13 Kasım 2025, Perşembe
16.8 C
Lefkoşa
yaklaşımlarYılmaz ParlanKapılar ve istirdat politikaları - Yılmaz Parlan

Kapılar ve istirdat politikaları – Yılmaz Parlan

Son zamanlarda aydın bildiğimiz bazı kişiler Sınır Kapılarının açılmasına dudak büküp, bunun çözüme engel olduğu iddiasındalar ve “Keşke açılmasaydı” diyenler var.

Uzaktan gazel okumayı seven arkadaşlarımız yani “Kapıları açınca mücadelenin bittiğini söyleyip bu yüzden yılbaşında kapıların kapanması dileğinde bulunanlar” bile var.

Yani utanmayı iyice atmışlar.

Bu politikanın fikir babası CTP’nin ruhani lideri Mehmet Ali Talat Derinya Kapısı açılması için kampanya yürütenlere o dönem bunu medya yoluyla açıkça ifade etmişti.

Meclis de Saray da ellerindeydi

Hatta bir seçim kampanyasında Mağusa’ya yaptığı ziyarette kapılarla ilgili sorduğum bir soru üzerine medya önünde beni kaba bir şekilde azarlamıştı. “Biz meselenin bütününü çözmeye çalışıyoruz, sen kapı açmakla uğraşıyorsun” demişti.

Orada bulunan bir vatandaş “E çözün efendim sizi tutan mı var” diyecekti ama o çoktan öfkeyle uzaklaşmıştı.

Ona sormak lazım; o dönem Meclis de Saray da kendi uhdelerindeydi, niye çözmediniz?

Rejim kapıları kapayım dese zil takıp oynayacaklar

Kıbrıslılar naif insanlar, hep büyük şeyler peşinde koşarız küçük şeyler kesmez bizi. Bütünlüğü severiz. Örneğin; Büyük havalimanı, büyük hastane, büyük soğuk hava deposu, büyük üniversiteler, Grand Oteller. Oteli bile seçerken önündeki “Grand” ismine aldanıyoruz ve neticede ölüyoruz. İşte Grand İSİAS Oteli, işte Grand Kartalkaya.

Yani rejim kapıları kapayım dese zil takıp oynayacak bazılarımız.

Sağdan utanmaz insanların olduğunu biliyoruz ama bulaşıcı olsa gerek virüs gibi yayıldı.

Kapıların açılmasına sıcak bakmayan aydınların iddiaları;

“Mücadeleyi sekteye uğrattı!”

Ya, öyle mi?

Kapılar 30 yıl boyunca kapalıyken Kıbrıs konusunda mesafe alındı da haberimiz mi olmadı!

Şaşkın ördekler gibiydik

Aksine kimse güneye geçemiyor, dünyayla temas edemiyor, deli dumrul gibi yalnızlığı oynuyor ve şaşkın ördekler gibiydik. Kimse de sesimizi feryatlarımızı duymuyordu.

En acil ihtiyacımız olan bir ilacı bile alamıyor, tedarik edemiyor, güneydeki sağlık sistemine erişemiyor ve insanlarımız yok yere ölüyordu.

Ne çabuk unuttuk tüm bunları?

Kapılardan 150 milyon insan geçmiş durumda

Önce Kapıların açılmasıyla ilgili bazı rakamlar verelim: 2003 yılında açılan kapılardan bugüne kadar 150 milyon insan geçmiş durumda! Bu rakama hiçbir aktivite ile ulaşamazsınız ama dudak büktüğünüz kapılar size işte bu imkânı sundu.

Derinya kapısı açıldığında sadece ilk yılında milyonlarca insan geçiş yaptı. Esnaf bir nebze nefes aldı vatandaşlar daha kısa yollardan birbirini ziyaret etme imkanına kavuştu.

Kapılar sosyal ve ticari aktivitenin zirve noktası

Dahası bunlara sadece bir rakam olarak da bakmamak lazım, o rakamlar pek çok şeyin ifadesidir. Orada müthiş bir enerji vardır. Kapılar sosyal ve ticari aktivitenin zirve noktasıdır.

Bunu BM Genel Sekreteri Guterres de fark etti ki taraflardan 3 yeni Kapı daha açılmasını talep etti.

Hep birlikte ayni şarkıya sarıldılar

Akabinde rejimin emir erleri, emir subayları, siyasi acentaları yani Saray, Hükümet eşrafı ve Ana muhalefet rejim adına harekete geçtiler ve hep birlikte ayni şarkıya sarıldılar “Vatandaşlarımızın tümünün oraya geçememesi hazmedemiyoruz ve kabul edemiyoruz”. Hatta Ana muhalefet bunun için politika da geliştirmiş ‘Ne olacak geçip bir kahve içseler?”

Çözümsüzlük politikası devrede

Yani taşınan nüfusun oraya alenen geçmesini talep ettiler, çünkü bu bir çözümsüzlük politikası!

Bunun Türkçe ifadesi bu argümana sarıldığınızda, aslında ne kapı açılmasını istiyorsunuz, ne de Kıbrıs sorununun çözümünü istiyorsunuz demektir.

Ne BM ne de AB gonnora yemiyor

Her şeyden önce, bu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uhdesinde olan bir şey değil. AB normları devrede olduğundan, öncelikle buna AB izin vermez çünkü müktesebata aykırı.

Hep birlikte o söyleme, o şarkıya sarıldığınızda kendinizi de ele vermiş oluyorsunuz.

Burada işlerin emir komuta zinciri içerisinde yapıldığı çok açık bir şekilde görülüyor.

Çünkü ne Genel Sekreter Guterres ne de AB gonnora yemiyor, bilesiniz.

Eski başbakan bile orada şifa aradı

Şimdi isterseniz bir de Kapıların faydalarına bakalım.

Kapıların açılmasıyla 10 binlerce işsiz insanımız güneyde iş aş buldu.

Sağlık merkezlerinde tedavi oldu, hatta eski Başbakan İrsen Küçük bile orada şifa aradı.

Seyahat özgürlüğüne kavuştuk

Toplum olarak seyahat özgürlüğüne kavuşup AB ülkelerine açıldık, dünyayla buluştuk, iletişim kurduk, sosyalleştik, biraz insan olduğumuzu hatırladık, medeniyet gördük.

Dahası var, Türkiye’nin bize uyguladığı N 82 kodu devrede olduğundan eğer kapılar açık olmamış olsaydı, adanın kuzeyinde rehin kalacağımızı biliyor muydunuz?

Ama şimdi özgürce her yere uçabiliyorsunuz.

Milyonlarca turistin sizi ziyaret etme imkânı bulduğunu da unutmayın.

Turizm, ticari aktivite, iş, aş, sosyalleşme ve görgü demek.

Kapıların açılması sosyalleşmeyi de beraberinde getiriyor. Eskiden birbirini düşman bilen insanlar artık ortak iş kuruyor, birlikte yemek yiyor, birlikte eğleniyor, sevişiyor hatta evleniyor.

En önemlisi kapıların açılmasıyla birlikte insanların birbirine gösterilmeye çalışıldığı kadar düşman olmadığı ortaya çıktı.

Kapılar şovenizmin panzehiri oldu

Yani kapıların açılması ve sosyalleşme, 74 yılından beri damardan şırınga ile verilen Şovenizmin de bir tür Panzehiri oldu diyebiliriz.

Biz buna kapılar bir tür nefes borusu oldu dersek de abartı olmaz.

İnsanların mücadele çıtasını yükseltmesi için nefes almaya ihtiyacı vardır.

Kapıların açılmasına itiraz edenlere şunu sormak lazım: Kapılar 30 yıl boyunca kapalıydı, Kıbrıs sorununu niye o zaman çözmediniz veya çözülmedi?

Ticaret güneye kaydı safsatası

Bir de Kapıların açılmasıyla ticaretin güneye kaydığı safsatası var ki bu tamamen bir kara propagandadan ibarettir. Yeni geçiş Kapıları açmamak için de bir bahanedir.

Kaldı ki insanlar karşılıklı ticaret yapıyorsa “Ortak vatan, Birlikte yaşam” deyip duruyorsa bundan niye rahatsızlık duyalım?

Hem insanların ticaret yapması sizi niye rahatsız ediyor?

İnsanlar karşılıklı ticaret yapamıyor, birlikte bir lokantada yemek yiyemiyorsa nasıl ortak vatanı kuracaksınız, izah edin de görelim yani?

Sorun İstirdat politikaların da

Kıbrıs sorunu bugüne kadar çözülmediyse bunu Kapılarda değil Türkiye’nin İstirdat politikalarında arayacaksınız canlarım benim.

Açılan her Kapı rejime atılan bir goldür.

Adanın bütününde 5 ülkenin ordusunun bulunduğu denizlerimizde 7 ülkenin donanmasının olduğunun farkında mıyız?

Diyeceğim o ki, Kıbrıs sorunu uluslararası bir sorundur ve Türkçe ifadesi ile bizim tek başına çözebileceğimiz yani üstesinden gelebileceğimiz bir sorun değildir.

Kapılar çok değerlidir

Hem onca şikâyet ve talebe rağmen yeni kapılar açamıyorsak, Kıbrıs sorununu nasıl çözeceğiz?

Kapıların açılmasına itiraz edenler Kıbrıs sorununu nasıl ve kimlerle çözeceğini de izah etmek durumundadır.

Kapıların değerini bilelim. Çünkü kapılar nefes borumuzdur, bizi dünyaya bağlayan ve dünyalı yapan yegane unsurdur.

Bizi dünya ile buluşturuyor

Her kapının bizi Kıbrıs Cumhuriyeti’yle yakınlaştırdığını, Avrupalılar Birliğinin kapılarını bize ardına kadar açtığını ve dünyayla buluşturduğunu bütünleştirdiğini görmemek için kör olmak lazım.

Diyeceğim o ki Kapı açmak güzeldir, hem de çok güzeldir.

Unutmayınız, evinize yani huzur yuvanıza bile Kapıyı açarak giriyorsunuz.

Diğer yazıları

Bir atama ritüeli ve boykot – Yılmaz Parlan

Hep hareket halinde ama hep ayni yönde hareket eden...

Güzellemeler diyarı ve Dümbük – Yılmaz Parlan

Sosyal medyayı takip ediyorum, profilini değiştiren değiştirene. ‘’Büyük lider, kahraman,...

Kimliksizler ve AB değerleri – Yılmaz Parlan

 Kendilerini Kimliksiz tanımlayan bir grup insan güneyde Kimlik dairesinin...

KTÖS’ün Rejimle Dansı – Yılmaz Parlan

Bir süre önce KTÖS ve 10’ncu Köyü yazmış sendikanın...

KTÖS ve 10’ncu KÖY – Yılmaz Parlan

10’ncu Köy programı Radyo Mayıs TV’nin yayınından kaldırıldı. Bazıları şaşırsa...
4,152BeğenenlerBeğen
946TakipçilerTakip Et
4,079TakipçilerTakip Et
728AboneAbone Ol

Son eklenenler

Yerel Yönetimler ve Gıda Egemenliği – Ecehan Balta

Yerel yönetimler artık yalnızca yol, su, temizlik hizmeti veren...

Bisküvi kokulu bir direniş: Lübnan’da mezhep değil sınıf savaşı! – Kavel Alpaslan

Batı merkezli burjuva-liberal bakış açısıyla yapılan tahlillerde sınıfsal doku...

Bölgede matruşka politikası ve Suriye! – Hediye Levent

Suriye’nin Geçici Lideri Ahmed Eş Şara’nın Beyaz Saray ziyareti...

Yanlışı eleştirmek, doğruyu takdir etmek – Levent Atikoğlu

Sosyal medya, bilgi ve duygunun hızla yayıldığı bir mecradır....

Gündemeleştirme ve sorunlarla ekonomik basit bir görünüm – Özkan Yıkıcı

Merak etmeyin: öyle ağır veya geniş bilgili bir makale...

Patron kim? – Şener Elcil

Temsili demokraside halk şeffaf, hesap verebilir bir seçim sistemi...

Gidişat ve beklenti kıskacında Türkiye – Özkan Yıkıcı

Yeniden K. Kıbrıstan siyasal uçaklar kalkıyor. Önce hükümet yetkilileri...

“Elini yakamızdan çek” demek yeter mi? – Levent Atikoğlu

“AKP elini yakamızdan çek” demek yeter mi?Belki bir vesile,...

Canlı yayın