25 Ağustos 2025, Pazartesi
26.8 C
Lefkoşa
yaklaşımlarYılmaz ParlanGüzellemeler diyarı ve Dümbük - Yılmaz Parlan

Güzellemeler diyarı ve Dümbük – Yılmaz Parlan

Sosyal medyayı takip ediyorum, profilini değiştiren değiştirene.

‘’Büyük lider, kahraman, dava adamı, Türklük dünyasının lideri, o olmazsa olmazdık’’ güzellemeleri ve daha neler.

Hey yavrum hey. İnsan şaşırıyor doğrusu. 2000’li yıllardan beri unutulan, ismi zikredilmeyen, anıt mezarı bile zar zor o da kerhen daha dün yapılan bir şahsiyetten bahsediyoruz.

Bugün ise bir toplum mühendisliği çerçevesinde tekrar topluma bir ambalajla sunuluyor.
Görülmemiş bir linç girişimi

Kurucusu olduğu devlet de, ÇATI da ZEMİN de çöktü ama bu görülmesin diye kurucu cumhurbaşkanı yüceltilirken sosyal medyada DÜMBÜK adlı bir kitaba karşı görülmemiş toplumsal bir linç girişimi başlatıldı.

Nazi dönemi Almanyası ile yarışıyorlar

Sanırsınız ki yıl 1930 ve Nazi Almanyasında yaşıyoruz.

Halbuki bugün yaşadığınız bütün sıkıntıların temelinde onun politikalarının ayak izini rahatlıkla görebilirsiniz.

Ama Kıbrıslılar tam bir akıl tutulması yaşıyor.

Şimdi bakalım o yere göğe sığdırılmayan efsane kişiliğin karnesine.

Yaşanan sorunlarda kurucu liderin kara ayak izleri

Yıl 1975. 1 Kıbrıs lirası 36 TL diyerek zorla el koyan o değil miydi?
Devlet kurduk diyerek sizin dünyadan izole olmanıza o sebeb değil mi?
Kurduğu devlet BM Güvenlik Konseyi tarafından yasaklanmamış mı?
Bunun için dünyada zincirleme sorunlar yaşamıyor muyuz?
Bugün dünya ile Ticaret yapamıyoruz diye hayıflanıyorsunuz da bu sıkıntı onun izlediği politikalar yüzünden değil mi? 
ABAD kararları onun yüzünden alınmadı mı?
Kurucusu olduğu devlette İTEM yasasını çıkartarak uluslararası alanda size yüz kızartıcı suç işleterek, iş insanlarınızı kara listeye aldırarak sırf onun yüzünden bugünlerde yurt dışı çıkışlarında tutuklanmıyor mu?
Döviz krizinde yaşadığınız sıkıntılar, sürekli enflasyon altında ezilmeniz onun size empoze ettiği TL politikasından dolayı değil midir?
74 sonrası insanımız onun politikaları yüzünden göç yollarına düşüp adayı terketmedi mi?   
Gelen Türk giden Türk politikalarının mimarı o değil midir? 
Casino dünyasının buraya taşınmasına onay veren yine o değil mi?
74 sonrası Tarım işgücü altında TC’lilerin adaya getirilmesine onay veren o değil mi?
Kerhaneler, insan kaçakçılığı ve kripto işi ile sanal bet onun kurduğu düzenekte yerini almadı mı?

Düzen ve düzenek bu olunca zincirleme sorunlar yaşamanız da doğal olarak kaçınılmaz oluyor çünkü adaya gayrı yasal bir şekilde taşınan nüfustan dolayı hiçbir şey bize yetmiyor her alanda dünya ile gayrı yasal duruma düşmemiz de cabası.

Ne hastane ne ilaç, ne internet, ne mobil telefon, ne yollar, ne elektrik ne de su yetmiyor.
Tarım alanları kasıtlı şekilde kurutuluyor

Bir örnek, düşünebiliyor musunuz 2038 yılında ulaşılacak su tüketimine şimdiden ulaşmış bulunuyoruz.

Güya gelen su ile Mesarya ovası yeşerecekti.

Gelinen noktada ise kuzeyin dört bir tarafında üreticinin feryatları var bahçeler ağaçlar kuruyup buharlaşıyor hiçbir yönetici soruna çözüm getirmiyor getiremiyor yarım asırlık  emek göz göre göre heba oluyor.

Çünkü kurulan düzenekte yapılan protokollerle yerli üreticiye su verilmiyor ve var olan bahçeler tarım alanları kasıtlı şekilde kurutuluyor.

Değerli okurlar görüldüğü üzere yaşadığınız bütün sıkıntıların altında onun kara ayak izlerini görebilirsiniz.

AB olmasa mandıra da hapis kalacağız

Dahası Kıbrıs Cumhuriyeti ve AB’nin hoşgörüsü olmasa bu ada yarısında hapis olacağınızın farkında mısınız? 

Yani özgürlük alanınız Karpaz’dan Güzelyurt’a, yalnızca mandıra kadar.

Tüm bu gerçekler ortada dururken, emir komuta zinciri içerisinde yaşadığımız ekonomik sıkıntılardan olsa gerek, tam bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız.
Rejime yaranacaklardır diye tüm bu güzellemeler

Emir komuta zinciri içerisinde eski cumhurbaşkanları, koskoca siyasi parti başkanları, Milletvekilleri, Belediye başkanları, sivil toplum örgütleri sırf 3 tane oy alacaklar ve rejime yaranacaklar diyedir tüm bu güzellemeler.

Yani bu yalın gerçeğe rağmen hala ‘’Kurucu lider’’ diyerek peşinden gidilebiliyorsa bize ne yapsalar müstahakımızdır derim.

Maskeler düşüyor

‘’KKTC’yi kuran lider’’ diye bahsederken aslında kendi maskeleri de düşüyor.
Federasyon konusunda ne kadar samimiyetsiz oldukları da ortaya çıkıyor.

Öyle ya KKTC’yi savunuyor yere göğe sığdıramıyorsanız, Federal çözümden ve barıştan da bahsedemezsiniz!
Yani siyasetimizin düştüğü hal içler acısıdır.

Okumadıkları kitaba linç kampanyası

Tüm bunlara sebep olan kişiyi yüceltirken okumadıkları kitaba da toplumsal linç kampanyasının tetiğini çekiyorlar.

Okkalı küfürlerle birlikte kitaba karşı yasakçı zihniyet kampanyası başlatılmış. 

Yorumlara bakıyorum kitabı okumadığı halde küfürlü yorumlar havada uçuşuyor.
Kimse kitabın içeriğiyle ilgilenmiyor,

Tartışılması gereken güncel hiçbir sorun, cinayet, uyuşturucu, insan kaçakçılığı, kara para aklama yeterince konuşulmuyor.

Konuşulan ‘’Kitabın küfürle yazıldığı, kurucu cumhurbaşkanına hakaret üstüne hakaret edildiği.’’ safsatası.

Gerçek ise kitabın içerisinde tek bir küfür bulamazsınız, hakaret de yoktur.

Bir çoğunun mezarı bile yok

Öne çıkan bir diğer eleştiri ise kurucu cumhurbaşkanının bir ailesi çocukları ve torunları olduğu, onların bunları okuduğunda ne hissedeceği olgusu.

Ya öyle mi?
Pekala, öldürülen hem de çok canice cinayete kurban giden insanların aileleri yok
muydu?

Kendileri bu dünyadan kaldırıldıktan sonra ki bir çoğunun mezarı bile bulunamadı, bulunanlar da çoğu kuyulara atılmış olarak bulundu.

O insanların da bir ailesi var

O insanların torunları çocukları ve eşlerinin ne kadar sıkıntılar çektiğinin, onlara nasıl devlet eliyle işkence çektirildiğinin farkında mıyız? 

Beş parasız pulsuz kaldıkların,  bir odada 3-4 kişinin aç ve sefil yaşadığını, dahası başarıp da ö dönemi atlatsalar bile ayakta kalanların sonrasında günümüze kadar ailece hep ‘’Vatan haini’’ olarak yaşadıklarını biliyor muyuz?

Yazara ayar verme çabası

Yazar kitabı kendine has bir üslupla yazmış ve başarılı olmuş, kitabını da okutmuştur.

Bu işlerde mesele de budur zaten, gerisi hikayedir.

Bakıyorum herkes yazara ayar vermeye kalkıyor, yok kapağı olmamış, yok öyle yazılmamalıymış, mış, mış.

Yani şimdi biz Orhan Pamuk’a ya da bir Ahmet Altan’a şöyle yaz diyebilir miyiz?

Dersek, despotik rejimlerden veya hükümetlerden ne farkımız olur?

Hava da ağır bir jurnalcilik kokusu var

Diyeceğim o ki, yazara yapılan saldırı ve yapılan eleştiriler havada ağır bir jurnalcilik kokusu bıraktı!

Kıbrıslıların yaptığı en iyi şey, birini jurnallemektir ki bu konuda kimse ellerine su dökemez.

Ama unuttukları şey, jurnalcilik yaparak başvurdukları kişi yani Başkan Erdoğan söz konusu sözde efsane lideri TC’de çok ağır biçimde aşağılayarak kovmuş ve adeta Arif Hoca’nın dediğinden demiştir.  

‘’Korunmak için köpek besleyin’’ 

Yıllarca bize Türkiye’den taşınan nüfus için ‘’Gelen Türk, giden Türk’’ politikasını dayatan kurucu cumhurbaşkanı adaya döner dönmez ‘’Dışarıdan TC’den çok insan geliyor, gerekirse evlerinizde kendinizi korumak için köpek besleyin’’ diyerek başkan Erdoğan’a böyle bir yanıt verebilmiştir.

Başkan Erdoğan yaşıyor ve hala görevde.

Ona söyleyecek bir çift sözünüz yok mu?

‘’Kitabın yazarı cezalandırılmalı’’ naraları

Şikayetçi oldukları şey İlker Özkunt’un yazdığı bir kitap.

Kitabın içeriğiyle ise kimse ilgilenmiyor. Yasakçı bir anlayışla ‘’En ağır ceza verilmeli, kitap yasaklanmalı yazarı cezalandırılmalı’’ sesleri yükseliyor.

Gerçeğin her zaman düşmanları vardır

Gerçeğin her zaman düşmanları vardır ve gerçek yola çıktığında düşmanları da, saldırılar da artar.

Kıbrıslıların en büyük sorunu ise gerçekle yüzleşememeleridir!

Ama gerçeklerden kaçsanız da saklansanız da görmemezliğe gelseniz de yasakçı ziniyete başvurup siz ne kadar yasaklarsanız yasaklayın yine de gerçeklerin her zaman ortaya çıkma gibi bir huyu vardır.

Kitapların yasaklandığı, yazarların hapse atıldığı ülkelerde neler olduğu herkesin malumudur.

Kitabı yasaklama düşüncesini dile getiriyorsanız bazı gerçekleri saklamak için çırpınıyorsunuz demektir.

Mecliste ifade özgürlüğünü savunan siyasetçi yok

Esen linç rüzgarıyla, Siyaset erbabı bu kitabın yasaklanması için ne gerekiyorsa yapılacağını müjdelerken, siyasetçiler arasından düşünce ve ifade özgürlüğünü net bir biçimde savunan birisi de çıkamıyor yüce parlamentodan!

Medyanın rejim adına sokağa ayar verme çabası

Emirlerindeki medya da rejime sınırsız hizmetten geri kalmıyor. Asparagas haberle ‘’Kitap toplatılıyor’’ haberini yapıyor ve rejime bal kaymaklı bir güzel yağ çekiyor.
Böylelikle de rejim adına topluma ve sokağa ayar veriyor.

Ya soralım o zaman, ortada bir mahkeme kararı bile yokken nasıl yapacaksınız bunu?

Kaldı ki kitabın içeriğindeki bilgiler bir çok insan tarafından bilinen ve bir çok basılı yayında yer alan bilgilerdir.

Güneyde Druşiotis, kuzeyde Ahmet An ve İsmail Tansu  ‘’Aslında kimse uyumuyordu’’ kitabıyla bunları yazmış bir yazarlardı.

Özgürlüklere tırpan politikası devrede

Yazar İlker Özkunt ise burada tüm yazılanları bir kitapta toplamış ve kendine has bir üslupla anlatmış, bunda da kamuoyunu ayağa kaldırmayı başarmıştır.
Yoksa ‘’Milli değerlerimize saldırılıyor’’ bahanesiyle yeni bir evreye geçiliyor ve  özgürlüklere yeni tırpanlar mı geliyor?

Dikkat çeken bir başka şey ise Denktaş ailesi Polise ve Mahkemeye bizzat başvurmazken siyasi bir tetikçinin Polise giderek resmi şikayette bulunmasıdır.

Küçük Dümbük yolda

Yazar İlker Özkunt’un Serdar Denktaşı açık oturuma davet etmesi ise takdire şayan olmakla birlikte, yeni kitabı Küçük Dümbük’ün yolda olduğunu okurlarına müjdelemesi kolay kolay pes etmeyeceğinin açık göstergesidir.

Tebrikler İlker Özkunt; yazmaya ve anlatmaya devam…

Diğer yazıları

Kimliksizler ve AB değerleri – Yılmaz Parlan

 Kendilerini Kimliksiz tanımlayan bir grup insan güneyde Kimlik dairesinin...

KTÖS’ün Rejimle Dansı – Yılmaz Parlan

Bir süre önce KTÖS ve 10’ncu Köyü yazmış sendikanın...

Kapılar ve istirdat politikaları – Yılmaz Parlan

Son zamanlarda aydın bildiğimiz bazı kişiler Sınır Kapılarının açılmasına...

KTÖS ve 10’ncu KÖY – Yılmaz Parlan

10’ncu Köy programı Radyo Mayıs TV’nin yayınından kaldırıldı. Bazıları şaşırsa...

Avrupa futbol şampiyonası ve şovenizm – Yılmaz Parlan

EURO Football 24 ile ilgili bir yorum da ben...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,052TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

Amerika içlerine girerken – Özkan Yıkıcı

Genelikle, Amerikanın dış politikasıyla fazla ilgileniriz. Önemi şu: sistemin...

Belirsizlikler ve provokasyonlar ülkesi Kıbrıs… – Sevgül Uludağ

Şubat 1964’te tezgahlanan bir provokasyonla Aysozomeno (Arpalık) köyünde kan...

İsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti – Fehim Taştekin

Suriyeli siyasi aktörlerin 1930’larda Siyonist Yahudilerle başlayıp İsraillilerle devam...

İşte bütün mesele bu… – Yonca Özdemir

Tam Kıbrıs’tan yeni ayrılmışken, seçimlerde de yaklaşıyorken, akademik değil...

Yalanlarla uzlaşı – Levent Atikoğlu

Yalan, bizim adada güneşten bile daha yakıcıdır. Sabahları gazetelerde, akşamları...

Yargı Kararlarının Eleştirilmesi ve Eleştirinin Sınırları – Latif Aran

İfade özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin “anası” olarak nitelendirilir...

Kısır döngümüzde, seçim dönemine girerken – Özkan Yıkıcı

Her seçim sürecine girerken, şu veya bu şekilde ayni...

Bolivya’da sol iktidar sona seriyor: Darbeciler hesap sorabilir – Kavel Alpaslan

Latin Amerika ülkesi Bolivya, uzun yıllardır sol bir hükümet ile...

Canlı yayın