Home iktibas Yücel Özdemir 8 maddede ‘Ukrayna diplomasisi’nin gösterdikleri – Yücel Özdemir

8 maddede ‘Ukrayna diplomasisi’nin gösterdikleri – Yücel Özdemir

0
Reklamlar

Bu yaza adeta “Ukrayna diplomasisi” damgasını vurdu. ABD Başkanı Donald Trump’ın seçim kampanyası sırasında sarf ettiği “Başkanlığı kazanırsam Ukrayna savaşını 24 saatte bitiririm” demesinin üzerinden sekiz aydan fazla süre geçtiği halde savaş bitmiş değil. Ancak, önceki Başkan Joe Biden döneminden farklı olarak barış yolunda epey taş döşendiği de bir gerçek.

15 Ağustos’ta Alaska’da gerçekleşen Trump-Putin görüşmesinin kendisi bile önemli bir dönemeç oldu. Öncesi bir yana, 15 Ağustos’taki görüşmeden bu yana olup bitenler göz önünde bulundurulduğunda şu sonuçlar dikkat çekiyor:

1- Dünyadaki emperyalist paylaşım mücadelesi Trump’ın sandığından çok daha karmaşık ve zor. “Savaşı 24 saat içinde bitireceğim” dediği halde savaşı bitirememesinin arkasında diğer emperyalist ülkelerin yaptığı hamlelerin önemli bir rolü var. Bu nedenle Ukrayna savaşının seyrinin tek başına ABD tarafından belirlenemeyeceği görüldü.

2- Ukrayna savaşı, Avrupalı emperyalist ülkeleri yeniden ABD’nin arkasında hizaya sokarken, “Ukrayna diplomasisi” farklı çıkarları bir kez daha gün yüzüne çıkardı. “Batı bloku” dediğimiz emperyalist kampta, “lider” durumundaki ABD ve Trump’a teslim olmak istemeyen emperyalist ülke sayısı bir hayli fazla. Ukrayna, bir kez daha her emperyalist ülkenin kendi çıkarını daha fazla öne çıkardığı bir paylaşım sahasına döndü.

3- Almanya, Fransa ve İngiltere’nin merkezinde olduğu Avrupalı emperyalist devletler, Ukrayna’da pay almak için ABD’nin karşısına birlik olarak çıkmak zorunda olduklarını gördü. Trump’ın Avrupa’yı yok sayma tutumu, bu bir arada duruş sayesinde kısmen boşa çıkarılmış görünüyor. Trump-Putin görüşmesinden önce bir araya gelerek beş maddelik talepler listesi yayımlayan Avrupa ülkeleri, görüşmeden hemen sonra yeniden bir araya gelerek durum değerlendirmesinde bulundular. Ardından Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile birlikte Washington’da ortak zirve düzenlemeyi Trump’a kabul ettirdiler. Bunu Avrupa hanesine ABD’ye karşı bir başarı olarak yazmak gerekiyor.

4- ABD tarafından neredeyse “adam yerine” konulmayan, dikkate alınmayan Zelenskiy ise Avrupa’dan aldığı destekle, daha önce kendisini aşağılayan Trump karşısında elini güçlendirmiş görünüyor. Buna rağmen, ülkesinin nasıl paylaşılacağı konusunda bir ağırlığı yok. Asıl belirleyici olan masadaki emperyalistler. Ona biçilen rol, Ukrayna’nın paylaşılmasına onay vererek eşlik etmek. Bundan sonraki rolü de asıl olarak bundan ibaret.

5- Gözünü Nobel Barış Ödülüne diken Trump’ın bundan sonraki hedefi en kısa zamanda Putin ile Zelenskiy’i bir araya getirmek. Pazartesiden bu yana yazılanlara bakılırsa, her iki lider de görüşmeye açık. Sadece görüşmenin ne zaman ve nerede yapılacağı belirsiz. Üçlü zirvenin Avrupa’da yapılmasının Avrupa’nın ağırlığını arttıracağından hareket eden Fransa Cumhurbaşkanı Macron bu nedenle Cenevre’yi önderdi. Ancak Trump, üçlü zirvenin Macaristan’da yapılmasını önererek bu hamleyi boşa çıkardı. AB ve NATO’nun Ukrayna politikasını eleştiren, kimi zaman alınan yaptırım kararlarına uymayan, savaş sürerken Putin’i ziyaret eden aşırı sağcı Macaristan Başbakanı Viktor Orban, bu sayede puan toplayabilir. Bu hamleyle aynı zamanda AB içindeki bölünme derinleştirilecek. Trump’ın Macaristan önerisi Putin’e de yarıyor.

6- Görüşme trafiğine bakılırsa, ABD ve Rusya, Ukrayna’nın paylaşılması konusunda ana hatlarıyla anlaşmış görünüyor. “Toprak değişimi” konusunda Ukrayna’nın kendisi kabul etmezse de masadaki emperyalist devletler kararlı. Savaş cephesinin dondurulması, Kırım ve Donbas’ın Rusya’ya devredilmesi, Rusya’nın kontrolündeki Herson, Zaporijya, Harkiv ve Sumi’nin tamamen ya da kısmen Ukrayna’ya bırakılmasından söz ediliyor. Masadaki emperyalist devletler açısından “toprak değişimi” sorun değil. Bu nedenle Ukrayna’ya bunun kabul ettirilmesi de zor olmayacak.

7- Emperyalistler arasında asıl sorun “güvenlik garantilerinde”. Birkaç gündür Alman basınında Ukrayna’ya sağlanacak güvenlik garantisinin nasıl olacağı üzerinde duruluyor. Öne çıkan görüş Ukrayna’ya bir “barış gücü” nün yerleştirilmesi. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, güvenlik garantilerini, NATO’nun “5. maddesine dayanan” ancak onunla eşanlamlı olmayan garantiler olarak tanımladı. Süddeutsche Zeitung’dan Hubert Wetzel’in yazdığına göre, “Brüksel’de Trump’ın Ukrayna’ya güvenlik garantisini kabul etmesi büyük bir başarı olarak görülüyor.”

Bu demektir ki Trump, Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya bir barış gücü göndermesine, ABD’nin de buna hava desteği sağlamasına onay verdi. Asker gönderecek ülkeler “Gönüllüler Koalisyonu” olarak tanımlanıyor. İngiltere ve Fransa asker göndermeye çok istekli, Almanya temkinli. Ancak bir anlaşmanın sağlanması durumunda göndermeye de hazır. Ukrayna’nın NATO üyeliği ve Ukrayna’ya “barış gücü” adı altında asker konuşlandırma şimdiye kadar Rusya’nın kırmızı çizgisiydi. Yapılan açıklamalara bakılırsa, bu kırmızı çizgilerde bir esneme görünmüyor. Bu nedenle diplomasi trafiğinin bundan sonraki asıl pazarlık konusu, NATO ordusunun Ukrayna üzerinden Rusya sınırına yerleşip yerleşmeyeceğine dair olacak. Finlandiya’nın NATO üyesi yapılmasıyla bir adım daha Rusya’ya yaklaşan NATO, Ukrayna ‘barış’ıyla bunu dolaylı da olsa taçlandırmak istiyor.

8- Batılı emperyalist ülkelerin Ukrayna’yı kontrol altına alarak Rusya’yı askeri kuşatmada ısrar etmesi de görüşmelerden bir uzlaşmanın çıkması ihtimalini zayıflatıyor. Kuşatmada ısrar bir bakıma başa dönmek anlamına geliyor. Bu süreçte Ukrayna’nın tarafsız, bağımsız, hiçbir emperyalistin piyonu olmaması gerektiğinden ise söz eden yok.  2004’teki Turuncu Devrimi’nden bu yana ülkede filler tepişiyor çimler eziliyor. 20 yıldır halkların çektiği acılar, uğradığı yıkımların nasıl telafi edeceği ise ne emperyalistlerin ne de işbirlikçi rejimin gündeminde.

No comments

Yorumunuzu ekleyinCevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Exit mobile version