Bir yanda soykırım katliamları ile Gazze. Ukrayna Rusya cephesinde ise gelgitler aldı başını gidiyor. Suriye’den Kongo’ya ise yeni hegemonya ayarları kovalanmaktadır. Bunları nerede ise hergün dokunduğumuz durumlardır. Tabi birde Türkiye gibi rejim değişimle bnelerin olduğu ülkeler soruları vardır. Tekrarlayalım: bunlara epey dokunduk. Elbet arada seçim haberleri de geliyor. Her seçim yeni koşulların da ürününü taşımaya başladı. En başta da Trump gerçeğidir. Tabi ki ülke adı Polonya da olunca, doğu Avrupa gerçeği, ülkenin koşulları ve uluslararası denklem hepsi böylesi seçimleri de önemsetiyor. Örneğin: Polonya seçimleri AB içi denklemler, Rusya ile ilişkiler, Trump çizgisinin genişlemesi gibi kuralların da adeta kıskacında yaşandı. Fakat unutmayalım: Polonya doğu Avrupa ülkesidir. B üyesi ve Amerikan İngiltere yakınıdır.
Ne demek istediğimi seçim analizi sonrasına sarkıtıyorum.
****
Polonyada başkanlık seçiminin ikinci turu yapıldı. Seçimi muhafazakâr aday kazandı. Adalet Hukuk partisi yeniden başkanlığı aldı. Yendiği blok AB yanlısı liberalerdi.
Bu ufak bilgi dahi seçim sonucunun göstergesi bakımından önemlidir. Bir AB üyesi ülkede başkanlık seçimi yapılıyor. Seçimi AB karşıtı gibi olan Trumpa yakın duruş sergileyen kişi kazanıyordu. Dahada ilginci, seçimde ikinci turda iki sağ eksen yarıştı. Daha tutucu olan Muhavazakar Adalet ve Hukuk partisi ile AB yanlısı Liberaler eksende duruyordu. Enazından basit olsa da sosyaldemokrat çizgideki merkezi parti yelpazenin içinde yok.
Polonyada başkanın yetkileri azdır. Hükümeti ise şimdilik AB bloku partiler tutuyor. Ancak, başkanın yasaları kveto etme gibi önemli engel olma gücü vardır. Nitekim, bir önceki yine ayni eksenden olan başkan, kürtaj gibi yasaları veto yaptı. Eengel koydu. Şimdi de yeniden başkanlığı alan muhavazakarların bazı yasaların geçmesini veto edeceği kesindir. Hele de arkasında Trump gibi lider de varsa.
Peki Polonya neden böyle: bunu bazı koşullarda yakalamak kolaydır. Polonya kapitalizmi bildik çizgide günümüze gelmedi. Sovyet bloğunun dağılmasıyla günümüz ülke şekli oluştu. Sosyalist reyalizmin çöküşü sonucu kapitalizme geçildi. Bu önemli dinamiktir.
Önemi şu: solu çökerterek sağ yerleştiği için, burada sosyaldemokrat merkezi partiler dahi güçlenemedi. Tamamen sağ merkezli partiler yer aldı.
İkinci nokta da şu: genelikle Polonya Sovyet bloğundayken, emperyalist batı ülkeği ele geçirmek için, idolojik aygıtlar olarak ırkçılık ve dini kulandı. Kilise yönetimlere karşı önemli merkezdi Katolik kilisesi Polonyanın günümüz oluşumunda direk açık tavır koydu. Şimdiki seçimi kazanan başkanın da Katolik ksavunusu tesadüf değildir. Katolik merkezli koşul, hep Polonyada muhalefet rolü da oynadı.
Genelde doğu Avrupada benzer siyasal yapılar var. zaten AB içi yükselen faşizimde en başta geçen azılarımda da işlediğim Macaristan da vardır. Bölgenin siyasal oluşun şartları sağ eksenli parçalarla politikayı genişletiyor.
Polonya bu yönüyle önemli. AB üyesi olmasına karşın daha çok ABD veya Britanya ya daha yakındır. İngiltere AB içindeyken, Polonya ve bazı öteki doğu Avrupa ülkeleriyle Almanya Fransa merkezini kuşatmaya çalıştı. Türkiyenin de aday olup yeni Avrupa bloğu kurmaya çalıştılar. Kısaca, Polonya seçiminde sürpriz yok. Sürpriz değil de gelecek için oluşan emeryalist parçalanma için mesajlar var. önümüzdeki parlemento seçimini de muhavazakarlar alırsa, ABD tutumuna da uygun yeni devletler arası ilişkiler, AB denkelemini de sarsacaktır.
Polonya doğu Avrupa ülkesi iki sağ blok çatıştı. Kilisenin de daha yakın durduğu muhavazakarlar seçimi çok az farkla da olsa kazandılar. Ama net mesaj tehlikeli. Yeni faşist dalga yükseliyor. Bu AB parçalanma çizgisine dek ilerlemesi mümkündür. Polonya, solsuz seçimlerin nasıl daha gericiliğe açık halde olduğunun sandık sonuçlarının ta kendisidir.