26 Ağustos 2025, Salı
25.8 C
Lefkoşa
Kıbrıs iktibasLevent AtikoğluÖlümün pornografisi, otopsi, zevk - Levent Atikoğlu

Ölümün pornografisi, otopsi, zevk – Levent Atikoğlu

Ölümler olur, bazıları sahnelenir. Son zamanlarda karşımıza çıkan şüpheli ölümler artık sıradan birer haber değil, neredeyse törensel bir gösteriye, estetikle karışık politik bir prodüksiyona dönüşmüş durumda. Kamera karşısında bedenlerin yalnızca biyolojik olarak değil, simgesel olarak da ölmesi istenir bizden. Ve biz, bu ölümlerin “seyircisi” olmaktan öteye geçemediğimiz gibi, giderek o seyirden zevk almayı da öğreniyoruz.

Bir ceset yere düştüğünde sadece hayatını değil, bir anlatıyı da kaybeder. Ama hemen ardından yeni bir anlatı inşa edilir: medya, bürokrasi, siyasi aktörler, muhalifler, komplo teorisyenleri…

Herkes o bedenin etrafında toplanır. Otopsi raporları gecikir ya da eksik açıklanır, güvenlik kameraları çalışmaz, tanıklar kaybolur, devlet sessizleşir. Çalışma izni olmayan kaçak işçilerin ölümlerinin verdiği zevk senaryosu peki?

Ve tam bu sessizliğin ortasında toplumun kendine has bir refleksi ortaya çıkar: şaşırır gibi yapar ama şaşırmaz; kızar gibi yapar ama harekete geçmez. Çünkü artık ölüm bile sıradanlaşmış değil, kurgulanmış bir estetik deneyim hâline gelmiştir.

Belirsizlik burada en önemli duygusal uyarandır. Tıpkı erotik çağrışımlarda olduğu gibi, eksik olan, görünmeyen, yarım bırakılan her şey daha güçlü bir etki bırakır. Gerçeğe ulaşmak yerine, gerçeğin etrafında dönüp duran ihtimaller daha cezbedicidir.

Her yeni ölüm, her yeni şüphe, bir önceki trajedinin üzerine inşa edilmiş, travma ile şehvetin arasında salınan bir his üretir. Korku filmlerinde olduğu gibi: bir yandan korkarız, diğer yandan o korkudan rahatsız edici bir haz duyarız.

Politik sistem artık bilgiyle değil, ihtimallerle yönetiyor herkesi. Bir cinayet ya da intihar açıklanmaz; alacağı tepki, kurgu ve zevk üçlemesine sokulur. Medya, dikkatle seçilmiş fotoğraflarla, cümle oyunlarıyla, “iddia edildi”, “şüphe uyandırdı” gibi yarı-karanlık ifadelerle bu ölümleri birer senaryoya dönüştürür. Her iz bırakan ölüm, kendi kurgusuyla birlikte gelir. Ve biz, bu kurguyu çözüyor gibi yaparken aslında onun içinde kalmaya razı oluruz.

Çünkü bu türden açıklanamayan gerçeklikler, düşünceyi değil bağımlılığı besler. Sürekli yeni bir detay, yeni bir ipucu, yeni bir sızıntı bekleriz. Bilmek değil, sürekli olarak “bilmenin eşiğinde olmak” isteriz.

Bu noktada rahatsız edici bir gerçeği dile getirmek gerekiyor: toplumsal olarak bir tür politik BDSM yani “bağlama ve disiplin, egemenlik ve itaat, sadizm ve mazoşizm” ilişkisi içindeyiz.

Otorite bilgiyi verir gibi yapar, sonra çeker. Biz gerçeği ararken hep az daha yaklaşır ama tam ulaşamayız. Bu eksiklik hali acı verir ama aynı zamanda tuhaf bir tatmin duygusu da yaratır. Her ölümde, her örtbas edilişte biraz daha içeriden etkileniriz ama dışarıdan giderek daha tepkisiz görünürüz. Bu da bir çeşit hazdır; çaresizlikle karışık bir zevk.

Hrant Dink’in kaldırımı öpüşü, Tahir Elçi’nin yere düşüşü, Roboski’de parçalanan çocuk bedenleri, Soma’da madene inen ölü sessizlik… Bunların her biri bir kare olarak zihnimizde bir gerçeği değil, sembolik ölümü, mahrem değil de seyredileni hatırlatır.

Devletin gözünün içine baka baka öldürülen her insan, bizde adaletsizlik duygusundan önce estetik bir etki bırakır. Sarsıcı ama alışıldık bir dekor gibi, arşiv belleklerimize kazıdığımız cesetler artık sadece ölmüyor; gülümseyerek bakıyorlar. Ve bu bakış bizi içine çekiyor. Sanki şöyle diyorlar: “Beni izliyorsun ama hiçbir şey yapmıyorsun.”

İşte en tehlikeli suç ortaklığı tam burada başlıyor.

Belki de en can alıcı soruyu sormak zorundayız: gerçekten adalet mi istiyoruz? Yoksa sadece daha fazla ihtimal, daha fazla heyecan mı? Her yeni olayda biraz daha eksik kalan bilgi, biraz daha sansürlenen kayıt, biraz daha karmaşık bir ihtimal ağı…

Tüm bunlar bizde öfke kadar, bir tür şehvet de uyandırıyor. Çünkü artık gerçeğin kendisinden çok, onun etrafında kurulan bu fetiş dünyasına bağlanmış durumdayız.

Ölüm artık son değil; sonsuz bir gösterinin parçası. Birileri ölüyor. Birileri izliyor. Birileri susturuyor. Susturuluyor. Birileri konuşuyor. Biz hâlâ bakıyoruz. Ve ne yazık ki, bakarken sadece üzülmüyor; biraz da zevk alıyoruz…

Diğer yazıları

Yalanlarla uzlaşı – Levent Atikoğlu

Yalan, bizim adada güneşten bile daha yakıcıdır. Sabahları gazetelerde, akşamları...

Adaletin yüzleri: linç kültürü, güven krizi, deliren deliller – Levent Atikoğlu

Çocuklara yönelik cinsel istismar iddiaları, toplumun en hassas yarasına...

Paranın olduğu yerde herkes kahramandır – Levent Atikoğlu

Çocuk istismarı vakaları, kârlılık hesabına göre ele alınıyorsa; adalet...

Verinin kalbi, tanıklığın gücü: bir röportajdan doğan olasılıklar – Levent Atikoğlu

Bazen bir raporun en değerli bölümü, soğuk istatistik tablolarında...

Kurtarıcı dediklerimizden kurtulduğumuz gün doğacak güneş – Levent Atikoğlu

Bize hep aynı yalanı söylediler: “Bir kurtarıcı gelecek.” Bu...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,052TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

Amerika içlerine girerken – Özkan Yıkıcı

Genelikle, Amerikanın dış politikasıyla fazla ilgileniriz. Önemi şu: sistemin...

Belirsizlikler ve provokasyonlar ülkesi Kıbrıs… – Sevgül Uludağ

Şubat 1964’te tezgahlanan bir provokasyonla Aysozomeno (Arpalık) köyünde kan...

İsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti – Fehim Taştekin

Suriyeli siyasi aktörlerin 1930’larda Siyonist Yahudilerle başlayıp İsraillilerle devam...

İşte bütün mesele bu… – Yonca Özdemir

Tam Kıbrıs’tan yeni ayrılmışken, seçimlerde de yaklaşıyorken, akademik değil...

Yalanlarla uzlaşı – Levent Atikoğlu

Yalan, bizim adada güneşten bile daha yakıcıdır. Sabahları gazetelerde, akşamları...

Yargı Kararlarının Eleştirilmesi ve Eleştirinin Sınırları – Latif Aran

İfade özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin “anası” olarak nitelendirilir...

Kısır döngümüzde, seçim dönemine girerken – Özkan Yıkıcı

Her seçim sürecine girerken, şu veya bu şekilde ayni...

Bolivya’da sol iktidar sona seriyor: Darbeciler hesap sorabilir – Kavel Alpaslan

Latin Amerika ülkesi Bolivya, uzun yıllardır sol bir hükümet ile...

Canlı yayın