tüm yazılar:

Sis perde çekilip, balık hafızanın olduğu politik dansından – Özkan Yıkıcı

Son dönemde genelde gelişen Ortadoğu savaşlarına ağırlık verdim. Arada bazı başka diyarlara da uğradım. Bizdeki esintileri adeta elimin tersiyle öteledim. Zaten pek de önemli gelişmeler uoktu. Sömürgesel ilhaklaşmanın yeniden üretilen kurallarıyla sıkışıp kaldık. Onca gerek bölgesel gerekse bağımlı Türkiye gerçeklerine karşın, yine de gündem pek değişmedi. Hayat akmaya devam ediyordu. Çekilen gerçeklere karşı sis perdesi, hala işlevini sürdürüyordu. Sis ardında ise bildik paylaşım politiği de işlemekten öte bir şey yapmıyordu. Buna hafıza kaybı ile yeni nifus akışları üstüne yurttaşlıklar da eklenince

Oyun sahnesi tamamdı.

Buna elbet ısınan havalar

Sıcaklığın nemle yükselişinin düşünce katgısını mutlaka koymak gerekir. Ozaman da işler görünmez kılınan sis ile gerçeklerden de kopulma havasını da yaratmış oluyor.

Belirtiğim gibi: irana İsrail saldırısıyla başlayan ve artık adı da “12 gün” diye konulan yeni tip savaş sonucu, K. Kıbrısta olanlara fazla dokunamadım. Yüklü gündemden biraz nefes aldırtma adına, bu defa bizim politik sis perdeli oyundan bazı seçkilerle ruhunuzu da rahatlatalım.

Neyazık ki nezaman K. Kıbrısa dokunurken, aklımdan hep şu eksiklik geçer: hala biz kendi koşullarımızla bilgi verme, değerlendirme yapma kuralına uymamaya devam etmekte direniyoruz. Normalmış ve müsaadeli demokrasimizle oyunu oynamaya uğraşırız. Onuniçin, ne bölgedeki tırmanan savaş gerçeği “ki adamızdaki üstlerin de rolü oldu” nede Türkiye gerçeklerini de gözetmekten uzak durduk. Hele K. Kıbrısı konuşurken, Türkiyeleşme durumunu yokmuşçasına davranışa koymayı ihmal etmiyoruz. Alışılıp da normalleştirildi. Hala son gelişmelerde olduğu gibi buranın yetkililerinin Türkiyeye rağmen ters davranılacağı bilgileri algısalaştırılıp kulanılıyor. Öyle ki Tatarın nasıl seçtirildiği hala aklılarda. Kıbrıs konusunda da kelime dahi değil harf söylemeden önce ezberletilen şekliyle konuşma durumu anlaşılmamış gibi davrananlar var. birçok abuksubuk olup resmen Türkiye talimatlaşımla söylenen kelimelerin, sanki Tatarın davranışı algısıyla hareket ediliyor. Kimisi alkışlıyor, kimisi eleştiriyor ve daha ikili durumcular da Türkiyenin onayı olmadan denip eleştirme gibi koşulların acayip tutumlarıyla karşılaşmaktayız.

Emson örneğe bakın: Ersin Tatar hem <AB hem de B.M. atanan Kıbrıs temsilcilerini kabul etmedi. Onaylamadığını söyleyip görüşme dahi yapmadı. Kendinden izinsiz olduğu bahanesini de kendi tatavatsız diliyle vurguladı. Ahalinin çoğunun umurunda olmadı. Ama birilerinin konuşması gerekirdi. Kendine sistem muhalefeti diyen kesim “görüşmemekle hata yaptığı” söylemiyle başlayıp, eleştiriği verip veriştirdi. Bazı kendince ikili dans yapan takkeci gazeteci gibiler de Türkiyeği zor durumda brakacağını, sorunları görüşerek anlatmak gerektiğini uyarıyordu. Nedense toplamı şunu untur havasındaydı: Tatar öyle bir bağımlı oldu ki üstelik yeniden tercih edilmesi adına Türkiyenin dediklerinin dışına çıkamaz. Zaten bunu senelerdir kanıtladı. Ama iş konuyu K. Kıbrıs ekseninde konuşmak olunca, normalmış müsaadeli demokrasi gibi refleks vermek şartken, bu gerçek de hafıza kaybına havale edilir.

İş böyle olunca da ikili bier duruş da gelişir: kimisi Kuzey Kıbrıs yetkilileri ret ediyorla sınırlanır. Kimisi de ilgisiz havasında davranıp “umurunda dahi” değildir. Ama sonuçta herzamanki gibi ve bunu yutmaya hazır ulluslarası kamuoyu da olan K. Kıbrıs yetkilileri sınırıyla da konu geçiştirilir. Türkiye durumu bilinmesine rağmen yokmuşçasına davranılır.

****

Normalin de ötesine geçen başka şekilerimiz de paylaşımda, kayırmada kendini  her an hisetiriyor. Kısa zaman önce ben de yazdım. Koperatifin Binboğa yem fabrikasındaki iflası yazdım. Yorumunu da yaptım. Üstelik araştırma yapan müfettiş de raporunda “usulsüzlük” belirtilerini yazdı. Bunlar hep biliniyordu. Hat da ilgili kurumun makamı ve Jet sgandalı, Adapas sahrtekarlık, ihalesiz yakıt dönemlerinin baş makamcısı da “sonuna kadar üstüne gideceğim” diyordu. Bazı şaklaban gazetecilerimiz de fırsatla işin etrafa saçılması sonucu, haber şovu da yapma adına Binboğanın müdürünü ekrana çıkarmak istediler. Tabi ki onca yaygara ile savrulan gerçekler sonrası, kurum müdürü görevden alındı.

Tam da ozamanlar, eski kurum yöneticileriyle sohbetim vardı. Bana birisi, aldığı bilgi sonucu görevden alınan müdürün, başka daha yüksek göreve verileceğini belirti. Bana hiç sürpriz gelmedi hakında müfettiş raporu olmasına karşın ödüllendirme için daha üste görevlendirmek, K. Kıbrısın şanlı kültürünün önemli kuralıdır.

Nitekim son günlerde buda gerçekleşti. Binboğa görevinden alınan ve hakında müfettiş raporu olan kişi yargılanma veya kızakta bekletilme yerine, saraya danışman olarak atandı. Hem de nemi: turizm danışmanı. Bu hiç sürpriz oldumu: elbet hayır. Çok değil sadece kabineye bakın: daha önceki makamlarında süslü süslü idiyaları olanların nasıl daha iyi makama oturtuklarını görürsünüz. Ama hala birileri bana şu tuhaf sonucu söylüyor: buraya bir vali atansın da görleim akalım: bunları yapabilirmi…

Girişte de belirtim: biraz da bizim dünyamıza dokunacam. Önemli olması gereken ama sis perdesi çekilerek kopulan gerçekler sonu, nasıl uzaklaşıp kendi dünyamızda dolaştığımın kanıtlarıdır. Bir de şu laflar arada birileri tarafından dolaşıyor: görüşmeler. Ben gelirsem daha iyi olacak. Sömürge ve ilhaklaşma durumlarında. Ama enazından ayni andaki burayı blirleyen Türkiyeye kimse bakmak istemiyor. Ana muhalefet liderinin artık vijdanların da yok edilme davranış örneği çarpıcıdır: tutuklanan bir kimseğe şu uyarı yapılır: eşin de tutuklandı. Ona göre ifade ver denildi. Şimdi Türkiye gerçeği ve Türkiye yokmuşçasına konuşma zorlamasının da buradaki aynası yukardaki basit yaşananlarla ortaada dolaşıyor.

Yeniçağ'da yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar Yeniçağ Gazetesinin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

Son Yazılar

spot_img

Son eklenenler

spot_img