8 Kasım 2025, Cumartesi
25.8 C
Lefkoşa
kızıl yeşilImmanuel Wallerstein: Jakobenizmin sonu mu? Azınlıklar, devletler ve şiddet

Immanuel Wallerstein: Jakobenizmin sonu mu? Azınlıklar, devletler ve şiddet

Modern dünyada, “azınlıkları” olmayan devlet yok. Ya da bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, her devlette toplumsal olarak yüksek statülü olarak tanımlanan bazı gruplar mevcut; ister ırk, ister din, ister dil, ister etnisite veya bu niteliklerin bazı kombinasyonları olsun. Ve her daim bu nitelikleri paylaşmayan başkaları vardır. “Azınlıklar”ın, ekonomik, siyasi ve sosyo-kültürel hakları kullanma hakkına neredeyse her zaman daha az sahiptir. Ezilen olduklarına dair temel algıdadırlar ve ezilen olduklarını hissederler. Genellikle şu veya bu şekilde, devletin yurttaşları olarak isimlendirildiklerini hissettikleriyle eşit statü kazanma çabasındadırlar. Bir azınlık, sayısal bir kavram değildir. Tüm yurttaşların çoğunluğunu oluşturan bazı “azınlıklar” vardır.

Dünya basınını takip eden herhangi biri ünlü meseleleri bilir: Türkiye’de Kürtler, Ulster’de Katolikler, İspanya’da Basklılar, And Dağları ülkelerinde yerli halklar, ABD’de Afro-Amerikanlar, Hindistan’da paryalar, Çin’de Tibetliler, Sudan’dan Güney Sudanlılar, Fas’ta Sahralılar. Ve liste devam ediyor.

Çoğu zaman, özellikle de son 40 yılda, daha fazla hak arayışlarında –daha iyi işlere erişme, kendi dillerini kullanma veya inançlarını yaşama, özerk kuruluşlar tesis etme veya parlamentoda layıkı ile temsil edilme- hüsrana uğradılar; şiddete yöneldiler. Örneğin, eğer bir azınlık coğrafi olarak diğerlerine nazaran yoğun bir yerde gruplaşmış ise, ayrılma çabasında olmaktadır.

Hükümetler genellikle, “azınlık” gruplarının kolektif haklarını verme fikrine karşı koyarlar. Çoğu devlet ruhen Jakoben. Devlet, gruplar veya kuruluşlar aracı olmaksızın, her bir birey ile doğrudan ilgilenmek konusunda manevi hak iddiasında bulunur. Soru, devletin, şiddet içeren bir ayaklanma ile hedeflerinin peşine düşen politik olarak örgütlenmiş “azınlık”lar ile karşılaştığında ne yaptığıdır.

İlk içgüdü genellikle, ayaklanan grubu bastırmak için devlet şiddetini kullanmaktır. Ve bu başlangıçta çoğunlukla işe yarar. Devletler genel olarak tasarruflarında bir hayli güce sahiptirler ve bunu devlet “düzeni”ni koruma yolunda kullanmak konusunda nadiren isteksizdirler. Ancak bazı durumlarda, ayaklanan grup, ısrarını sürdürebilecek düzeyde birbirine bağlı olabilir. Ve bu durumda, çok uzun zaman devam edecek bir iç savaş durumuna gireriz.

Sonuç olarak, tercih hakkı devlettedir. Anlaşmazlığı siyasi olarak çözmek isteyebilir ya da bunu yapmaz. Anlaşmazlığı politik yöntemlerle çözmek, aslında bir ödünleşme demektir –“azınlık” grubunun ayrılma hakkından feragat etmesine karşılık olarak, talep edilen hakların çoğu kez bölgesel özerkliği de içeren kâfi düzeydeki kısmını bahşetme.

Böylesi bir “ödünleşme”ye ulaşmak, birtakım faktörlerin kombinasyonunu gerektirir: göreceli askeri hareketsizlik, söz konusu “azınlığa“ dışarıda bir dereceye kadar jeopolitik destek ve her iki tarafın da göreceli tükenmesi. Ulster’de olmuş gibi görünen şey bu. Türkiye ve İspanya’da olabilecek şey bu. Sudan’da hükümet elindeki kartlara haddinden fazla güvendi ve Güne Sudan ayrılabildi. Bu, Çin hükümetinin ülkelerinde gerçekleşmeyeceği konusunda kararlı olduğu durum.

Politik durum, her yerde önemli şekillerde farklıyken, “azınlık” gruplarının daha fazla kolektif hak taleplerinin, dünya-sistemin jeokültüründe (tarih, etnik unsur ve din bileşenlerini de içeren “kültür”ün uluslararası siyasete ve uluslararası ilişkilere etkilerini nitelemek için kullanılan bir kavram, bulunduğu coğrafyadan etkilenen veya bu coğrafyayı etkileyen kültür; ç.n.) dünya genelinde güç kazandığı açık görünüyor. Jakobenizm, artık rağbet görmeyen bir ideolojidir. Devletler, bu sorunlardaki politik “ödünleşme”lerin olası çerçevesini göz önünde bulundurursa bu akıllıca olacaktır.

 

http://www.agenceglobal.com/Article.asp?Id=2628 adresinde yayımlanan makaleden Gerçeğin Günlüğü tarafından çevrilmiştir.

Diğer yazıları

Immanuel Wallerstein: Sosyal demokrasi illüzyonu

1945’ten 1960’ların sonuna kadar olan dönem sosyal demokrasinin zirve...

“Bandista, Çalışılmış Slogandan Başka Bir Şey Değil Aslında”

45 günde 36 konser verdiler. Avrupa’yı baştan başa 97...

Camila Vallejo: “Piyasa Eğitimine Son!”

Christina Palma - Pagina12 Camila Vallejo’yla röportaj yapabilmek için randevu...

Samir Amin: Libya, Somali gibi dağılabilir

Libya ne Tunus ne de Mısır’dır. Kaddafi yanlısı iktidar...

Arundhati Roy: Zenginlerin şöleni sona erecek

New Internationalist dergisi, Hindistanlı yazar Arundhati Roy ile Hindistan’da...
4,134BeğenenlerBeğen
942TakipçilerTakip Et
4,079TakipçilerTakip Et
722AboneAbone Ol

Son eklenenler

Trump’ın petrol savaşlarında yeni hedef: Nijerya – Kavel Alpaslan

Görünüşe göre yakın gelecek, çok daha cüretkâr emperyalist müdahalelerin...

Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesi – Alp Altınörs

Seçim sonuçları, Türkiye’nin 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olduğunu...

Emperyalist ülkelerin artan militarizasyonu – Prabhat Patnaik

Neoliberal kapitalizmin krizinden dolayı köşeye sıkışan emperyalizmin üçüncü dünyayı...

Öngörüleri haklı çıkan taksim aleyhtarı bir lider: Dr. İhsan Ali – Ahmet An

Yurdu Kıbrıs için yüreği sevgi dolu bir yaşam süren...

Haydi bakalım: mübarek günde önümüze gelenlerle – Özkan Yıkıcı

Gün Cuma.. dine göre tabi ki Müslümanlığa anlayış bakımından...

Siyaset kapanından iki tutsaklık davranışı – Özkan Yıkıcı

Genelde hele de günümüzde egemen siyaset karşıtları için iki...

Dünyanın ‘felaket hali’ ve sosyalizme duyulan ihtiyaç – Yücel Özdemir

Hem dün Katar’ın başkenti Doha’da sona eren üç günlük...

‘Demokratik Sosyalist’ Mamdani New York’u kazandı; şimdi ne olacak? – Aras Coşkuntuncel

Salı günü “Demokratik Sosyalist” etiketiyle seçimlere giren Zohran Mamdani,...

Canlı yayın