18 Eylül 2025, Perşembe
25.8 C
Lefkoşa
yazılarKıbrıs iktibasFederal kültürümüz için genel bir prova - Elias Demetriou

Federal kültürümüz için genel bir prova – Elias Demetriou

Orjinal yazının kaynağıozgurgazetekibris.com

İngiliz sömürgeciliği döneminden bu yana Kıbrıslılar ilk kez yerel seçim süreçlerine katılabildiler.

Elbette 19. yüzyılın sonlarında Kıbrıslılar adalarında egemen olarak oy kullanmıyorlardı. Üstelik kadınların ve toprak sahibi olmayanların oy hakkı yoktu.

Siyasi açıdan önemli olan, İngilizlerin uygulanan ayrımcı oylama sistemi aracılığıyla adanın iki temel toplumunun öncelikle sömürgeciliğe karşı ortak hedefler belirlemeyeceğini ummuş olmalarıydı.

Ancak 1931’de Yasama Konseyi‘nde İngiliz (atanmış) milletvekillerinin karşısında ilk kez Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk milletvekilleri yeni vergi paketine karşı ittifal yaptığında “böl ve yönet” politikası ciddi bir krizle karşı karşıya kaldı.

Ekim ayaklanmasından sonra İngilizler tüm seçim prosedürlerini ve Yasama Konseyi’ni kaldırdılar. Devamında da geri kalan karar alma organlarına, her toplumun seçkinleri arasından «akıllıca» seçilmiş bazı Kıbrıslıların atanmasını tercih ettiler.

Daha sonra İngilizler, sol sendikaların öncülüğünde iki toplumun emekçilerinin ortak mücadele vermesinden çok endişelendiler. Sendikalara ve bağlı örgütlere karşı operasyonlara EOKA ve TMT‘nin kurulmasından çok önce başladılar. Sınıf mücadeleleri iki toplumun temel ortak siyasi cephesini teşkil etti.

Bugüne kadar iki toplum arasında ortak çıkar alanının yaratılmasından korkanlar var. Örneğin 2008 yılında Hristofyas-Talat görüşmelerinde Cumhurbaşkanı’nı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nı toplumların birlikte seçmeleri yönündeki radikal fikir ortaya atıldığında, Yeşil Hat‘tın her iki tarafında da bundan rahatsız olan pek çok kişi vardı.

Çapraz oylama ve ağırlıklı oyla dönüşümlü Başkanlık fikri, geleceğin politikacılarının federal Kıbrıs’ta liderliğe gelebilmek için her iki toplumdan da oy almaları gerekeceği anlamına geliyordu.

Bu, uzun vadede federal devletin bütünlüğü için gerekli koşulları yaratırken, aynı zamanda siyasi eşitliğin de ifade edilmesini sağlayacaktı.

Ancak tüm siyasi kariyerleri tek boyutlu milliyetçi söylemlere dayanan ve diğer topluma söyleyecek hiçbir şeyi olmayan siyasetçiler böyle bir sistemde nasıl ayakta kalabilirler?

Derviş Eroğlu‘nun daha sonra hararetle bu yakınlaşmanın kaldırılması yönünde çağrıda bulunması hiç de tesadüf değildir.

Ve bugüne geldiğimizde, Kıbrıslıların ortak mücadelelerinden rahatsız olan aynı sesler, AKEL‘in 2019’da bir Kıbrıslı Türkü Avrupa Parlamentosu Milletvekili adayı olarak göstermesine ve bu adayın seçilmesine tepki gösterdiler.

Elbette günümüz koşullarında bir Kıbrıslı Türk Avrupa Parlamentosu Milletvekilinin seçilmesi, yeniden birleşmiş bir vatan çerçevesinde Kıbrıslı Türklerin iki milletvekiline sahip olma hakkının yerine geçmez.

Ancak Niyazi Kızılyürek‘in seçilmesi iki toplumun birlikte belirleyeceği ortak siyasi hedeflerin siyasi bir simgesini teşkil etti. Bu seçim, Kıbrıslıların kendi toplumsal kimliklerini koruyup ortak çıkarlar yaratabileceklerini gözler önüne serdi.

Aynı zamanda Kıbrıslıların kendi toplumsal kökenlerinin ötesinde çıkarları olduğunu da gösterdi. 2019’da binlerce Kıbrıslı Rum’un bir Kıbrıslı Türk adaya da oy vermesi ve sandığa giden Kıbrıslı Türklerin çoğunluğunun da Kıbrıslı Rum adayları seçmesi çok karakteristiktir.

Geleceğin Kıbrıslılarının, destekledikleri siyasal görüşlerin kendilerini temsil edecek kişilerin toplumsal kökenlerinden daha önemli olacağı bir siyasi kültürü geliştirebilecekleri de görüldü. Ve bu aynı zamanda herkesin toplumsal kimliğine tam saygının var olacağını da göstermektedir.

9 Haziran Avrupa Parlamentosu seçimleri geleceğimiz için istediğimiz federal kültürün genel bir provası olabilir. Kıbrıslı Türklerin seçimlere katılımı hem Kıbrıs’a hem de Avrupa’ya yönelik olarak verilecek siyasi mesajlar açısından belirleyicidir.

Diğer yazıları

“Aşk içinde mahpusane” – Filiz Uzun

“AŞK İÇİNDE MAHPUSHANE” Nazım Hikmet’in Sevdası ve Kavgası. Yaşar...

Sessizliğin tarihi: Port of Famagusta’ davasından bugüne – Engin Kara

Bir süre önce sosyal medyada karşıma emekliye ayrılmış bazı...

Devlet içinde ‘suç’ örgütü: ‘Usta’ ve çırağın karanlık düzeni – Ertuğrul Senova

Bazı bilgiler vardır, ya resmi makamlarca ya da ismini...

Kıbrıs’ta işlenmiş olan suçlarla ilgili ‘evet, ama’ denilemez… – Mihalis Mihail

Kıbrıslırum araştırmacı yazar Mihalis Mihail, Kıbrıs’ta yakın tarihimizde işlenmiş...

Yargı Kararlarının Eleştirilmesi ve Eleştirinin Sınırları – Latif Aran

İfade özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin “anası” olarak nitelendirilir...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,054TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

İspanya’dan İslam konferansına Filistin tutumu kıyası – Özkan Yıkıcı

Epey zamandır, İsrail küstahça bahanelerle, adeta Gazze bölgesibnde bir...

Şeylerin gerçeğiyle yüzleşebilmek! – Fikret Başkaya

“Bilimle ilgilenen bir kişinin zihnine egemen olması gereken şey,...

Kürt meselesini çözmek mi yönetmek mi? – Fatih Polat

Türkiye’de, bir yılını doldurmaya yaklaşan yeni ‘süreç’, PKK’nin fesih...

Uzakta bir diyarda öfkeli gençler siyaseti ateşe verdi – Ceren Ergenç

Ana muhalefet partisi binasının kuşatıldığı, on binlerin meydanlara toplandığı...

Köprüyü kiralatmam! – Hayri Kozanoğlu

AKP-MHP ittifakının baskıcı ve sermaye yanlısı politikalarının temel ayaklarından...

Kurtarıcısızlığın ve garantörsüzlüğün dayanılmaz ha(l)ksızlığı – Levent Atikoğlu

Ha(l)ktan ha(l)k doğuran bir ha(l)ksızlık hali... Kıbrıs’ta sağla solun arasında...

Gelgit gerilim semptomlarında Pazartesi günü – Özkan Yıkıcı

Bugün 15 eylül pazartesi. Gözlerimi Lefkoşada açtım. Tam da...

Darbecilere af yok – Ertan Erol

Brezilya Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz hafta Eski Devlet Başkanı Jair...

Canlı yayın