2025 yılında Türkiye’de AKP’nin “Aile Yılı” olarak ilan ettiği dönemde, LGBT bireyleri hedef alan yeni bir yasa tasarısı gündeme geldi. Bu tasarı, Türk Ceza Kanunu ve Medeni Kanun’da değişiklikler öngörüyor. Örneğin, “biyolojik cinsiyet” kavramı kanuna eklenerek, LGBT ile ilgili ifade ve görünümler “hayasızlık” olarak değerlendirilecek. Ayrıca, cinsiyet uyum sürecine başlama yaşı 18’den 21’e yükseltilecek ve süreç daha sıkı denetimlere tabi tutulacak. Aynı zamanda Türkiye, enerji politikalarında ve sürdürülebilirlik hedeflerinde de önemli adımlar atmayı planlıyor, yenilenebilir enerji kapasitesini artırmak ve enerji verimliliğini yükseltmek gibi stratejiler öne çıkıyor.
2025 yılı, Türkiye’de LGBT bireyler ve alternatif yaşamı benimseyenler için önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl olarak kayda geçti. AKP’nin “Aile Yılı” olarak ilan ettiği bu dönemde, LGBT bireyleri hedef alan yeni bir yasa tasarısı gündeme getirildi. Bu tasarı, Türk Ceza Kanunu ve Medeni Kanun’da köklü değişiklikler öngörüyor.
Biyolojik Cinsiyet Kavramı: Tasarının en dikkat çekici noktalarından biri, “biyolojik cinsiyet” kavramının kanuna eklenmesidir. Bu kavram, LGBT bireylere yönelik ifade ve görünümlerin “hayasızlık” olarak değerlendirilmesine yol açacak ve genel ahlaka aykırı davranışları teşvik eden kişilere hapis cezası verilmesine zemin hazırlayacaktır.
Cinsiyet Uyum Süreci: Cinsiyet uyum sürecine başlama yaşı 18’den 21’e yükseltilirken, bu sürece başvurabilmek için kişinin üreme yetisini kalıcı olarak kaybettiğini ve cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunlu olduğunu gösteren bir sağlık kurulu raporu sunması gerekecektir.
Resmi Belgelerde Değişiklikler: Cinsiyet değişikliği sürecinde izinsiz tıbbi müdahaleler yasaklanacak ve resmi belgelerde cinsiyet hanesinin değiştirilmesi daha sıkı denetimlere tabi tutulacaktır.
Türkiye’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2024-2028 Stratejik Planı, yerli kaynak kullanımını ve sürdürülebilir enerji güvenliğini ön planda tutarak enerji sektörünün geleceğini şekillendirmeyi hedeflemektedir. Bu plan, yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması, şebeke esnekliğinin geliştirilmesi ve enerji verimliliğinin yükseltilmesi gibi maddeleri içermektedir.
Türkiye, Avrupa’ya enerji tedarikinde kilit bir transit ülke konumuna gelerek, Rus gazına alternatif bir kaynak sunmayı hedeflemektedir. Bu strateji, hem Türkiye’nin hem de bölgenin enerji güvenliğini artırmayı amaçlamaktadır.
Türkiye’de LGBTQ+ bireyleri hedef alan yasa tasarısı ve alternatif yaşamı hedef alan gelişmeler, ülkenin sosyo-politik ve ekonomik dinamiklerini şekillendirmektedir. Bu gelişmeler, toplumun farklı kesimlerini ve gelecek vizyonunu doğrudan etkileyecek niteliktedir. Özellikle enerji alanında yapılan yatırımlar ve düzenlemeler, Türkiye’nin bölgedeki stratejik önemini artırırken, LGBTQ+ bireyleri hedef alan yasa tasarısı toplumsal tartışmalara yol açmaktadır.
İnsan hakları, her bireyin doğuştan sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerin bütünü olarak tanımlanabilir. Bu haklar, bireylerin insan onurunu korur, toplumda adaletin ve eşitliğin sağlanmasına katkıda bulunur. İnsan haklarının korunması ve güçlendirilmesi, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün teminatıdır.
İnsan hakları, bireylerin yaşam kalitesini iyileştirir ve toplumun genel refahını artırır. İnsan haklarına saygı gösteren bir toplumda:
- Her birey eşit haklara ve fırsatlara sahip olur.
- Adalet, özgürlük ve eşitlik ilkeleri korunur.
- Bireyler arasında dayanışma ve güven duygusu güçlenir.
- Toplumsal barış ve istikrar sağlanır.
Ayrımcılık, bireylerin ırk, cinsiyet, din, etnik köken, engellilik durumu gibi faktörlere dayalı olarak farklı muamele görmesi anlamına gelir. Ayrımcılık, toplumlarda derin yaralar açar ve birçok olumsuz etkiye yol açar:
- Sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin artması
- Toplumda kutuplaşma ve ayrışma
- Adalet duygusunun zedelenmesi
- Bireylerin özgüven ve motivasyon kaybı
Ayrımcılığın toplumları geriye götüren bu etkileri, insan haklarının korunmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Son dönemde Türkiye’de gündeme gelen yeni yasa tasarısı, insan hakları ve özgürlükler konusunda endişelere yol açmaktadır. Bu yasa tasarısı, mevcut otoriter rejimin totaliter bir yapıya dönüşmesi riskini beraberinde getirmektedir.
Yeni yasa tasarısının bazı özellikleri şunlardır:
- İfade özgürlüğünün kısıtlanması: Basın ve sosyal medya üzerinde sıkı denetim ve sansür uygulamaları
- Adalet sisteminin siyasallaşması: Yargı bağımsızlığının zedelenmesi ve yargıçların siyasi baskılar altında kalması
- Toplantı ve gösteri yapma hakkının sınırlandırılması: Barışçıl protesto ve gösterilerin engellenmesi
- Sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin kısıtlanması: Sivil toplumun güçsüzleştirilmesi ve muhalif seslerin susturulması
Bu yasa tasarısı, Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi konusundaki uluslararası taahhütlerine aykırı düşmektedir. Ayrıca, ayrımcılığı ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirebilir.
İnsan hakları, her bireyin onurlu ve özgür bir yaşam sürmesi için vazgeçilmezdir. Ayrımcılığın toplumları geriye götüren etkileri göz önünde bulundurulduğunda, insan haklarının korunması ve güçlendirilmesi bir zorunluluktur. Türkiye’deki yeni yasa tasarısının otoriterden totalitere geçişine karşı durmak, insan hakları ve demokrasinin savunulması açısından büyük önem taşımaktadır.