Home Kıbrıs iktibas Levent Atikoğlu Paranın olduğu yerde herkes kahramandır – Levent Atikoğlu

Paranın olduğu yerde herkes kahramandır – Levent Atikoğlu

0
Reklamlar

Çocuk istismarı vakaları, kârlılık hesabına göre ele alınıyorsa; adalet değil, pazar mantığı işliyor demektir. Psikologlardan “en ilerici” hak savunucularına kadar birçok kişi, bu trajedilerden nemalanabiliyor.

Bir çocuk istismarı vakasını düşünün: Yıllar geçmiş, takvim yaprakları değişmiş. Hukukun duvarlarında “zamanaşımı” yazıyor. Ama eğer dosya birilerinin işine yarayacaksa, medyaya manşet olur, uluslararası arenada “bakın biz ne kadar insan hakları savunuyoruz” dedirtecekse, o duvar bir anda kâğıttan yapılmış gibi yıkılıverir. Dava yeniden açılır, adalet terazisi parlatılıp ön vitrinlere çıkarılır türlü sebeplerden.

Ama ya dosya kimseye alkış, itibar ve özellikle de para kazandırmayacaksa?

İşte o zaman aynı duvar, bu kez sert bir betona, ya da zaten eriyeceği düşünülen bir buza dönüşür. Ne kadar ağır, ne kadar yıkıcı olursa olsun, “küçük mesele” olarak düşünülür. Maddi getirisi yoktur çünkü.

“Öncelikli” olmaktan çıkar. Adalet, sanki bir “kârlılık” oranına bakılarak işletilir.

Oysa çocuk istismarı yalnızca mağduru değil, çevresindeki herkesi, kuşaklar boyu sürecek bir yarayla bırakır. Aileler bölünür, tanıklar suskunlaşır, topluluklar kendini suçlu hisseder. En tehlikelisi ise: Sessizlik, norm haline gelir. Susmak, “başka çaremiz yok” bahanesiyle meşrulaştırılır. Bir bakarsınız, mahkeme salonunda değil, mahalle köşesinde, okul bahçesinde, hatta aile sofrasında bile adaletin bedeli konuşulur:

“Buna bulaşma, uğraşmaya değmez.”

Peki kim karar veriyor değip değmeyeceğine? Hangi ölçüyle bir çocuğun bedeni, ruhu, geleceği tartılıyor?

Ve en can acıtıcı soru: Neden adalet terazisinin kefesine para, prestij, görünürlük koymadan dengelenmiyor bu tartı?

Bu ülkede  ve dünyada insan hakları, hukuk ve aktivizm, çoktan bir “pazar yeri”ne dönüşmüş durumda. Satışa çıkarılanlar; dava dosyaları, mağduriyet hikâyeleri, suçun ağırlığı…

Alıcılar ise fon sağlayıcılar, piyasanın nabzından sorumlu insan hakkı savunucuları, siyasi gruplar….

En çok ses çıkaran, en çok fon toplayan dava “öncelikli” oluyor. Gerisi arka tezgâha kaldırılıyor, tozlanmaya bırakılıyor.

Ve işin belki de en acı tarafı: Psikologlar, terapistler, hatta en ilerici, en “radikal” görünen hak savunucuları bile bu durumdan nemalanabiliyor.

Mağduriyet hikâyeleri, bazen tedavi odalarında, bazen panel salonlarında, bazen de uluslararası rapor sayfalarında birer “vaka örneği”ne dönüşüyor. Birilerinin akademik kariyerine, konferans davetine, yeni aldığı son model arabasına, evine, proje bütçesine katkı sağlıyor.

Oysa istismarın yarattığı gerçek enkaz, ne bir CV satırına sığar, ne de bir ödül töreninde alkışlanabilir.

Bir çocuk istismarı dosyası, zamanaşımı bahanesiyle kapatılabilir. Ama adaletin zamanaşımı olmaz. Suçun ağırlığı, yıllar geçtikçe hafiflemez; tam tersine, sessizlik uzadıkça yara derinleşir. Toplumun sinir uçları körelir. Artık kimse kendi çocuğu dışında bir çocuğun çığlığını duymak istemez. İşte o an, hukuk bitmiş, vicdan iflas etmiştir.

Adaletin, “kârlı” dosyalara öncelik verip “zararlı” görülenleri terk ettiği bir düzende yaşamak, hepimizin omuzlarına görünmez bir suç ortaklığı yükler. Bu yükü taşımamak için susanlar, farkında olmadan suça ortak olur. Sessizliğin maliyeti, adaletin yokluğundan çok daha ağırdır; çünkü sessizlik, suçu yeniden üretir.

Bu yüzden mesele sadece mahkeme salonlarında değil, her yerde tartışılmalı: Bir çocuğun hakkı, kârlılık hesabına göre mi korunur? Yoksa insan olmak, en başta çocukların hakkını hangi bedel olursa olsun savunmayı mı gerektirir?

Hak savunuculuğu, yalnızca alkışlı salonlarda yapılan konuşmalardan ibaretse, o savunuculuk eksiktir, kusurludur, hatta sahte bile olabilir.

Adaletin gerçek değeri, ancak hiçbir maddi çıkarın olmadığı davalarda ölçülür. Paranın konuşmadığı yerde hâlâ ayağa kalkabilenlerdir gerçek savunucular.

Geri kalanı ise, yalnızca adaletin kar payını takip eden yatırımcılardır.

Çünkü paranın olduğu yerde herkes kahramandır.

Paranın olmadığı yerde hâlâ adalet için savaşabilenler: onlar gerçek insan hakları savunucularıdır.

No comments

Yorumunuzu ekleyinCevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Exit mobile version