Pazar günü adını değişik şekilde duyduğumuz, ülkemizde adı duyulan ama ordaki yaşam konusunda tersinden bilgimiz olan Moldovada seçimler yapıldı. Moldova adı bize hiç yabancı değil. Üstelik bazı sektörlerde de Moldovalılar çalıştırılıyor. Hele kadın konusu bir başkadır. Ama okadar. Moldovada olanlar, orada Hristiyan Gagavuz türklrin de olduğu bilgiler bilinen Moldova dağarcığımıza pek girmez.
Hafta sonu Moldovada seçimler yapıldı. Seçimlerin önemi iki Avrupa sınırında oluşudur. Moldova bir anlamda AB ile Rusya kısgacına çoktan girdi. Zaten Soviyetler birliği dağılırken ülke oluştu. Moldova, Soviyet devreimi sonrası oluşan yapının bir ürünüdür. Dağılma sonrası da bağımsız oldu. Ülkemizde de adı çok kötü şekilde simgeleşti. En uoksul oluşan cumhuriyetlerden biridir.
Bir yanıyla belirli kesim AB yönelişini ve Romanya ile birleşmeye varan istekleri varken, Transdinyesger gibi bölgeler de Rus nifus ağırlıklı Rusya tercihine ağırlık veriyor. Özellikle Ukrayna krizi ile birlikte her an Moldova krizi de ihtimal içine alındı.
Daha son parlemento seçimi yapılmadan, eleştiriler başladı. Batılılar Rusya müdahalelerinden söz ederken, tam aksi öteki kesim de hükümetin de katgısıyla belirli bölgelere baskı gerçekleştiğini daha somut şekilde belirtiyorlardı. Transdinyesterden öteki MOldovaya jgeçişlerde engeler çıkarılması, Gagavuz özerk bölgesine oluşan davranışlar, aslında Moldova oluşan ayrımın seçim dönemi propagandasının aynası gibiydi.
Buna bir de ek olarak, önemli sayıda Moldovyalı yurtdışında bulunuyor. Onlar da oy kulanıyor. Nitekim geçen yıl yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Moldova içi oylarda Rusya yanlısı aday öndeyken, yurtdışı gelen oylar sonrası AB yanlısı aday seçimi kzandıydı.
Bu yıl de parlemento seçimlerinde ayni idiyalrlar başlanıp sonlandı. Yine seçimi batı yanlısı ve romanya ile birleşme eylimindeki eylem dayanışması partisi aldı. Rusya yanlısı parti ise ikinci oldu. Ancak bu ayrım hep şu soruyu da sordurtuyor: zaten ayrı cumhuriyet gibi olan Transdinyeskerin gidşşatla ayrılma seçeneği de olasıdır. Üstelik batı ısrarla hele de Ukrayna savaşı sonrası Moldova krizini tırmandırmaya uğraşıyor. Öyle ki mOldova krizine ve iç sorunlardaki gerçekliğe karşın AB üyeliği için adaylığa taşıdılar.
Moldova parlemento seçimlerini tamamladı. İdiyalar her iki tarafta da çok. Başta Almanya, tıpkı Ukrayna olayı gibi Moldova kartını da savaşa dek taşıyıp taşımayacakları ilerde çok konuşulacak. Ama eğer Ukrayna savaşı devam ederse, batılı bazı ülkelerin sırf Moldovayı kendilerine daha bir nbağımlı kılma adına bu silaha baş vurmaktan çekinmeyecekleri kesin.
Zaten zaman zaman Transdinyeskerin ayrılacağı Rusyanın müdahale edeceği probagandaları zaman zaman yapılmaktadır. Ukrayna piminin Moldovyaya da kayma algıları yeri geldikçe yapıldı. Onun için son Moldova seçimi, adeta Avrupanın şöyle veya böyle, sandık oyunlarıyla kendi çizgilerine doğru çektikleri kesin. Bu Transdinyeskerin dağılıp Rusyaya gitmesine dek gidermi, şu Avrupa gerçeği ile ihimalerden biri olarak olasıdır.*****
Bir ülkke düşünün: sular yetersiz ve elektrikler kesiliyor. Bunu K. Kıbrısa da taşıyalım. Ayni sıralanan su ve elektrik sorunu burda zaten yaşanmasına karşın ne oldu? Tepkiler veya oy verirken ki etki nekadar sorusunu sorsam, pek de olmadığı yanıtını da almam kesin gibidir.
Bir ülke düşünün: elektrikler kesiliyor ve su yetersizdir. Birden öğrenciler sokağa çıkar. Protestolar yapılıyor. Günlerce tekrarlanıyor. Klasik devlet refleksiyle, güvenlik kuvetleri güç kulanıyor. Yirminin üstünde insan öldürüldü. Sonunda mı: hükümet devrildi. Televizyona çıkan başkan da özür diledi. Sanki kıyımı kendi yapmamış gibi de özürü astı. Tepkileri anladığını söylemesi ise tam bir siyasi mizah. Madem anlyordun: ozaman neden güvenlik güçleri bibergazıyla yanıt verildi?
Bu olaylar K. Kıbrısta olmadı. Çok susuz kaldık. Elektrik kesintileri ise günlük olmazsa olmazımız. Ama buna çağdaş duyarlılık ile olayları hoşgörüyle karşılamak de demekten geri kalmıyoruz.
Anlatığım gelişmeler Afrika kıtasının bir adasında oldu. Çoğu defa adı dahi duyulmaz. Ama son tepkiler öylesine yaygın ve hükümetdeki birçok bakanı istifa etirdi ki artık haber niteliği olarak bazı medyalarda haberleşti. İki yıl önce yeniden seçilen başkan, halka özür dilenmeği gösterdi. Ama yukarda dabelirtiğim gibi “ben sizi anlıyorum. Üzülüp hüzünleniyorum” demesi adeta protestoların durmayıp devamının sonucudur.
Madagasgar, geçen hafta kesilen elektrik ile su yetersizliği sonucu öğrenciler sokağa çıktı. Perotesto ile devletin kulandığı güç karışılığını da buldu. Protesdocular dükanlara saldırdı. Bakanları mekanlarına yöneldiler. Sert gösteriler oldu. Sonra başkan ekrana çıkıp konuştu. Bakanların keleleri alındı. Yeni ortak toplantıyla sorunların ele alınmasını bizat başkan önerdi. Ama protestolar başlayınca nerede duracakları da belli değildir.
Son dönemde Asyada Bangladeş, Endonezya ve enson Nepalde protestolar oldu. Hükümetleri epey terleti. Ama salt burada değil: Afrikada Kenyada artan vergileri protesto ile Fasta sosyal sorunlara karşı örgütlenen öğrenci başkanlığında protestolar da yapıldı. Kenyada vergi artışı geri alındı. Fasta ise protestolar şehirlere yayılıp devam ediyor.
Madagasgarlı öğrenci liderleri bu tür tepkilerden dersler alarak örgütlenip sokağa çıktıklarını söylüyorlar. Onlar da “dur” demeği öğreniyorlardı. Burada önemli ikilem de oluştu. Yukarda saydığım son bir yıldaki protestolar en azından bakanların istifasını sağladı. Konuya cidiyeti duyurtu. Ama siyasal önderlik eksikliği şu tehlikeği de kanıtladı. Oluşan protesto dalgası sonrası örgütsüz ama güçlü protesto eylimini örgütlü kimi kesimler ele geçirip kendi lehine kulandı. Nepal bunun son örneği. Buda tarihi başka bir gerçekliktir.