18 Eylül 2025, Perşembe
30.8 C
Lefkoşa
yaklaşımlarÖzkan YıkıcıEkonomiyi tartışırken - Özkan Yıkıcı

Ekonomiyi tartışırken – Özkan Yıkıcı

Son yıllarda iyice ekonomik alanda krizlerle yaşama normalliğine takılıp kaldık. Krizden krize sıçrarken, neoliberal kapitalist dönem artık miadını doldururken

Peş peşe gelen kararlar da kaosa davetiye çıkarırken

Hep normal olma havasında yaşamaya devam etmek zorunda da kalıyoruz. Önemli seçenekler ise normalmiş gibi algılama ile otoriter kuramına sarılma koşulları yerleşmekten öteye geçti.

Son dönemdeki en başta sistemin temel gücü ABD gümrük duvarlarını yükseltmesi ve iç politikada bazı işten atmalarla mali hesaba oynaması sonucu, sistem neoliberal döneme en merkezden veda ediyordu. Türkiye’de ise kriz üstüne kriz olurken, son merkez bankası faiz yükseltmesi ve eldeki dövizleri satması sonucu, finansman alanında sorunlarla devam diyordu.

Kıbrıs’ı hele de kuzeyi hiç konuşmaya gerek yok. Kıbrıs cumhuriyeti ise paradoksal dönemi yansıtıyor. Dünyada başta İMF reçetelerinden kopma olurken, AB dayatması sonucu burada İMF planlı reçete olarak uygulanmaya girişildi.

En düşündürücü tamamlayıcı olgu da şu: kapitalist kriz, neoliberal tıkanma dönemi yaşanırken, siyasal seçenek, otoriterleşme, yeni faşizm devlet biçimlerinin en metropol ülkelerde dahi yayılmasıdır. Bunlar kapitalist dışı seçeneksizlik ve otoriter politika baskılarının normal hale gelmesini de sağlıyor.

****

Son kapitalist dünyasında yaşanan tıkanma, kriz ve seçenek üçgeninden söz ederken, önemli bazı göstergelere mutlaka dikkat edilmelidir. Bunlardan birkaçına değinecem.

Öncelikle, iki bin sekiz yılı sonrasında artık neoliberal kurumsallaşma çökmeğe başladı. Artık ekonomik alanda neoliberal anlayış sona doğru hıza yol almaya başladı. Elbet buna bağlı, bu dönemin kuramları da sarsıldı. Neoliberalizmin özdeşi serbest piyasa artık direk onu kurumsallaştıran ABD tarafından dahi terkedildi. Kuralsız dönemle, yeni hedefler birlikte ilerliyor. Aynı zamanda, neoliberalizmin gerilemesiyle, başta Amerikan hegemonyası da sarsıldı. Hala yeri her yönüyle doldurulmadı.

Bu gerçeklik ise bizzat Amerika’nın kendisinde Trump dönemiyle anti neoliberal kararlar hem de hızla alındı. Aynı zamanda dünyada otoriter liderler de normal halde, seçimlerle iktidar olup kendi bildiklerini okumaya yavaşladılar.

İkinci olgu da şu: yaşanan neoliberal çöküş direk ekonomide kendini sarsıntılarla yaşatıyor. Fakat, kriz konuşulurken hep finansman ekseninde kalınıyor. Faizlerin durumu, paranın konumu ve bankacılık yanında sermaye akışı ile de kriz bu alana sıkıştırıldı. Üretim gibi sermayeyi de direk etkileyen durumlar dahi kriz alanındaki güncelleşmeğe eklenmiyor. Hep finansman gözlükle bakılıyor. O zaman da enflasyonun durumu, para piyasası, sıcak para girişleri, borsanın konumu, döviz durumları olarak kriz için gündemler oluşturulmaktadır.

Yoksullaşma, yabancılaşma, ezen ezilen veya sömürgecilik katkıları hiç sorunlara eklenmiyor. Finansman çözümlerle sistemin özü kurgulanıp kuruma çevriliyor. Mali disiplin, enflasyon, özelleştirme kuramları çözüm olarak neoliberal süreçte hep ezberle dayatma arasında gidip geldi.

Bu iki kuramla krize bakış gelirken, çok önemli nokta da hasır altı ediliyor. Gündeme taşınan ezen ezilen değil, emperyalistler arası rekabet olarak algılatılmaktadır. Bunu da doksanlardan beri hep planlanan Amerika Çin ekseni oluşturulmasına hız verilmektedir. Sermaye mücadelesinin rekabeti de bu yelpazeye oturtulmaktadır. Ezen ezilen veya eşitsizlikler değil, karşıtı tasfiye noktasında finansman sermaye ağırlıklı kuramla yapmaya çalışılmaktadır.

****

Buna daha çok örnek vermek kolaydır. Şunu dahi gözetlemek kolaydır: eskiden hep serbest piyasalaşma, İMF veya dünya bankası adıyla yapılan hamleleri duyuyorduk. Şimdi yükseltilen gümrük duvarları ve faizin kaç olacağı önlemlerle refah denilmektedir. Tabi her ülke kendi koşullarına göre bunu gündemleştirir.

Örnek mi K. Kıbrıs. Çünkü burası metropol ülke değildir. Bir yandan sistemin yeni sömürgesi olurken, öte yandan da Türkiye’nin ilhaklaşma alanı halindedir. Hiç uzağa gitmeyelim: geçen yazımda da sıraladığım iki konu anlamaya yetip artır. Gayrı nizami sermaye giriş ve oluşumlar sonucu mafyalar kara parayla adanın bir halkasını oluşturuyor. İlhaklaşma politikasında ise son yapılan protokol ile işe almaya dek Ankaralaşmanın da kurallarını oluşturdu. Birçok paranın kıskacı veya Türkiyeleşmenin ekonomik bilmeceleri hep kriz ve rantla örülüp destek ve karşıtını da oluşturuyor.

Bunlara ek olarak, dünya kapitalizmindeki kriz rüzgarları da eklenince, burada karar alma veya özüne dokunmak da imkânsız hale geldi. Ek olarak, yasadışılıkla gayrı nizami sermaye gerçeği de olunca, kirli ilişkilerin cirit atılacak boyutuna dek gelindi. Ama kötü olan K. Kıbrıs’ta genel veya olunan durum değil de teslimiyetin ekonomik kolaylaştırma kuramı işlemektedir. Sanki burada en başta finansman alanında karar alacak dinamik varmış gibi davranılmasıymış olgusuyla konuşuluyor.

Burada bir de şu kötü gerçek var: bilgilere hiç güvenilmez. Nüfus bilinmez. Böylelikle gerçekler de konuşulmadan geçip gidiyor. İstenilen sanal ekonomi ile ekonomicilik oynanıyor.

Kısaca, kapitalizm yeni ekonomik kriz dönemini yaşıyor. Yaşıyor da hala seçenek net yok. Muhalif kitlesel hareketler ise birçok ülkede otoriter yeni faşizmle buluşuyor. Bu durum kriz ve baskının ortaklaşmasını getiriyor. Rekabet ise yeni sermaye gruplaşmalarla da artıyor. Ama ne olan, neoliberal süreç artık miadını doldurdu. Kurumsal çözülme ve otoriter belirsizlikler içinde ekonomik kriz sürmeye de devam ediyor. Artık uluslararası kurallarla çözüm yerine giderek devletten devlete ilişkilerle yeni arayışla kapitalist sistem ayakta kalmaya uğraşıyor.

Diğer yazıları

İspanya’dan İslam konferansına Filistin tutumu kıyası – Özkan Yıkıcı

Epey zamandır, İsrail küstahça bahanelerle, adeta Gazze bölgesibnde bir...

Gelgit gerilim semptomlarında Pazartesi günü – Özkan Yıkıcı

Bugün 15 eylül pazartesi. Gözlerimi Lefkoşada açtım. Tam da...

Güncel Nepal’den, K. Kıbrıs hatırasına – Özkan Yıkıcı

Son hafta içinde, alışılmamış bir ülke adı sık sık...

Acayiplikler normalleşirse, bir tuhaflık yok mu? – Özkan Yıkıcı

İnsan yaşananları heran tekrarlarsa, birgün gelir anormal dediklerini bizat...

Yabancılaşma ile karışmaların saydamlaşması – Özkan Yıkıcı

Perşenbe günü, genelde dışarı çıkmadım. Öğleden sonra, bir arkadaşımla...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,056TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

İspanya’dan İslam konferansına Filistin tutumu kıyası – Özkan Yıkıcı

Epey zamandır, İsrail küstahça bahanelerle, adeta Gazze bölgesibnde bir...

Şeylerin gerçeğiyle yüzleşebilmek! – Fikret Başkaya

“Bilimle ilgilenen bir kişinin zihnine egemen olması gereken şey,...

Kürt meselesini çözmek mi yönetmek mi? – Fatih Polat

Türkiye’de, bir yılını doldurmaya yaklaşan yeni ‘süreç’, PKK’nin fesih...

Uzakta bir diyarda öfkeli gençler siyaseti ateşe verdi – Ceren Ergenç

Ana muhalefet partisi binasının kuşatıldığı, on binlerin meydanlara toplandığı...

Köprüyü kiralatmam! – Hayri Kozanoğlu

AKP-MHP ittifakının baskıcı ve sermaye yanlısı politikalarının temel ayaklarından...

Kurtarıcısızlığın ve garantörsüzlüğün dayanılmaz ha(l)ksızlığı – Levent Atikoğlu

Ha(l)ktan ha(l)k doğuran bir ha(l)ksızlık hali... Kıbrıs’ta sağla solun arasında...

Gelgit gerilim semptomlarında Pazartesi günü – Özkan Yıkıcı

Bugün 15 eylül pazartesi. Gözlerimi Lefkoşada açtım. Tam da...

Darbecilere af yok – Ertan Erol

Brezilya Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz hafta Eski Devlet Başkanı Jair...

Canlı yayın