28 Ağustos 2025, Perşembe
31.8 C
Lefkoşa
iktibasSerdar M. DeğirmencioğluAskeri-endüstriyel kompleks (1961) - Serdar M. Değirmencioğlu

Askeri-endüstriyel kompleks (1961) – Serdar M. Değirmencioğlu

Orjinal yazının kaynağıevrensel.net

Hiç durmadan çalışan militarizm propagandası, çatışma ve açık savaş başladığında daha da hızlanır. Propaganda çarkları sabah akşam çözümün daha çok saldırı, daha çok silah ve büyük zaferin kazanılmasıyla geleceğini anlatırlar. Emekli generaller, albaylar, danışmanlar, uzmanlar, eski bakanlar vb. ekranlarda boy gösterip yorumlar, yani militarizm propagandası yaparlar. Yıllarca militarizmden geçinen bu kişilerin oluşturduğu geçit alayı, hiç sektirmeden hep saldırı, silah, yıkım ve ölüm gerektiğini söyler.

Çok ender de olsa, militarizmi çok yakından tanıyan bir general veya bir bakan çıkar ve gerçekleri anlatır. Hatta daha da ileri gidip, militarizmin nasıl işlediğini gözler önüne serer. Böyle bir kırılma yaşandığında, militarizmin çarkları bu yüzleşmeyi unutturmak için büyük çaba harcarlar.

Ortadoğu bir kez daha savaşa sürüklenirken 1961’de yaşanan çok önemli bir kırılmayı konuşmanın tam zamanı. Bu kırılmayı bilelim ki, barışın militarizmden geçinenler tarafından getirilmeyeceğini kavrayalım.

Başkan Dwight D. Eisenhower, görevinden ayrılmadan üç gün önce tüm medya kanallarının önünde ABD’ye seslenmiş ve ABD’nin bir militarizm çıkmazında olduğunu gözler önüne sermişti. Eisenhower, II. Dünya Savaşı sırasında Avrupa’daki Müttefik Güçlerinin komutanıydı ve ardından iki dönem başkanlık yapmıştı. Hem orduyu, hem de sivil yönetimi içeriden bilen biri olarak, güçlenen silah endüstrisinin büyük bir tehlike oluşturduğunu apaçık söylüyordu.

Eisenhower, ABD’de güçlenen yeni bir militarist oluşum olduğunu, bu oluşumun kamu yönetimini ve hatta üniversiteleri etkisi altına alabileceğini; giderek büyüyen bu militarizm ağının barış değil, bitmeyen savaşlar getirebileceğine işaret ediyordu.

Askeri-sinai kompleks” veya “askeri-endüstriyel kompleks” konuşması olarak bilinen ve Türkiye’de hemen hiç konuşulmayan bu önemli veda konuşmasının birkaç bölümünü sizler için kısaltarak Türkçeleştirdim.

***

Eskiden ABD’nin silah endüstrisi yoktu. Devasa boyutlarda kalıcı bir silahlanma endüstrisi yaratmak zorunda kaldık. Buna ek olarak, üç buçuk milyon erkek ve kadın artık doğrudan savunma kuruluşlarında çalışmaktadır. Askeri güvenlik için her yıl tüm ABD şirketlerinin net gelirinden daha fazlasını harcıyoruz.

Muazzam büyük bir ordu ile büyük bir silah endüstrisinin bu şekilde bir araya gelmesi ABD için yeni bir durumdur. Bu durumun ekonomik, siyasi ve hatta ruhani etkileri her kentte, her eyalet meclisinde ve devletin her biriminde hissedilmektedir. Bunun ciddi sonuçları olduğunu kavramak zorundayız. Burada söz konusu olan verdiğimiz emek, doğal ve geçim kaynaklarımızdır; hatta toplumumuzun yapısıdır.

Devlet yönetiminde, askeri-endüstriyel kompleksin nüfuz kazanmasına karşı önlem almamız gerekiyor. Bu güç feci bir şekilde yükselebilir. Bugün bu tehlike mevcuttur ve gelecekte var olmayı sürdürecektir.

Bu iç içe geçerek büyüyen oluşumun ağırlığının özgürlüklerimizi ya da demokratik süreçleri tehlikeye atmasına asla izin vermemeliyiz. Devletle ilgili hiçbir şeyi hafife almamalıyız. Bizi var olan tehlikelere karşı yalnızca uyanık ve bilgili yurttaşlar koruyabilir. Güvenlik ve özgürlüğün birlikte var olabilmesini ancak uyanık ve bilgili yurttaşlar sağlayabilir. Devasa endüstriyel ve askeri savunma mekanizmasının barışçıl yöntemlerimiz ve hedeflerimize ters düşmemesini ancak sizler sağlayabilirsiniz.

Bu süreçte son yıllarda yaşanan teknolojik devrim çok etkili olmuştur. Bu devrimle birlikte araştırmaların önemi artmış; aynı zamanda araştırmalar daha karmaşık ve maliyetli hale gelmiştir. Araştırmaların giderek artan bir bölümü devlet için ya da bizzat devlet tarafından ya da devletin talimatıyla yürütülmektedir.

Bugün, tarihsel olarak özgür fikirlerin ve bilimsel keşiflerin kaynağı olan özgür üniversite farklı bir konuma gelmiştir. Üniversiteler söz konusu araştırmaların yürütülmesinde görev almakta ve askeri ihaleler bilimsel merakın yerine geçmektedir.

Devletin sağladığı istihdamın, proje tahsislerinin ve araştırma fonlarının gücünün bilim insanlarını tahakküm altına alma olasılığı her zaman vardır ve bu tehlike ciddiye alınmalıdır. Kamu yönetiminin kendisinin bilimsel-teknolojik bir elitin ya da kompleksin esiri haline gelebileceği tehlikesine karşı uyanık olmalıyız.

Diğer yazıları

Sessiz bir toplumda sessiz kalamam – Serdar M. Değirmencioğlu

Adım Ayana Gerstmann, 18 yaşımdayım. Yasalara göre askere alınmam...

Yuval Pelleg reddediyor – Serdar M. Değirmencioğlu

Gazze’de sürdürülmekte olan soykırıma karşı çıkan ve askere gitmeyi...

Militarizm, iklim ve çocuklar – Serdar M. Değirmencioğlu

Geçtiğimiz ay İsrail tarafından İran’a yapılan hava saldırıları, Netanyahu’nun...

Hep barış istedik! – Serdar M. Değirmencioğlu

Barış Akademisyenleri, Ocak 2016’da barış istediklerini dile getirdikleri için...

Nükleer çılgınlığa karşı – Serdar M. Değirmencioğlu

Nükleer silahlar yeniden gündemde. İran’a yönelik saldırılar için özellikle...
3,220BeğenenlerBeğen
631TakipçilerTakip Et
4,050TakipçilerTakip Et
598AboneAbone Ol

Son eklenenler

İlber Ortaylı’nın önerisi üzerine bazı sorular – Yetvart Danzikyan

Bu satırları okuyunca insanın aklına başka fikirler de üşüşüyor....

Geri çağırma hakkının ilk adresi: Paris Komünü – Kavel Alpaslan

Bir makama halk oylaması ile seçilen bir kişi görevini...

Hırıltı ile mizah arasında hırs: aynı amaca hizmet eden iki farklı dil – Levent Atikoğlu

Hırs, çoğu zaman ilerlemenin, başarmanın, hayatta iz bırakmanın önemli...

Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Dönüş Mümkün Mü? – Şener Elcil

Londra Konferansı’na isteksizce giden Makarios, orada Kıbrıslı Türklere devlet görevlerinde...

Kıbrıs’ta işlenmiş olan suçlarla ilgili ‘evet, ama’ denilemez… – Mihalis Mihail

Kıbrıslırum araştırmacı yazar Mihalis Mihail, Kıbrıs’ta yakın tarihimizde işlenmiş...

Oklar Hizbullah’a doğru yöneltilirken – Özkan Yıkıcı

Amerikanın yeni elçisi, ilginç diplomatik açılımlarla uğraşıyor. Aslında daha...

Kaç Yüz Lazım? – Levent Atikoğlu

Politikanın yüzü yoktur derler. Oysa ben tam tersini düşünüyorum....

“Süreç”e vicdani retçilerin de sözleri var – Ercan Jan Aktaş

Ekim 2024 tarihinde başlayan, devlet/iktidar elitleri tarafından itina ile...

Canlı yayın