tüm yazılar:

Şimdilik “sıyırttık…” ama ya 3 ay sonrası? – Hasan Kahvecioğlu

Orjinal yazının kaynağınoktakibris.com

1974’te “kan döktük aldık, bizimdir” dediğimiz Rum malları, hem bizim hem de Türkiye’nin başına büyük dertler açmaya devam ediyor.

10 Haziran’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı yeni “karar”, Bay Tatar’ın ya da Bay Üstel’in göstermeye çalıştığı gibi “bizden yana” bir karar değil…

Hele hele “KKTC yargısına uluslararası güven arttı” şeklindeki bir yalanı asla içermiyor.

En başta bilelim ki; bu mahkemenin “muhatabı” Türkiye’dir… Rum mallarını “gasp etmekle” suçlanan da Türkiye’dir.

Sarayönü’ndeki “Taşınmaz Mal Komisyonu”nun icraatlarından da Türkiye sorumlu tutulmaktadır.

Yani biz, Kıbrıslı Türkler orada “yok”uz…

Bu yüzden Bay Tatar ile Bay Üstel’in “zil takıp oynamaları” tamamen bir siyasi aldatmacadır.

Bu mahkeme Kıbrıs’ta yalnızca “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanıdığını ikide bir bizimkilere anımsattığı halde “KKTC kurumlarını tanıdılar” gibi bir algı yaratılmak istenmesi de “dürüstlük”le bağdaşmıyor.

Bu yüzden yeni AİHM kararı üzerinden “yoktan yonga çıkarmak” siyaseten Kıbrıslı Türkleri aldatmaya, kandırmaya çalışmak demektir.

Kararla ilgili en kestirme değerlendirme aslında “şimdilik sıyırttık” şeklinde özetlenebilir.

O da, tamamen “geçici”dir, çünkü mahkeme süreci devam etmektedir.

Maraş’ta; deniz kenarında 10 katlı bloklardan oluşan binaların sahibi “KV Mediterranean Tours” şirketi, tazminat ve iade talebiyle tam 15 yıl önce Taşınmaz Mal Komisyonu’na (TMK) başvuruda bulunmuştu.

Yasaya göre, Komisyon’un bir ay içinde değerlendirme yapıp, mal sahibine bir yol haritası sunması gerekiyordu.

Komisyon bunu yapmadı. Tüm başvurularda olduğu gibi işi salladı, geciktirdi… Bu dava da böylece askıda kaldı…

Bunun üzerine bu şirket, 2017 yılında yeniden AİHM’ne başvurdu. Türkiye “Mahkemeye gitme, sana masraflarını ödeyelim” dediyse de şirket “artık çok geç” diyerek kabul etmedi.

Şirket; 50 yıllık kullanım kaybı, tazminat, zarar ziyan ve iade üzerinde ısrar etti.

Bu mahkeme; 10 Haziran’da “TMK gecikiyor, bir iç hukuk yolu olarak çareler üretemiyor, üretse de hak sahiplerine paralarını ödemiyor” diyebilirdi.

Böylece bizim “Komisyon” da tarihe gömülürdü.

Böyle bir “korku” üzerine, bizimkilerin paçaları tutuştu.

İşte bu yüzden apar topar bir fon oluşturdular ve 2024-2025 yılları içinde hak sahibi Rumlara alel acele 106 milyon Sterlin ödeme yaptılar.

Yani; yumurta kapıya gelince Ankara’nın da “sert telkinleri”yle bulup buluşturup bu parayı verdiler. 20 yılda 300 milyon… Son bir yılda 100 milyon…

Komisyon’un “isteksizliği” ve işlerin yavaş yürümesi, tabii ki Tatar’ın ve temsil ettiği Ankara’nın siyasi tercihiydi.

Başvuran Rumların; analarından emdiği sütü burunlarından getirdiler…

Düşünebiliyor musunuz?

Bugüne kadar bu Komisyon’a 8178 kişi başvurdu. Bunların ancak 2041 tanesi sonuçlandırıldı. Yani dörtte biri. Belirlenen tazminat tutarı ise 538 milyon Sterlin…

Ancak bunun da sadece 350 milyonu ödendi. Yani; Komisyon, acilen 150 milyon Sterlin bulup buluşturup, bekleyen hak sahiplerini ödemesi lazım.

İşte bu veriler ışığında mahkeme; TMK’nın, iddiayı incelerken tutarlı, özenli ve yeterince hızlı hareket etmediğine vurgu yaparak Komisyon’un pasif tutumunu, yaşanan gecikmeleri kararında belirtti ve İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğini de apaçık biçimde söyledi. Üstüne üstlük dava masraflarını Türkiye’nin ödemesine de hükmetti.

Gene de bu Komisyon’u (TMK) iç hukuk yolu olmaktan çıkarmayı göze alamadı. Bu kararla;  Komisyon’a adeta bir şans daha vermeyi denedi. Çünkü Rum mülk sahiplerini çaresiz bırakırsa, hepsinin AİHM’nin kapılarına dayanacağını biliyor. Bu yüzden “Herşeyi berbat etmeyi” göze alamıyor.

Türkiye’ye “teoride birşeyler yaptınız” diyor ama “mevcut çareler uygulanabilir olmalı” diyerek de ciddi bir uyarıda bulunuyor.

Kararın asıl önemli yanı ise şu: Mahkeme taraflara 3 ay süre veriyor. Zarar ziyan ile ilgili bana rakam getirin diyor. Ya da “anlaşın öyle gelin” diyor.

Bay Tatar ve etrafındakiler “Sin da gülle geçti” diyebilirler. Ama geçmedi. 3 ay içinde bu davacı şirketle ya uzlaşmak ya da onlarca milyon Sterlin ödemek zorunda kalabilirler.

Sonuç olarak bilmeliyiz ki; bu Komisyon’un “etkin” biçimde çalışmasını Bay Tatar istemedi ve göreve gelir gelmez oradaki yönetimi değiştirdi. O zaman söylediklerimizi, yazdıklarımızı dinlemedi. Komisyon’u “öldürdü” ve sonuçta Kıbrıslı Türkler’in başına daha büyük belalar açtı.

Bu Komisyon çalışıp iş üretseydi, belki de Rum tarafı emlak gaspı diyerek “tutuklamalar” yapmak yolunu denemeyecekti.

Geç olsa da Komisyon’a dört elle sarılmak zorundayız. Öte yandan da bu “emlak” yağmasını durdurmalıyız.

Özellikle büyük konut projeleriyle Rum mallarının yağmalanmasına dur denilmelidir.

Tabii; “Maraş’ı Türk idaresinde açmak” hayali de boşunadır. Oranın BM kararları ışığında eski sahiplerine iadesi şarttır.

Yoksa; hem bizim, hem Türkiye’nin daha çok başımız ağrıyacak.

Yeniçağ'da yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar Yeniçağ Gazetesinin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

Son Yazılar

spot_img

Son eklenenler

spot_img