Çeviren: Semra Çelik
Son aylarda, üst düzey politikacılar ve güvenlik uzmanlarından gelen uyarılar arttı ve bu on yılın sonunda, özellikle 2029 veya 2030’da NATO topraklarına bir Rus saldırısı öngörülüyor.
Bu korkunç tahminler, Rusya’nın yeniden silahlanmasına ilişkin analizlere, Batılı istihbarat teşkilatlarının stratejik değerlendirmelerine ve Kremlin’in giderek daha saldırgan söylemine dayanıyor. Ancak bu tür tahminler aynı zamanda kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet haline gelme ve gerginliği daha da körükleme riskini de taşımıyor mu?
En önemli uyarıcılardan biri de Alman Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius. Ukrayna savaşının sona ermesinden sonra Rusya’nın askeri yeteneklerini tekrar 2029 veya 2030’da NATO ülkelerine saldırının mümkün olacağı noktaya getirmesinin sadece birkaç yıla ihtiyacı olacağını vurguluyor.
Bu nedenle Pistorius, Alman ordusunun “savaşa hazır” bir orduya dönüştürülmesi ve Batı’nın savunma yeteneklerinin büyük ölçüde güçlendirilmesi çağrısında bulunuyor.
Alman dış istihbarat servisi BND’den Bruno Kahl gibi istihbarat şefleri de bu uyarıları destekliyor. Kahl, Putin’in hedefini dünya düzeninin Rusya lehine kökten yeniden düzenlenmesi olarak görüyor ve Moskova’nın en geç 2030’da büyük ölçekli bir saldırı gerçekleştirebileceğini öngörüyor.
Ukrayna savaşı için gerekli olanın çok ötesine geçen Rus silahlı kuvvetlerinin büyük çaplı yeniden silahlanmasına işaret ediyor.
Ancak yaklaşan bir savaş konusunda uyarıda bulunan, hatta bunu öngören sadece Alman sesleri değil. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da büyüyen bir tehditten bahsediyor ve önümüzdeki yıllarda Avrupa’da askeri bir tırmanışı dışlamıyor.
Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo, Rusya’nın sınır bölgesindeki askeri yığınağından endişe duyuyor ve bunu ülkesinin NATO’ya katılımına bir tepki olarak görüyor. Litvanya istihbarat servisi ise Rusya’nın yakında NATO ülkelerine karşı sınırlı askeri eylemde bulunabileceği konusunda uyarıyor.
Ancak bu tahminlerin abartılmaması konusunda uyarıda bulunan şüpheci sesler de var. Carlo Masala gibi güvenlik uzmanları, bir Rus saldırısının zamanlamasının bu kadar kesin bir şekilde tahmin edilebileceğinden şüphe ediyor.
Onun gibi uzmanlar kısa süreli provokasyonların büyük çaplı bir savaştan daha olası olduğunu düşünüyorlar ve yaklaşan bir çatışmanın sürekli olarak dile getirilmesinin, halkı artan askeri harcamalara hazırlamak için politik olarak da kullanılabileceği konusunda uyarıyorlar.
Sonuç olarak, 2029 veya 2030’da olası bir savaş patlak vermesiyle ilgili tartışma öncelikle bir şeyi gösteriyor: Avrupa’daki tehdit algısı kökten değişti.
Rusya ile yumuşama ve iş birliği dönemi şimdilik sona erdi; bunun yerine güvensizlik, yeniden silahlanma ve acil durumlara hazırlık hakim.
Rus politikasıyla ilgili birçok uyarı haklı olduğu kadar, büyük bir savaşın sürekli olarak gündeme getirilmesi de riskler taşıyor. Ölümcül bir silahlanma yarışına yol açabilir, uzlaşmaları daha zor hale getirebilir ve en kötü durumda, önlemeyi amaçladığı tırmanışa katkıda bulunabilir.
Bu nedenle, tüm tahminlerde ve uyarılarda dikkatli olmak gerekir; böylece kasvetli gelecek senaryoları nihayetinde kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet haline gelmez.