16 Eylül 2025, Salı
24.8 C
Lefkoşa
Kıbrıs iktibasŞener Elcil“Cenevre Zirvesi”nden Beklenenler - Şener Elcil

“Cenevre Zirvesi”nden Beklenenler – Şener Elcil

Orjinal yazının kaynağıozgurgazetekibris.com

Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin inisiyatifinde, 17-18 Mart tarihlerinde Cenevre’de yapılacak olan 5+1 formülü ile ifade edilen gayri resmi zirvede, Kıbrıs Türk toplumunun temsil edilmeyeceği çok açık bir gerçekliktir.

Türkiye’nin adanın kuzeyine taşıyıp vatandaş yaptığı nüfusun, Kıbrıslı Türklerden fazla olduğu gerçeği ve seçimlere asker-sivil Türkiyeli yetkililerin müdahale etmesi, Kıbrıslı Türklerin siyasi iradesinin seçim sonuçlarına yansımadığını göstermektedir.

Son yapılan toplum liderliği seçiminde yaşananlar, Ersin Tatar’ın Türkiye’nin ataması ile o göreve geldiğini göstermektedir.

Bu gerçekten hareketle, Türkiye’nin kukla olarak Ersin Tatar’ı Cenevre’ye götürülmesi, Kıbrıslı Türklerin değil Türkiye’nin çıkarlarının zirvede konuşulacağını göstermektedir.

4+1 zirvesinden herhangi bir sonuç alınması, Türkiye’nin “İstirdat Planı”ndan vazgeçmesi ve Kıbrıslı Rumların da Kıbrıs Cumhuriyeti’ni siyasi eşit temelinde Kıbrıslı Türklerle paylaşması ile mümkündür.

Özellikle Türkiye “garantörlük” sorumluluğundan çok uzak, işgale dönüştürdüğü kuzey Kıbrıs’taki statükosunu korumak için uğraş vermeye devam etmektedir.

Bir yandan adanın kuzeyindeki kolonicilik faaliyetlerini sürdürürken, her görüşme sürecinde Kıbrıslı Türkleri de siyasi rehine olarak kullanmaktadır.

Uygulanan taktik ise çözüm isteyip çözümsüzlüğe oynama, kazanılan zamanda koloniciliğe devam etme ve Kıbrıslı Rumları suçlu göstererek, masadan kaçma üzerine kurmuştur.

Bu zirveye giderken de “iki ayrı eşit egemen devlet” gibi Türkiye’nin de altında imzası olan “Garanti ve İttifak Antlaşmaları’na” aykırı bir taleple masaya oturulacaktır.

Anlaşılan odur ki; Türkiye pazarlığı buradan başlatacaktır. Kıbrıs Rum tarafının “iki ayrı eşit egemen devlet” talebini kabul etmesi mümkün değildir.

Yunanistan ve İngiltere’nin de bu talebi kabul etmeyecekleri, geçtiğimiz hafta İngiliz yetkililerin adaya yaptıkları ziyarette de ortaya çıkmıştır.

Cenevre’de sonuç almak, üçüncü tarafların Türkiye’yi ikna etmesi ile mümkündür. Bu da Kıbrıs pastasından Türkiye’ye pay verilmesi anlamı taşımaktadır.

Genel Sekreteri’nin adaya özel temsilci gönderip, nabzı yoklamasına ve iki tarafın çözümle ilgili yakınlaşamamasına rağmen, zirveyi talep etmesi oldukça düşündürücüdür.

Değerlendirmeme göre zirveden çıkabilecek olası sonuçlar şunlardır;

1-Tarafların pozisyonlarını korumaları durumunda, Genel Sekreter sürecin bitmesini önlemek için teknik düzeyde görüşmelerin devamını isteyebilir. Bu da aslında statükonun devamı anlamı taşır.

Türkiye “İstirdat Planı”na devam eder ve adanın kuzeyindeki kolonicilik faaliyetlerini ileriye taşır. Kıbrıs Türk toplumu diye bir sosyal yapı kalmaz.

Gençler dış ülkelere veya güney Kıbrıs’a göç etmeye devam eder, Kıbrıs Cumhuriyeti de “zorunluluk doktrinine” dayalı olarak Kıbrıslı Türklerin 1960’ta kazanılan toplumsal haklarını geriye götüren yasal düzenlemeler yapar. Bu Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti dolayısı ile AB vatandaşlığının ortadan kalkmasına varan bir süreci başlatabilir.

2-Pazarlıkların sonuç vermemesi durumunda Genel Sekreter olayı BM Güvenlik Konseyi’ne taşır. Kıbrıs’taki “iyi niyet misyonunu” bitirir.

Bu statükonun devamı anlamı taşır. Türkiye bundan rahatsız olmaz. Bu şekilde “İstirdat Planı” yürürlükte kalmaya devam eder. Eğer Türkiye pazarlık yapmaya ve Kıbrıs Rum tarafını sıkıştırmaya karar verirse, 186 sayılı BM kararının değişmesi talebinde bulunarak zaman kazanabilir. Burada da kaybeden yine Kıbrıslı Türkler olacaktır.

3-Zirvede sonuç alınamaması, Genel Sekreteri görüşme kapısını kapatmayarak, görüşmeleri tekrardan başlatmak için Ekim ayında kuzey Kıbrıs’ta yapılacak toplum liderliği seçimlerinin sonucunu beklemeye itebilir.
Bu seçimler sonucunda, Birleşmiş Milletler’in öngördüğü, tarafların da karşılıklı uzlaşıya vardığı federal çözümü isteyen birisinin seçilmesi durumunda zirve yeniden toplanabilir.

Buradaki temel yanılgı adanın kuzeyinde demokratik bir seçimin yapılamayacağını ve Türkiye’nin istemediği hiçbir adayın seçilemeyeceğini, uluslararası güçlerin görmek istememeleri veya bizim bunu anlatamamamızdır. Türkiye’yi gücendirmeme ve seçimlerde Türkiyeli oyları kaçırmama adına yaratılan bu suskunluk aslında Kıbrıs Türk toplumuna yapılan en büyük kötülüktür.

4-Zirvede yapılan pazarlıklardan, Türkiye memnun olursa, süreç devam eder. Yeni kapıların açılması, güven yaratıcı önlemlerin hayata geçmesi ile birlikte iki toplum yeni sürece hazırlanırlar. Bu yapılan görüşmeler sonunda da referandum olmadan bir çözüm modeli hayata geçer.

Bu gerçekler ışığında siyaset üretip, Kıbrıs Türk toplumunun taleplerini seslendirmek ve hakkını aramak kaçınılmazdır. Bunu da siyasi partilerin, sendikaların yapması gerekiyor fakat onlar hala daha uyumaya devam ediyorlar.

Diğer yazıları

Çözüm süreçlerine giden yol – Şener Elcil

Birleşmiş Milletler’de Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının desteği ile 1964 yılında alınan 186...

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti neden yürütülemedi? – Şener Elcil

Zürih-Londra Antlaşmaları, NATO üyesi İngiltere, ABD’nin Türkiye ve Yunanistan arasında siyasi bir denge yaratarak, muhtemel çatışmayı...

Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Dönüş Mümkün Mü? – Şener Elcil

Londra Konferansı’na isteksizce giden Makarios, orada Kıbrıslı Türklere devlet görevlerinde...

Bir Kıbrıs Cumhuriyeti yazısı – Şener Elcil

“Bir akarsuda kavga eden iki balık görürseniz, bilin ki...

Yeraltı Örgütü Taktiği – Şener Elcil

1970’li yıllarda Filistin sorununa ve Filistin halkının uğradığı İsrail zülmüne dikkat...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,056TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

Gelgit gerilim semptomlarında Pazartesi günü – Özkan Yıkıcı

Bugün 15 eylül pazartesi. Gözlerimi Lefkoşada açtım. Tam da...

Darbecilere af yok – Ertan Erol

Brezilya Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz hafta Eski Devlet Başkanı Jair...

Sınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı – Fehim Taştekin

7 Ekim 2023’ten bu yana sahnelenen güç oyunları, bölgesel...

Güncel Nepal’den, K. Kıbrıs hatırasına – Özkan Yıkıcı

Son hafta içinde, alışılmamış bir ülke adı sık sık...

“Aşk içinde mahpusane” – Filiz Uzun

“AŞK İÇİNDE MAHPUSHANE” Nazım Hikmet’in Sevdası ve Kavgası. Yaşar...

Demograsi, Devled Kapitalizmi, TC ve KKTC – Halil Karapaşaoğlu

“KKTC artık her şeyiyle, Türkiye’deki uygulamalar neyse, bunları uygulama...

“Tek ulus iki devlet” şiarı ve “milli marş” tartışması – Niyazi Kızılyürek

Geçtiğimiz haftalarda Avrupa Basketbol Şampiyonası vesilesiyle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin milli...

Neden ‘Orta Doğu’ dememeliyiz? – Kavel Alpaslan

Uzaktan coğrafi bir kavrammış gibi görünen ancak yaklaştığınızda sömürgeci/oryantalist...

Canlı yayın