24 Ağustos 2025, Pazar
22.8 C
Lefkoşa
Kıbrıs iktibasNiyazi KızılyürekSahi, Erenköy’ü neden yerleşime açmıyorsunuz? 2025 Dillirgası 1964 Dillirgası değil ki! -...

Sahi, Erenköy’ü neden yerleşime açmıyorsunuz? 2025 Dillirgası 1964 Dillirgası değil ki! – Niyazi Kızılyürek

alıntı yapılan kaynakyeniduzen.com

Erenköy’ün yerleşime açılabileceği fikrini ilk defa Meta Hatay’dan duydum. Bir sohbet esansında Mete, Erenköylü Kıbrıslı Türklerin topraklarına sahip çıkmaları, köylerine yerleşmeleri veya topraklarını işletmeleri fikrini ortaya attı ve böyle bir adım atılırsa, bölgenin trafiğe de açılabileceğini söyledi.

Doğrusu, ben yaratıcı fikrin güven yaratıcı bir önlem olabileceğini düşündüm. Konu üzerinde kafa yormaya karar verdim ve bölgeye bir ziyaret düzenledim. Tabii, Erenköy’e girilemeyeceği için Pirgo köyünde konakladım ve aşağıdaki yazıyı yazdım.

Dillirga’nın Kıbrıslı Türklerin Kolektif Hafızasındaki Yeri Üzerine

Dillirga bölgesinin, özellikle Erenköy’ün yakın Kıbrıs tarihinde hem Kıbrıslı Türkler için, hem de Kıbrıslı Rumlar için apayrı bir yeri vardır.

Kıbrıslı Türkler, Türkiye’den silah getirmeye Erenköylü balıkçılarla başladılar. Adanın kuzey-doğu sahillerinde yer alan köyden kayıklarıyla Türkiye’ye ulaşan Kıbrıslı Türklerin 1956/57 yılında amatörce başlattığı silah sevkiyatı daha sonra profesyonel bir askeri örgütlenmeyle devam etti.

1964 yılında devam eden toplumlararası çatışmalar esansında yurt dışından gelip Erenköy ve Dillirga bölgesinde toplanan öğrencilerle diğer Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumların saldırılarına karşı direndiler ve bölgede birkaç yıl mahsur kaldılar.

Bu, aynı zamanda Kıbrıs Sorunu, “anavatandan beklentiler” ve savaş ve barış konularında tam bir sorgulama dönemi oldu.

Bu deneyimin 1960 sonrası Kıbrıs Türk Solunun oluşumunda önemli bir yeri vardır. Başta Naci Talat, Alpay Durduran, Özker Özgür gibi 1960 sonrası Solun kurucu isimleri  ve daha birçok kişi için, Erenköy ve civarında yaşadıkları savaş deneyimi bir dönüm noktası oldu.

Solun, anti-militarizmin ve savaş karşıtlığının yolunu bu deneyimin ışığı/karanlığı altında buldular.

Erenköy savunması, Kıbrıslı Türklerin başka bölgelerde ortaya koydukları direnişe benzemez.

Baf, Limasol ve Larnaka gibi bölgelerde yerel direniş söz konusu iken, Erenköy ve civarında Kıbrıslı Türkler yerel-ötesi geniş bir katılımla kolektif bir direniş sergilediler.  

Dillirga’nın Kıbrıslı Rumların Kolektif Hafızasındaki Yeri Üzerine

Dillirga ve Erenköy’ün Kıbrıslı Rumların kolektif hafızasında da ayrı bir yeri vardır. Türkiye’nin 1964 Ağustos’unda bölgede yaptığı yoğun bombardımanda napalım bombalarının hedefi oldular. Bu zor günlerinde Yunanistan’dan bekledikleri desteği görmediler ve “anavatan” konusunu tartışmaya açtılar.

Fakat, 5 Ağustos 1964 tarihinde Makarios’un emri ile bölgeye saldıran Kıbrıslı Rumlar gerçekte o bölgeye neden gönderildiklerini hiçbir zaman tam olarak öğrenemediler. Onlara söylenen, o bölgeden Türklerin adaya silah taşıdığıydı ve “bütün mevzilerin temizlenmesi gerektiğiydi.” Makarios’un emri böyleydi.

Oysa saldırının gerçek amacı, Cenevre’de Türkiye, Yunanistan ve ABD arasında yapılan görüşmeleri berhava etmekti. Bu müzakerelerde Amerikalıların ortaya koyduğu Acheson Planı görüşülüyordu.

Türkiye’ye Karpaz bölgesinde % 4.5 oranında toprak verilerek adanın geri kalan büyük kısmının Yunanistan ile birleşmesini öngören Acheson Planı, Yunan hükümeti ile Makarios arasında derin görüş ayrılığı yaşanmasına yol açmıştı.

Yunanistan başbakanı Yorgos Papandreu “size bir apartman bağışlarlarsa, bir dairesini verebilirsiniz” diyordu ve Acheson Planının kabul edilmesini istiyordu.

Türkiye de öneriye sıcak bakıyordu. Kendisine verilecek toprağın kira değil, egemenlik esasına dayanması koşuluyla planı kabul etmeye hazırdı.

Fakat, Başpiskopos Makarios “Atofia-Enosis”, yani “Pür, Sulandırılmamış Enosis” diyordu ve Türkiye’ye toprak verilmesine karşı çıkıyordu.

Ve Kıbrıslı Rumları o Ağustos günü Dillirga bölgesinde ölmeye ve öldürmeye gönderirken aklında Acheson Planını öldürmek vardı.

Öyle de oldu ve Dillirga saldırısıyla Acheson Planı tarihe karıştı.

2025 Dillirga’sı 1964 Dillirga’sı Değil!

Yukarıda özetle anlattıklarımızdan da anlaşılacağı gibi, bugün askerlerin kontrolünde kapalı bir bölge olan Erenköy Kıbrıslı Türkler açısından bir hafız mekanıdır.

Fakat, 2025 Dillirgası 1964 Dillirgası değil!

Erenköy, 1964’te Kıbrıslı Türklerin denize açılan nadir kapılarından biri idi. Oysa, bugün Türk tarafı adanın neredeyse bütün kuzey sahillerine hükmediyor.

Yunan Cuntasının 15 Temmuz 1974 tarihinde Makarios’a karşı yaptığı darbeden sonra başbakan Bülent Ecevit’in savaştan kaçınılması için ortaya koyduğu öneriler arasında, adanın kuzeyinde denize açılan bir bölgenin Kıbrıslı Türklerin kontrolüne verilmesi de yer alıyordu.

Yunan Cuntası bu öneriyi kabul etseydi, 74 Savaşı belki de olmayacaktı.

Bugün, sadece adanın kuzeyinde denize açılan bir bölge değil, kuzeyin bütün bölgeleri denize açılıyor.

Bu koşullarda Erenköy’ü, içinde yaşam olmayan bir hafız mekanı olarak elde tutmak ne kadar anlamlıdır?

İki toplum arasında güven artırıcı önlemlerin konuşulduğu, bundan da büyük oranda geçit kapılarının açılmasının anlaşıldığı bir dönemde Erenköy’ü Kıbrıslı Türklerin yerleşimine ve trafiğe açmak neden düşünülmesin?

Köyün yanı başındaki Pirgo köyü giderek yerli ve yabancı turistler için bir cazibe merkezine dönüşüyor. Yoğun bir yeşil içinde küçük hoteller, nadide barlar ve restoranlar, doğa içinde sakin bir tatil geçirmek isteyenler için çok güzel bir ortama sunuyor.

Erenköylü Kıbrıslı Türkler bu nimetlerden neden yararlanmasın?

İsteyen Kıbrıslı Türklerin köye yerleşmesiyle hem kendi topraklarına kavuşacaklar, hem de bölgenin trafiğe ve ekonomiye açılması sağlanacak.

Erenköy bir hafıza mekanı olmaya zaten devam edecek. Orasının toplumun kolektif hafızasındaki yerinin silinmesi mümkün değildir.

Fakat, bunun için toprağı bir müzeye çevirmek gerekmez. Dünyanın pek çok yerinde insanların cıvıl cıvıl toplandıkları, tatil yaptıkları hafız mekanları vardır. Başta Normandiya olmak üzere,   Avrupa bu tür mekanlarla doludur. 

Toprağı insanın hizmetine sunmaktan daha “kutsal” ne olabilir ki?

Hem, Erenköy’ün yerleşime açılması BM Genel Sekreteri nezdinde de takdire şayan bir adım olur. Maria Angela Holguin haklı olarak “Kıbrıslılar geçmişte yaşıyor” diyor.

Bir defa olsun ileriye baksak olmaz mı?

Diğer yazıları

Kabileler Diyarı Kıbrıs ve Umudun Adı – Niyazi Kızılyürek

Kıbrıs bir kez daha yanarken cemaatler bir kez daha...

Karamanlis: “Makarios yanlışta devam ettiği için 1974’e gelindi” – Niyazi Kızılyürek

Konstantinos Karamanlis Yunanistan’ın politik yaşamında önemli bir yere sahiptir....

Kıbrıs Sorununun Tarihselliği Bize Ne Anlatıyor? – Niyazi Kızılyürek

Kıbrıs Müzakerelerinin ne zaman başlayacağı belli değil. Üç ay...

Kıbrıs Rum müesses nizamının çözüm “takiyyesi” ve seçimler – Niyazi Kızılyürek

Kıbrıs Rum karar vericileri son yılların jeopolitik gelişmelerinin ışığında...

Adaletsizlik Radikalleşmeye Yol Açar! – Niyazi Kızılyürek

“Ahlak dışı araçları ahlaki amaçlara ulaşmak için kullanmanın yanlış...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,052TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

Holanda gelişmeleri ile krizler çağrışımları – Özkan Yıkıcı

Kapitalist sistem içinde, size birileri insan hakları veya demokratik...

Bir Kıbrıs Cumhuriyeti yazısı – Şener Elcil

“Bir akarsuda kavga eden iki balık görürseniz, bilin ki...

Çocukluğumuzun Renkleri, Yakılan Köyler ve Bölünmüş Adalar – Pınar Taş

Bazen hala soruyorlar; “Kürtleri ikinci sınıf hissettiren nedir?”Oysa cevabı...

8 maddede ‘Ukrayna diplomasisi’nin gösterdikleri – Yücel Özdemir

Bu yaza adeta “Ukrayna diplomasisi” damgasını vurdu. ABD Başkanı...

Kooperatiflerde işler karışık – Özkan Yıkıcı

Son günlerde bazı kooperatif kuruluşlarda grevler yapılıyor. Bugün grev...

Cemiyet hayatının kapıları kırılınca: İşçi Kulüpleri – Kavel Alpaslan

Bugün ‘kulüp’ dediğimizde aklımızda canlanan manzarayı bir düşünelim? Şehrin...

Lübnan bir kere daha çapraz ateş altında! – Hediye Levent

Suriye gündeminden ötürü bir türlü sıra gelmediği için gölgede...

Canlı yayın