Kıbrıs iktibasHasan KahvecioğluBaşçeri yeniden gelirken… - Hasan Kahvecioğlu
diğer yazılar:

Başçeri yeniden gelirken… – Hasan Kahvecioğlu

392 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağınoktakibris.com

Son zamanlarda dünyada olanlara akıl sır erdirmek gerçekten zor…

Türkiye’de olup bitenlere akıl sır erdirmek daha da zor…

Kıbrıs’ın kuzeyinde olanlara ise, akıl sır erdirmek zorun da zoru…

Aslında yaşadıklarımız; “dünyanın çivisi çıktı” deyişine çok uygun…

Ancak biz “dünyanın” çivisine değil, üzerine oturtulduğumuz “yerli ve milli” çiviye bakalım…

Daracık dünyamıza Türkiyemiz yeni bir “füze” fırlattı…

5 yıl önceki “Cumhurbaşkanlığı seçimlerine” AKP’nin müdahalesinde “manivela” rolü üstlenmiş olan o zamanın TC Büyükelçisi Başçeri’yi bize yeniden gönderdi…

Diplomaside pek görülmeyen bir yöntemle 2 yıl sonra yeniden Lefkoşa’ya atanan Başçeri’nin buraya gelişinin elbette bir “gerekçesi” vardır.

Kendisi “görev süresini tamamlayarak” 2022’de buradan giderken yerine gelen Feyzioğlu için, zamanın Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, atamanın “gerekçeleri”ni açıklamıştı.

Herhalde bugünkü TC Dışişleri Bakanı Fidan da, Başçeri’nin ikinci kez gelişinin gerekçelerini kamuoyuna açıklayacaktır.

Ancak, kim ne açıklarsa, açıklasın; bu topraklarda yaşayan, siyasetle ilgili olsun ya da olmasın her kişi; Başçeri’nin gelişiyle ilgili bir “kanaate” sahiptir.

Şahsen benim aklımda kalan; bu topraklara kazandırdığı bir “kalıcı eser” yok…

“Asrın projesi” gibi, damgasını vurduğu bir yatırım da yok…

Dünyada ses getirici bir “diplomatik başarısı”nı da görmedim…

Kıbrıslı Türklerle, halk düzeyinde bir “gönül bağı” kurduğu da söylenemez…

O halde, neden yeniden buraya gönderildiğine ilişkin olarak “kuşku” duymak, bunu sorgulamak; bu topraklardan başka gidecek yeri olmayan bizlerin en doğal hakkıdır…

Anımsıyorum… 2 yıl önce buradan, bir salon dolusu imam tarafından uğurlanmıştı.

Kadın düşmanı TC’den tayinli “Müftü” onun için “vefa” töreni düzenlemişti.

Elçilikte din işleriyle görevli birisi “Bizden de 2 kişiyi Vakıflar İdaresi’ne aldırdığı için müteşekkiriz” demişti.

Başçeri’nin, din eksenli işlere burada gösterdiği yakınlık, aynı eksende burada oluşturulan yeni “nüfus”la kurduğu bağ, dikkate değerdir.

Hatta; TC seçimlerinde bu “demografik” yapının AKP’ye büyük katkı koyabileceği de hesaplanabilir.

Ancak yalnızca “imam” lobisiyle bir Büyükelçi bir yere tayin edilebilir mi?

Pek sanmıyorum…

Ankara’nın mutlaka başka başka gerekçeleri de vardır.

Elimizdeki “veri”ler; bu atamanın, Ekim ayındaki “KKTC Cumhurbaşkanlığı” seçimleriyle doğrudan “bağlantılı” olduğu konusunda adeta bağırıyor…

Başçeri, Ekim 2020’deki seçimlerde gösterdiği “performans” nedeniyle bir “misyon”la ve en yukarıdan bir “tercih”le buraya gönderilmişse, soru şudur:

Yine siyasi gerginlikler mi yaşayacağız?

Doğru dürüst bir seçim yapamayacak mıyız?

Bu sorular; yalnızca “merak”tan dolayı insanların kafasına çakılmıyor elbette…

Ancak bunları “sorgulamak” zorundayız…

Kıbrıslı kamuoyunun vicdanında rahatsızlık yaratmak amacıyla “inadına” bir siyasal proje ile karşı karşıya mıyız?

Bunu bilmeliyiz…

Kuşku ve endişeleri ortadan kaldırmak elbette belirli bir “hassasiyet”i gerektiriyor.

İşte asıl sıkıntı da burada zaten…

Kıbrıslı Türkler’in kimliğine, varlığına ve geleneğine saygı ile hassasiyetlerini dikkate almak…

Böylesine bir “nezaket” yakın tarihimizde görüldü mü?

Ne yazık ki hayır…

Öte yandan AKP’de “içerili” bir babanın oğlu olan şimdiki TC Büyükelçisi’nin 7 ayda “merkeze alınması” da pek doğal bir durum değil.

Yani; mevcut Büyükelçi’nin 7 ayda geri alınması da, Başçeri’nin 2 yılda tekrar buraya gönderilmesi de “sıradan” işlemler değil…

Her ikisi de “açıklama”ya muhtaç…

Ancak bize tüm bunları düşündüren acı bir gerçek vardır ki, Başçeri; 2020’deki “cumhurbaşkanlığı” seçimlerinde burada gerçekten “başçeri”lik yapmıştır.

Lefkoşa’daki TC Büyükelçilik binasını “Seçim Karargâhı” olarak kullanmış bir Büyükelçiydi…

Elçilik görevlilerine “seçim görevi” vermiş, onları köylere gönderiyordu.

Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Karpaz’da kahve kahve dolaşıyor ve siyaset yapıyordu…

Kendisi ünlü “Beyaz Ev buluşması”nın baş mimarıdır…

UBP’nin 7 vekilini oraya çağırmış, sağına Kolordu Komutanı’nı, soluna MİT görevlisini alıp, vekillere “karşınızda sadece Büyükelçi değil, TC devleti vardır” diyerek yaptığı konuşma “Müdahale Raporu”nda eski Cumhurbaşkanı Akıncı’nın ağzından şöyle geçmiştir: “Türkiye Cumhuriyeti kesinlikle Tatar’ı istiyor. Akıncı’yı istemiyor. TC için bu bir beka sorunudur. Siz de Tatar’ın seçilmesi için uğraşacaksınız… Biz her tedbiri aldık. Kazanırsa da orada kalamayacak.”

Ancak, bu kadarla da kalmamıştır.

TC’nin tanıdığı bir “devlet” olan KKTC’nin Cumhurbaşkanı Akıncı, kendisini makamına davet edip “bu yapılanın ne kadar yanlış olduğunu ve büyükelçinin görevinin gelen yanlış
talimatları uygulamak değil de yanlış kararlar aldırmama ve alınan yanlış kararların
düzeltilmesini sağlamak için çalışmak olduğunu” söylediğinde “siz federasyon istiyorsunuz, Türklükle ilgili olarak da siz ayrı bir kimlik peşindesiniz, Kıbrıslı Türk kimliğinin peşindesiniz, Türkiye bütün kurumlarıyla burada değişim olmasını ister” demiştir.

Kendisine Akıncı’nın Ankara’ya ulaştırmak için verdiği mektubu ise 3 saat sonra iade etmiş, yeniden Makam’a çağrıldığında da gitmemiştir.

Belki de Başçeri, eski olumsuz “izlenim”leri yok etmek için bu topraklara gönderilmiştir.

Bu da; iyimserliğin zirvesi… Bakalım, göreceğiz…

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
415AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin