Dijital Çağda Arzu, Etik ve İhanet Üzerine Notlar
Artık kimse “nerelisin?” diye sormuyor. Tinder, Bumble, Hornet, Grindr, Feeld, Bamboo, Hinge ya da Instagram DM’leri… Dijital çağda flört, bedenin sınırlarını yitirip algoritmaların yönettiği bir oyuna dönüşmüş durumda.
Herkes kendini “açık fikirli”, “gezgin ruhlu”, “politik olarak bilinçli” biri olarak gösterebilir. Ama ilk karşılaşmada, yüzeye çıkan kelimeler her şeyi ele veriyor:
“Biz sizi kurtardık.”
“Sizin oralar zaten bizdendi.”
“O dönem biz zarar gördük.”
“Ben politik biri değilim ama…”
Tarihten habersiz, sömürge geçmişine duyarsız, milliyetçi bir içeriği flörtöz bir kılıkla sunan yeni nesil dijital faşistlerle karşı karşıyayız her yerde. Bunu farklı şekillerde, sonradan da fark edebiliyoruz.
Dışarıdan yakışıklı, feminen, karizmatik, queer-friendly, maskülen, erkek gibi erkek olan (her ne ise kafamızda canlanan), ya da her ne ise sizin hoşunuza giden artık, birkaç dakika içinde insanın geçmişini inkâr eden, kimliğini buharlaştıran, tarihini egzotikleştiren biri hâline gelebiliyor.
Soru şu: Sevişebilir misin böyle biriyle?
Geçici Zevk, Kalıcı İhanet mi?
Haz geçici olabilir ama bazı şeyler kalıcıdır. Bazen o gece yalnızca cinsellik değil, etik de paylaşılır. Bazen sevişeceğiniz kişi politika, çevre, insan hakları, ve genel konularda konuşmaktan kaçınıyorsa; ardında temel etik değerler konusundaki fikir ayrılıklarını sevişmeye engel teşkil edeceği korkusu vardır.
Ve bu bir taktiktir. Elde edene kadar susmayı, rengini belli etmemeyi seçer karşıdaki bazen ve bu çok tehlikeli olabilir.
Bazı öpüşmeler suç ortaklığı taşır. Bazı temaslar, sessiz bir inkârın bedenle kurulan versiyonudur. Özellikle de flört ettiğin kişi, senin kimliğini küçümseyen veya milliyetçi bir romantizmle konuşan biriyse…
Düşünün: Seviştiğiniz kişi size “Biz sizin oraları fethettik,” der gibi bakıyorsa, bu sadece tensel bir mesele midir hâlâ? “Biz sizi kurtardık,” diye fısıldayan biriyle yaşanan haz, gerçekten bir zevk mi yoksa hafızanın, direnişin ve kimliğin geçici olarak askıya alınması mı?
Milliyetçilik ve Hamaset Yatakta da Devam Eder
Milliyetçilik sadece meydanlarda slogan atanların değil. Yatakta, ilişkide, flörtte de kendini gösterir. “Ben apolitik biriyim,” diyerek başlayan her cümle, aslında iktidarın diline teslim olmuş bir itiraftır. O faşist, o milliyetçi, o seksist kişi… Seninle sevişirken aslında senin bedenin üzerinden kendi zaferini ilan eder. “Seni fethettim,” der bedeniyle. “Senin gibi birini bile baştan çıkarabildim.”
O zaman tekrar sormak gerekiyor: Tek gecelik bir seks bile, bütün politik ve insani değerlerin üstüne çıkabilir mi?
Sevişmenin de Ahlakı Var
Haz politik değil midir? Arzu nesnesi önemli değil midir?
Cevap basit: Önemlidir. Çünkü dokunduğumuz bedenler, aynı zamanda zihinsel hafızalar taşır. Ve biz bu temaslarla, ya geçmişimize sadık kalırız ya da onu inkâr ederiz. Dijital çağın anonimliği, bu sorumluluğu üzerimizden alamaz. Aksine, daha da büyütür.
Yalnızca “iyi öpüşüyor” diye bir ırkçıyla, bir sömürgeciyle, bir inkârcıyla, bir sahtekârla birlikte olmanın ardında, utancın ve pişmanlığın kuruduğu bir sabah vardır.
Ve Son Bir Soru:
İstisnalar kaideyi bozar mı?
Hangi haz, faşizme göz yummaya değer?
Hangi gece, sabahında utancı haklı çıkarır?
Bir milliyetçinin dokunuşunda ne kadar şefkat olabilir?
Bir hamasetin içinde ne kadar hakikat barınır?
Bir beden, yalnızca zevk nesnesi midir, yoksa politik bir alan mıdır da aynı zamanda?
Yoksa artık şunu kabul etmeliyiz:
Gerçek özgürlük, sadece arzuda değil; arzunun yöneldiği kişide de etik, eşitlik ve adalet aramaktan geçer.