Home Kıbrıs iktibas Şener Elcil Bir Kıbrıs Cumhuriyeti yazısı – Şener Elcil

Bir Kıbrıs Cumhuriyeti yazısı – Şener Elcil

0
Reklamlar

Bir akarsuda kavga eden iki balık görürseniz, bilin ki oradan uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir” diye bir Kızılderili atasözü vardır.

Bu söz Kıbrıs için de çok anlamlıdır.

Dünyanın büyük bölümünü egemenliği altına alıp, sömürgeleştiren İngiliz İmparatorluğu II. Dünya Savaşı sonunda yaygın bir şekilde sömürgelerini terk ederken, geride “böl, parçala, yönet” taktiğine dayandırdığı stratejisi gereği, etnik veya dini çatışma alanları bırakmıştır.

Arif Hasan Tahsin Hoca yazılarında İngilizleri, konduğu her yere larvasını bırakan “kurt sineğine” benzetirdi.

Bugün dünyanın birçok yerinde devam eden siyasi sorunların temelinde İngiliz emperyalizminin izlerini görürsünüz.

Filistin sorunu ve Keşmir sorunu buna verilecek en güncel örnekler olduğu gibi üzerinde yaşadığımız Kıbrıs adasındaki sorun da onların eseridir.

Kıbrıs’ta yaşayan insanları etnik ve dini temele göre ayrıştırarak onları çatışmaya iten, İngiliz koloni yönetimi, bir yandan da onları barıştırma çabası içindeymiş gibi bir taktik izledi.

EOKA ve TMT’nin faaliyetlerinden şikâyet edip, onlarla mücadele ettiği izlenimi verirken, onları da kullanmayı çok iyi bildi.

Bir sohbetimizde EOKA’nın ikinci adamı Kriyakos Matsis’in kardeşi Yannakis Matsis; bana İngiliz Valisi Harding’in kendisine ulaştığı ve ağabeyi Kyriakos’a iletilmek üzere bir mektup verdiğini anlatmıştı.

Mektup Kıbrıs sorununu çözmekle ilgili öneri içermekteydi.

Lefkoşa’da Kyriakos’un gizlendiği sığınakta mektubu gizlice ona ileten Yannakis, Kyriakos’un mektubu okuduğunu ve çok olumlu bulduğunu anlatmıştı.

Devamında Kyriakos “Mücadelemiz başarılı oldu. İngilizler bağımsızlığımızı kabul ettiler. Daha fazla kan dökülmesine gerek yok. Bu durum devam ederse İngilizler Türkiye’yi de işin içine çekecekler ve Kıbrıs Sorunu asla çözülmeyecek” dedi.

Antlaşmayı kabul etmek için EOKA’nın lideri Grivas’a başvuran Kyriakos olumsuz yanıt alır. Türkiye’nin Kıbrıs konusuna dahil edilmesi, “ya taksim ya ölüm mitingleri” ve TMT’nin kuruluş çalışmaları bu tarihten sonra hız kazanır.

Bu öngörüyü yapan ve Grivas’tan red cevabı alan Kyriyakos Matsis de 19 Kasım 1958’de Dikomo’da (Dikmen) saklandığı sığınağında ihbar üzerine tespit edilip, öldürülür.

1958 yılı baştan sona adadaki iki toplumun provokasyonlarla çatıştırıldığı ve ayrıştığı bir yıl olmuştur.

27 -28 Ocak olayları, Türk Haberler Ajansı’na bomba koyulması, Ay Kasiano saldırısı gibi yeraltı örgütlerinin organize ettiği saldırıların tek amacı güven ortamını ortadan kaldırıp, iki toplumu birbirinden koparmaktı.

Bir yandan adada terör eylemleri ile kan dökülür ve yüzlerce masum insan öldürülürken, Paris’te NATO zirvesinde bir araya gelen Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Yunanistan Dış işleri Bakanı Evangelos Averof, ABD ve İngiliz meslektaşları ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile ilgili çalışmaları başlattılar.

Londra ve Zürih’te yapılan görüşmeler sonunda, İngilizler adada egemen üsler alarak ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne, kendileri ile birlikte Türkiye ve Yunanistan’ı da garantör yapıp, NATO etkisine sokarak bağımsızlık vermeyi kabul ederler.

Birbiri ile çatıştırılıp, düşmanlaştırılan iki toplumun ortaklaştırılması ile kurulan yeni cumhuriyetin yaşatılması gerçekten çok zordu.

Ay Spiridon’un Çanları” isimli kitabında Mehmetali İlkman (Tremeşeli) temsilciler meclisine seçilen milletvekillerinin hemen hemen tümünün TMT ve EOKA’nın en etkin üyeleri olduğunu yazar.

Yeraltı teşkilatlarından gelmiş, Taksim ve Enosis idealini sonuna kadar savunan kadrolarla ortak bir cumhuriyetin devam etmesi mümkün değildi.

İşin içine dış müdahaleler de girince çatışma kaçınılmaz hale geldi. Cumhuriyete inanmayan, ortaklığı benimsemeyen, kendini Türk ve Yunan uluslarının parçası görenlerle ortaklık cumhuriyeti sürdürmek mümkün değildi.

Kıbrıs’a ve Kıbrıslılığa inanan son bir avuç insan da ya öldürülerek veya adadan kaçırılarak çatışmanın alt yapısı tamamlandı.

EOKA kadroları devleti sahiplenerek, Kıbrıslı Türkleri dışlarken, TMT kadroları da devlete dönmek isteyenleri engellediler.

Yaratılan terör ve korku havası iki toplumun ayrışmasını hızlandırdı. Kıbrıs Türk toplumu “devlete isyan etmekle” suçlanırken, 4 Mart 1964‘te Türkiye’nin de onay vermesiyle alınan 186 sayılı kararla Kıbrıslı, Rumlar devletin tek sahibi yapıldı.

Kıbrıslı Rumların oluşturduğu yeraltı örgütlerinden birinin başı olan Vasos Lissarides’in bu ayrışma döneminde sadece Kıbrıslı Rumlar’ın olduğu mecliste yaptığı konuşma çok ilginçtir.

Kardeşlerim, size kardeşlerim diyorum çünkü bugün aramızda Kıbrıslı Türkler yok” söylemi ve yine Kıbrıslı Türk Milletvekili Kemal Deniz Bey’in Lefkoşa polis merkezinin avlusundaki Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağını TMT yetkililerinin indirmesine yönelik “o bayrak bizim de bayrağımızdır” sözü karşısında uğradığı saldırı, cumhuriyet ortaklığının neden sürdürülemediği hakkında bize önemli mesajlar vermektedir.

No comments

Yorumunuzu ekleyinCevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Exit mobile version