Grivas’ı yeniden Kıbrıs’a geri getirdik… Onu kurtarması için.

Sonuçta Dillirga’nın bombalanmasına ve Köfünye katlimlarına ulaştık. Yunan tümeninin Kıbrıs’tan çekilmesi ve 1969 yılında EOKA-B’nin öncüsü olan Ulusal Cephe’nin kurulmasıyla son buldu.

3. 1970’li yıllar: Adada milliyetçilik dalgasının zirve yaptığı dönem.

EOKA B eylemlere başlar, Grivas gizlice Kıbrıs’a döner, Makariyos, Zürih anlaşmalarını iyileştirimiş haldeki Klerides-Denktaş anlaşmasını reddeder. Bu da bizi, cuntanın ve onun yerel işbirlikçilerinin katkılarıyla darbe yapmasına, Türkiye’nin işgaline ve adanın topraklarının %37’sinin işgaline yol açar. Felâketin dik âlâsı.

Milliyetçiliğin 1974’te ezici yenilgisinden sonra, yenilen milliyetçiler bir süre sessiz kaldılar. Utanıyorlar mıydı yoksa korkuyorlar mıydı bilmiyorum.

Ama pek değişmemişler! Sadece sessiz kalıyorlar ve yeniden diriliş anını bekliyorlardı.

Zaman içinde ilk kuşak fanatik milliyetçiler yavaş yavaş hayattan ayrıldı.

Ve onların yerini aynı kafayı taşıyan daha genç olanlar aldı.

Emin adımlarla yeni yüzyılın ilk büyük ve anlamlı yükselişine ilerledik: 1974 yenilgisinden bu yana ilk kez, toplumumuzun aşırı sağından solun büyük bir kesimine tüm ideolojik grupları kapsayan bir milliyetçi cephenin 2004 referandumundaki HAYIR oyu noktasında oluşmuştur. 

Bugün, 2023 (1) yılında, Kıbrıs sorununun çözümü yolunda ardı ardına gelen başarısızlıkların ardından, bir kez daha milliyetçiliğin eşi benzeri görülmemiş bir yükselişine şahit oluyoruz.

Bizi hangi cehenneme götüreceğini tam olarak bilmiyorum.

Sanırım, artık en alt basamağa ulaştığımızda (eski bir halk şarkısının dediği gibi), yakında, suçlular ve suçsuzlar hep bir arada, bu zavallı yerin kuğu şarkısını (2)  söyleyeceğiz…

(1) Yazar burada 2023 yılını niye yazdığını bilmiyorum. İki ihtimal var. Ya 25 yazacağı yerde 23 yazmıştır. Ya da yazıyı 2023 yılında yazmıştır. I Nisan törenleri vesilesiyle aynı yazıyı tekrar yayınlamıştır.

(2) Sanıyorum yazar “Kuğunun Ölümü” balesine atıfta bulunuyor.

Diğer yazıları

“Aşk içinde mahpusane” – Filiz Uzun

“AŞK İÇİNDE MAHPUSHANE” Nazım Hikmet’in Sevdası ve Kavgası. Yaşar...

Sessizliğin tarihi: Port of Famagusta’ davasından bugüne – Engin Kara

Bir süre önce sosyal medyada karşıma emekliye ayrılmış bazı...

Devlet içinde ‘suç’ örgütü: ‘Usta’ ve çırağın karanlık düzeni – Ertuğrul Senova

Bazı bilgiler vardır, ya resmi makamlarca ya da ismini...

Kıbrıs’ta işlenmiş olan suçlarla ilgili ‘evet, ama’ denilemez… – Mihalis Mihail

Kıbrıslırum araştırmacı yazar Mihalis Mihail, Kıbrıs’ta yakın tarihimizde işlenmiş...

Yargı Kararlarının Eleştirilmesi ve Eleştirinin Sınırları – Latif Aran

İfade özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin “anası” olarak nitelendirilir...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,052TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

Darbecilere af yok – Ertan Erol

Brezilya Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz hafta Eski Devlet Başkanı Jair...

Sınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı – Fehim Taştekin

7 Ekim 2023’ten bu yana sahnelenen güç oyunları, bölgesel...

Güncel Nepal’den, K. Kıbrıs hatırasına – Özkan Yıkıcı

Son hafta içinde, alışılmamış bir ülke adı sık sık...

“Aşk içinde mahpusane” – Filiz Uzun

“AŞK İÇİNDE MAHPUSHANE” Nazım Hikmet’in Sevdası ve Kavgası. Yaşar...

Demograsi, Devled Kapitalizmi, TC ve KKTC – Halil Karapaşaoğlu

“KKTC artık her şeyiyle, Türkiye’deki uygulamalar neyse, bunları uygulama...

“Tek ulus iki devlet” şiarı ve “milli marş” tartışması – Niyazi Kızılyürek

Geçtiğimiz haftalarda Avrupa Basketbol Şampiyonası vesilesiyle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin milli...

Neden ‘Orta Doğu’ dememeliyiz? – Kavel Alpaslan

Uzaktan coğrafi bir kavrammış gibi görünen ancak yaklaştığınızda sömürgeci/oryantalist...

Canlı yayın