Fark etmiyor: ister yalan söyleyin, isterse doğru. İster bilin isterse sağır rolüne sarılın. Fark etmez diyorum. Sonuçta işleyen hep gerçeklerin kendisidir. Türkiye gerçeği de Kıbrıs için aynıdır. Biz Türkiye gerçeğini ret ediyorsak, kendi işbirlikçi algılarınızla yetiniyorsak, yine de işleyen hayatın koşulları olmaktadır.
Kıbrıs ve özelikle Kuzey coğrafyası resmen Türkiye gerçeği ile birlikte mutlaka ele alınmalıdır. Türkiyede olanları bu nedenle bilmek şart. Üstelik Türkiyenin sorunlara bakışı ile Kıbrıs birebir çakışmaktadır. Bazen içeleşip tabulaşan milli konu, bazen de dış politik pazarlıklardaki esruman oluyor. Onun için Türkiyenin hele son bazı konulardaki hamleleri ve seçilen siyasal idoloji oldukça önem uyarısı içrmektedir.
Son dönemde Türkiyede bazı devlet rejim kayışları net şekilde yaşanıyor. Bölge dış politikasında tutumlar alınmaktadır. Tabu denilen, konuşulmayacak kişi sunumunda olan Öcalan ise şimdi bizat onu en sert suçlayan Bahçeli tarafından “kurucu önder” ilan edilmektedir. PKK nın silah brakması ve benzer tavırlar gündemdeyken, ayni devlet kendi anayasasını tanımayan, muhlifleri tertipleme hamlelerine de hız vermektedir.
Kürt politikası veya PKK durumu bence Kıbrıstan dikatle izlenmelidir. Çünkü benzer olmasa da Kıbrıs politikası da vardır. Olaz denilenlerin bir gecede nasıl olduğunu yeniden yaşıyoruz. Devlet iktidarı ısrarla salt PKK değil, karşıtlarını dahi teröristlik le suçlayarak algı operasyonları hep yaptı. Suç uydurularak da muhalifler hapse atıldı.
Ansızın hem de PKK en karışıtı Bahçeli Öcalana metiyeler dizdi. Onu ku”kurucu önder” ilan ediyordu. Oysa daha dün brakın yumşama demeği, teröristlerle görşülmez, imha edilirler denilirdi. Şimdi yeni sürece girilir gibidir. Anaçlar baka başka olsa da sonuç değişmiyor. Hemen itiraf edecem: konuyla alakalı fazla bilgi elimizde yok. Ama geçmişte yaşanıp da nasıl sonuçlar çıktığı geniş pratik vardır. Muhalifleri PKK işbirlikçisi olarak suçlayan devlet, birden barış havari dansını oynamaya başladı.
Beşlli ki görüşülmez kesin ifadesine karşın, Öcalanla görüşüldüğü kesin. Sonuçlar ise tam bilinmiyor. Fakat, benzetmeler de bolca oluyor. Ben birçok sorundaki görüşme ile gelişmeleri yakın tarihle birlikte izledim. Yerine göre de yazdım
Kolombiyadan Güney Afrikaya, Kuzey irlandadan Elsalvadora birçok gelişmeği izledim ve olanakların ölçüsünde yazdım. Daha yakın somut örneklerle de ikibinsekiz finansman krizinin Amerikayı vurduktan sonraki siyasal tutumları da yerinde yorumladım. Tamiler, Keşmir, Karabağ ve Trikye üstelik Batı Sahra gibi konuların ansızın nasıl değişik hamle yapılanışı yazdım. Kolonbiya deneyimi veya Filistin hikayelerini de yorulnladım. İkibinsekiz sonrası yeni kriz ile aşmazlık kısgacındaki siyasal hamlelerin önemini belirtim.
Kürt sorunu da gündemelşti. Yeni koşullarla Suriyede yeni yapı veya iran kartına göre PJK yapısı adeta namlunun ucundaydı. Birden Türkiyede hem de PKK karşı enseert demeci vurgulayan Bahçeli, birden uzlaşı güvercinleşti. Bunlar birşeylerin olduğuna ayit işaretler. Yalnız şu gerçek var: hernekadar yapılan görüşmelerin içeriği bilinmese de Öcalan merkezli temaslar sonucu bilinen bir sayfanın tekrarı gibiydi. Kandırma oyunu ise Öcalanla görüşülürken Mandeladan öteki liderlerle özdeşleştirilmesiydi. Buda başka bir algı oyunu oluyordu.
Bölgenin koşullarının zorlaması, Türkiyenin hem devlet içi müttefik arayışı ile Ortadoğu projesinde fırsat kulanma bakışı, bir anda Öcalanı yeniden gündeme oturtu. Neyazık ki baştan beri Türkiyeleşme savunusu olan Demirtaş resmen devre dışı brakıldı. Birbirinizi kandırmayalım: öteki yapılan görüşmelrle Öcalan Türkiye denklemi ayni değildir. Ana bunun gerçekleşmesi birçok olguyla birlikte oldu. Çelişkilerin belirleyeceği karışık durumla açığa çıkacak. Unutmayalım: Kürt konusu hem Türkiyede olduğu gibi dört ülke coğrafyasına dek yayılır. Hem ülkesel hem de bölgeseldir. Bunlar elimize bilgi geçtikçe daha yönelişi anlama şansımız olacaktır.