Home iktibas Serdar M. Değirmencioğlu Yuval Pelleg reddediyor – Serdar M. Değirmencioğlu

Yuval Pelleg reddediyor – Serdar M. Değirmencioğlu

0
Reklamlar

Gazze’de sürdürülmekte olan soykırıma karşı çıkan ve askere gitmeyi reddeden gençler çoğalıyor. Ayana Gerstmann ve Yuval Pelleg geçtiğimiz günlerde ret açıklamalarını yaptılar ve hapis cezasına çarptırıldılar.

Yuval Pelleg’in İsrailli retçilerin dayanışma ağı Mesarvot tarafından dağıtılan çarpıcı ret açıklamasını siz barışseverler için Türkçeleştirdim.

***

Benim adım Yuval Pelleg ve bugün askere gitmeyi reddediyorum.

7 Ekim yaşanan vahşeti ve ardından yıkıp yok etme amaçlı savaşın başlatılışını çok iyi hatırlıyorum. Kısa bir süre sonra askere yazılmayı reddeden Tal Mitnick’in, bu savaşın sadece ölüm ve yıkım getireceğini vurgulayan sözlerini de hatırlıyorum. Tam 22 ay sonra ve Tal Mitnick’in sözleri doğru çıktı.

Savaşın resmi hedefleri Hamas yönetiminin ortadan kaldırılması ve rehinelerin geri getirilmesiydi ve bunlar gerçekleştirilemedi. Hükümetin “güvenliği sağlayacağız” ve “tam zafer” iddialarının altında karanlık bir gerçek yatıyor: Savaşı yönlendiren ve resmi belgelerde bulunmayan asıl hedef intikamdı ve hâlâ da öyle. Bu intikam, 7 Ekim’de henüz doğmamış çocuklar da dahil olmak üzere on binlerce Gazzelinin öldürülmesine, Gazze Şeridinin tamamen yıkılmasına ve tüm umutların yok olmasına neden oldu.

Ortadaki acı gerçek şu: Gazze ve Batı Şeria’daki Filistin halkına karşı işlediği suçlara tanık olduğum İsrail ordusu, beni bir Yahudi olduğum için koruduğunu iddia ediyor ve bu orduya katılmamı bekliyor. Orduya katılmak, tüm insanlık için istediğimiz temel yaşam ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmayan bir eylemdir. Orduya katılmak özünde baskı, işgal ve yıkım olan bir sisteme katılmaktır.

Geçmişte, askerlik yaparak topluma anlamlı ve önemli bir şekilde katkıda bulunmayı ummuştum. Bilgisayar bilimleri okumuştum; orduda istihbarat alanında çalışmayı öğrenip gelişmeyi ve ardından bilişim teknolojisi sektöründe iyi bir iş bulmayı umuyordum. Ne yazık ki, hayal edebileceğim her kırmızı çizgi (ve aklıma bile gelmeyen daha pek çok çizgi) aşıldı. İsrail Devletinin son iki yılda ve genel olarak tüm tarihi boyunca işlediği suçları mazur gösterecek veya haklı çıkaracak hiçbir şey yoktur. Sonuç çok açık: Askerliği reddetmek sadece bir hak değil, bir zorunluluktur ve bu topraklarda yaşayan tüm insanların yaşamlarını iyileştirmeye yönelik bir ilk adımdır.

Gazze’deki soykırımın rastgele ortaya çıkmadığını ya da siyasi lider seçiminde yaşanan bir “şanssızlık” nedeniyle gerçekleşmediğini anlamalıyız. Bu soykırım, bölgedeki uzun süreli faşistleşme sürecinin bir ürünüdür ve Siyonizmin temel ilkelerinin yol açtığı kaçınılmaz bir sonuçtur. İsrail Devleti, kurulduğundan itibaren suç işleme ve terör konusunda deneyimlidir. Ancak bugün, suç ve terörün boyutları da, toplum tarafından kabulleri de her zamankinden daha büyüktür. Bir yandan biliyoruz ki, ahlak ve uluslararası hukukun yok sayılması İsrail devleti için her zaman olağan olmuştur. Diğer yandan, bir çöküşün ortasında olduğumuz da çok açık. Nathan Alterman, İsrail’in savaş suçlarını eleştiren 1948 tarihli “Al Zot” şiirini bugün yazsaydı, ona “hainsin!” ve “Gazze’ye git!” diye bağırılacağına emin olabiliriz.

İsrail Ordusunun “dünyanın en ahlaklı ordusu” olduğu çok söylendi. Bu ordu, dünyanın gözünde ahlaklı bir ordu değildir ve kesinlikle “en ahlaklı ordu” olarak görülmemektedir. Bu ordunun eylemleri ve hedefleri; çocukların toplu olarak öldürülmesi, insanların aç bırakılması ve hatta toplama kampı kurma planları – yani soykırım – tüm dünyada nefret ve tiksinti uyandırmaktadır. Bunlar karşısında insanların öfkelenmeleri, nefret duymaları ve ayağa kalkmaları radikal tepkiler değildir ve bu tepkiler kesinlikle Yahudi düşmanlığı olarak görülemez. Tam tersine, bu tepkiler ancak ahlaki, basit ve yukarıda bahsettiğim suçlara karşı haklı tepkiler olarak görülebilir.

Tüm bu suçlara rağmen, dünya ülkeleri İsrail’in yıkım makinesine silah ve finansman sağlamaya devam ediyor. Katliama katılmayı reddettiğim için yakında hapse gireceğim ve sizlere, dünya halklarına sesleniyorum: Mücadeleyi güçlendirin! Bana katılın! Tüm gücünüzle yıkıma ve soykırıma direnin!

Son olarak şunu unutmamalıyız: Bu benimle ilgili değil. Mesele gözler önündeki yıkımla, insanların öldürülmesiyle, diyalog anlayışının yok edilmesiyle ve Gazze’deki enkazın altına gömülen adaletle ilgili.

Ben yaşam, eşitlik ve özgürlük için verilen mücadeleye katılmaya çalışıyorum. Bu mücadelede bir şey çok açık: Ordu ve ben karşıt taraflardayız.

İşte bu yüzden askerliği reddediyorum!

No comments

Yorumunuzu ekleyinCevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Exit mobile version