Yoksulluk gün geçtikçe derinleşiyor. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Nisan ayı verilerine göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 24.035,59 TL’ye; gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 78.291,84 TL’ye yükseldi. Türkiye’de, ciddi bir gıda krizi yaşanıyor ve bundan en çok çocuklar etkileniyor. Özellikle beş yaş altındaki çocukların yeterli beslenemiyor oluşunun fiziksel ve zihinsel sağlık sorunlarına sebep olabileceği biliniyor. Bu konuda harekete geçen yerel yönetimlerden biri CHP Şişli Belediyesi olmuş ve beslenme destek programı kapsamında, ihtiyaçlı bölgelerdeki ilkokullara ücretsiz öğün dağıtmaya başlamıştı. Ancak İstanbul Büyükşehir Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte tutuklanan Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın yerine atanan kayyım, öğrencilere verilen öğün desteğini iptal etmişti. Aileler, bütçelerinden gıdaya gerekli payı ayırmakta zorlanıyor. Çocukların okullara aç gittiği pek çok kez raporlarla da ortaya kondu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı, 15 yaş ve altındaki çocukların durumunu inceleyen ‘Çocuk Sağlığı ve Yoksunluğu 2024 Raporu’na göre en temel maddi gereksinimleri bile karşılanmayan çocukların sayısı giderek artıyor. Her 10 aileden 1’i çocuklarının gün içinde taze meyve ve sebze tüketmesini sağlayamıyor. Yaklaşık her 4 aileden 1’i çocuklarının günde en az bir kez et, tavuk veya balık tüketmesini sağlayacak maddi olanaklardan yoksun. Yaklaşık her 10 aileden 1’i çocuklarına yeni giysiler ve düzgün iki çift ayakkabı alamıyor. Hekimler, yoksulluğun bir halk sağlığı sorunu olduğu konusunda uyarıyor ve yetersiz beslenmenin çocuklarda büyüme geriliği ve hastalık riskini artıracağına dikkat çekiyor.
***
Gelirlerdeki düşüş ve gıda fiyatlarındaki artış devam ederken, çocukların sağlıklı büyümeleri için gereken sosyal ve ekonomik desteğin kesintiye uğramadan sürmesi elzem. Bu noktada, uzmanların özellikle üzerinde durduğu okullarda en az bir öğün ücretsiz yemek verilmesi, muhalefet tarafından defaatle gündeme getirildi. Son olarak nisan ayında, ana sınıfı ve lise öğrencileri dahil olmak üzere bütün öğrencilere en az bir öğün ücretsiz yemek verilmesi ile ilgili CHP’nin sunduğu kanun teklifi, AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Çocukların karnını doyuracak bütçeyi bir türlü denkleştiremiyor hükümet. Ancak 19 Mart operasyonundan bugüne Merkez Bankası’nda toplanan rezervlerde azalma yaşanmış ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, rezervlerin iç ve dış şoklara karşı bir tampon olarak kullanılması için biriktirildiğini söyleyerek, İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası kuru dizginleyen döviz satışını doğal karşılamıştı. İBB soruşturmalarında turbun büyüğüne ulaşmakta zorluk çekiliyor. Operasyonun sebep olduğu mali sarsıntıyı frenleyebilmek için halkın parasından milyarlar harcanıyor ama iş öğrencinin önüne bir öğün yemek koymaya gelince dardayız, zordayız deniyor. Çocukların sağlığıyla doğrudan ilgili olan beslenmeye yönelik uygulamalar uzun vadeli, sürdürülebilir yöntemlerle geliştirilmeli. Bursa’da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen ‘Sağlıklı Beslenme Yolculuğum’ projesi kapsamında, bir öğretmenin sosyal medyada paylaştığı görüntüler tepki çekti. ‘Sağlıklı beslenme’ dersinde bazı öğrencilerin önünde sadece simit ve meyve suyu vardı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sevdiği simit hesabından devam edelim. Ne demişti Erdoğan iktidara gelmeden önce, “Bu hükümet vatandaşa her öğünde bir çay ve bir simidi bile fazla görüyor”. İBB İstanbul Planlama Ajansı’nın Nisan ayındaki kent gündemi araştırmalarında, İstanbul’da gençlerin son yirmi yılda kaybettiği alım gücü farklı göstergeler üzerinden hesaplandı. Buna göre aylık KYK Bursu/kredisi ile 2005’te 275 adet simit ve çay alınırken bugün bu sayı 43’e düştü.
***
Derinleşen yoksulluk nedeniyle çocuklar yetersiz besleniyor ancak fazlası var. Sofralarımıza koyabildiğimiz her üç gıdadan birinde mevzuata aykırı şekilde pestisit (tarım zehri) kullanıldığı tespit edildi. Greenpeace Türkiye, İstanbul’da beş zincir market ve semt pazarlarından aldığı on dört farklı sebze ve meyve türüne ait 155 örneği inceledi. Buna göre ürünlerin yüzde 33’ünde kullanılan tarım zehri miktarının yönetmeliğe uygun olmadığı belirlendi. 50 üründe de ruhsatsız pestisit kullanımı tespit edildi. Gıda mühendisi Dr. Bülent Şık tarafından değerlendirilen analizler ‘Pestisitler ve Çocuklar’ başlığıyla raporlaştırıldı*. Çocukların bağışıklık, sinir ve hormonal sistemlerinin gelişim aşamasında olması nedeniyle pestisit etkilerinin yetişkinlere kıyasla daha zarar verici ve kalıcı olabildiğini söyleyen Dr. Bülent Şık, bilimsel çalışmalar, kritik nörogelişimsel dönemde pestisitlere maruz kalmanın, nörogelişimsel bozukluklar da dahil olmak üzere birçok hastalığa yatkınlığı artırdığını gösterdiğini vurguluyor. Sonuçlar bize elbette sınırlı bir tablo çiziyor. Soruna dair kapsamlı bir çözüm üretebilmek için ise soframıza koyabildiğimiz sebze ve meyvelerin taşıdığı toksik kalıntı miktarıyla ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı’nın analiz sonuçlarını açıklaması gerekiyor. Bakanlık verileri açıklamadığı için iç pazarda satılan taze meyve ve sebzelerde kullanılan pestisit miktarını bilemiyoruz ama ihraç edilen ürünlerde sınırı aşan miktarda pestisit tespit edilip Türkiye’ye geri gönderildiğinde, en azından bir süre için ne yemememiz gerektiğini biliyoruz. Ama soru işaretleri bitmiyor çünkü emin olamadığımız bir başka konu da ülkeye geri gönderilen gıdaların iç piyasada satışının yapılıp yapılmadığı. 2024 yılında Türkiye, Avrupa Birliği’nin gıda güvenliği kontrol sistemi olan Rapid Alert System for Food and Feed (RASFF) üzerinden en çok bildirim alan ülke oldu. Geçen yıl Türkiye’ye geri gönderilen üzünlerin başını, aflatoksin ve okratoksin içerdiği gerekçesiyle kuru incir çekti, ikinci sıraya da Antep fıstığı yerleşti. İçine fıstık basılmış Dubai çikolatası furyası ise AB’nin reddettiği ürünlerin iç piyasada satıldığına dair endişeleri artırmıştı. Taze meyve ve sebzelerin iade nedeni de fazla pestisit kullanımı olarak kayda geçti. Bilim insanları, üzerlerine düşeni yapıyor ve kamu sağlığı adına gerekli uyarıları yapıyor. Diğer yandan iktidar, derinleştirdiği yoksullukla birlikte yurttaşı iki kötüyle baş başa bırakıyor. Çocukların beslenme çantası hem yetersiz hem zehirli! Doğurganlık hızının düşmesinden yakınan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Böyle giderse yirmi beş yıl sonra askere gidecek genç bulamayız” demişti. O zamana kadar zorunlu askerliğin kaldırılmasını dilemek bir yana, umalım da sağlıklı genç bulmakta zorlanmayalım.
*Rapor: https://www.greenpeace.org/turkey/raporlar/155-urunun-%61inde-coklu-pestisit-kalintisi-bulundu/