11 Şubat 2005
Kuzey Kıbrıs’ta, Kıbrıslıların kendilerini taraf saymadıkları, ya da en fazla taraf saymadıkları seçim, bu seçim oluyor.
Seçimi konuşana rastlamak büyük şans…
Konuşan da, olup bitene öfkesini belirtmek için ağzını açar.
Bu hava sandığa yansır mı, ne kadar yansır, bilemem ama, “halk” denen kesime bu seçimin hiçbir yararı olmayacağı apaçık ortadadır.
Ne Kıbrıslıların, ne de Kıbrıslının iradesini bozmak için Kıbrıs’a taşınan nüfusun yaşamına on paralık bir olumlu katkısı olma olasılığı olmayan bir seçim…
Hiçbir parti de böyle bir vaade bulunmuyor… Bulunsa da gülünç iddialar olarak kabul ediliyor ahali tarafından…
Kıbrıs meselesi de müşteri bulamıyor bu seçimde…
“Beni seçin ben çözerim” meselesi de hikaye oldu halkın nazarında…
Çünkü, Kıbrıs meselesi aslında çözülmüştür.
Kıbrıs bir Mayıs 2005’ten beri Avrupalılar Birliği’nin tam üyesi ve, toprağıdır da…
Gerisi, teferruattır…
Kıbrıs’ın yerlisi ayrıca Avrupalılar Birliği’nin yurttaşıdır da…
Ve, Kıbrıslı artık bilir ki, AB’nin uygun bulmayacağı hiçbir şey, Kıbrıs meselesinde belirleyici olmayacaktır.
Ama Kıbrıslı AB’ye bayılıyor mu?
Orasını, bu topluma mandra yaşamını, esir kampı yaşamını bunca yıl layık görenler düşünsün…
Ona güvenmeyen, ve kendi kendini yönetmesine izin vermeyenler düşünsün…
Ve hala daha onu aptal yerine koyanlar düşünsün…
Düne kadar “izolasyonlar kalksın” diyen sadece Denktaş Bey ile yandaşlarıydı.
Şimdi herkes, izolasyonları kaldırmaktan yana…İzolasyon savaşçısı kesildi herkes…
İzolasyonlar kalksın, serbest ticaret hakkı tanınsın K.K.T.C.’ye, hava alanından, limanlardan serbest ihracat yapma hakkı tanınsın…
Nedir bunun adı?
Bunun adı, “bizi adını koymadan ayrı bir birim olarak tanıyın” demektir.
“Ayrı bir devlet olarak tanıyın” demiyorlarsa, o da Türkiye’nin boyunduruğunda işin götürülmek istenmesindendir.
Yoksa, ortaya Türkiye’nin değil, Kıbrıs Türkü’nün idare edeceği, bağımsız, AB üyesi bir Kuzey Kıbrıs talebi olsa neyse, ne…
Bağımsız, Federal Birleşik Kıbrıs’a, o yoldan da gitmek mümkündür. Farklı yollardan yürüyerek de aynı yere varmak mümkündür çünkü.
Türkiye’nin askerini uluslararası hukukun öngördüğü düzeye düşüreceği, ve boyunduruğu altında tutma iddiasından vazgeçeceği, AB üyesi bir Kuzey Kıbrıs ne demektir?
Tüm AB üyesi ülke yurttaşlarına sınırlarını açması demektir.
Yani, Kıbrıslı Rumlara sınırlarını açması demektir.
Kıbrıslı Rumların Kıbrıs’ın Kuzey’inde de serbest dolaşım, serbest yerleşim ve mülk edinme haklarını kısıntısız geri almaları demektir.
Bunun anlamı da Kıbrıs’ı yeniden birleştirmek demektir.
Esasen, anlaşılan odur ki, Kıbrıslı Rumlar da bu aşamada Kıbrıslı Türklere Güney’de söz hakkı tanımak istememektedirler.
***
Her neyse…
Daha önce de dediğimiz gibi bu seçim, Emek-Sermaye çekişmesi şeklinde değil, sermaye odaklarının iç paylaşım kavgası şeklinde ceryan etmektedir.
Bir yanda UBP’de toplanan sermayedar, öte yanda UBP’den zarar gördüğü, ya da istediğini alamayan ve CTP’de toplanan sermaye bir de, Salih Boyacı ve sairenin toplandığı DP’deki sermaye…
Emeğini satarak geçimini sağlayan büyük çoğunluğun bu kavgada kuşkusuz yeri yoktur. Taraf olmamalıyız? Emeğin katılmadığı bir seçim olabilir mi? Hakiki bir seçim, emeğin taraf olmadığı bir seçim, kuşkusuz seçim sayılamaz…
Öyleyse?
İşgal altında, bu kadarı olur ancak…