Ormanlarımız aleve ve talana teslim ediliyor!
İklim krizine neden olan etkenlerin başında fosil yakıt kullanımı, orman varlıklarının azalması, endüstriyel faaliyetler ve tüketim alışkanlıklarının geldiği artık hepimizin malumu. Özetle, krizin temelinde insan ve sebep olduğu çevre tahribatı var. Atmosferdeki karbondioksit ve sera gazlarındaki artış yüzünden dünyamız bugün dünden daha sıcak.
***
Dünyadaki orman varlığının hızla azalması küresel ısınmayı, küresel ısınma da orman yangını riskini artırıyor. Oysa ormanlara gözümüz gibi bakmamız gerekiyor çünkü ta ilkokulda öğrendiğimiz gibi ağaçlar fotosentez yaparak atmosferden karbondioksiti alıp atmosfere oksijen verip havayı temizliyor. Ormanlar gezegenimizin tam anlamıyla ciğeri, nefesi demek.
***
Küresel ısınma nedeniyle dünyada sıcaklık artıyor, yağışlar azalıyor ve nem eksikliği orman yangınları için uygun bir zemin oluşturuyor. Bu durum ülkemizin ormanlık bölgeleri olan Ege ve Akdeniz açısından ciddi risk oluşturuyor, ki Akdeniz kuşağı küresel ısınmadan öncelikli etkilenen yerlerden. Kısacası, durum ciddiyetini artırarak sürdürüyor.
***
Uzmanlar orman yangınlarının, anız yakmak, izmarit atmak, mangal gibi nedenlerle, ezici çoğunluğunun insan kaynaklı olduğunu belirtiyor. Bu sebeple özellikle havanın sıcak, nemin düşük ve rüzgarın şiddetli olduğu yaz aylarında etrafa çöp, izmarit atılmamalı, mangal, anız yakılmamalı, kıvılcım çıkaran aletler kullanılmamalı. Bunlar bizlere düşen önemli sorumluluklar. Ancak iktidar maden ocakları, hidroelektrik santralları, konut yapımı gibi sebeplerle, insanın ormanlık alanlarla temasını artırarak yangın riskini de büyütmüş oluyor.
***
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Türkiye genelinde cuma gününden bu yana 342 yangın çıktığını, İzmir, Manisa, Hatay, Bilecik ve Bursa’daki yangınların büyük ölçüde kontrol altına alınırken 10 bin hektarlık alanın küle döndüğünü ve ekim ayına kadar teyakkuz halinde olacaklarını söyledi. Bakanlığın, personel sayısı ve gerekli ekipman açısından orman yangınlarına hazır olup olmadığı ise yine tartışma konusu.
***
2021’de, tarihimizim en büyük orman yangınlarından birinin çıktığı Antalya Manavgat’ta alevler iki hafta sonra kontrol altına alınıp söndürülebilmişti. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Türk Hava Kurumu, yangına müdehalede yavaş kaldığı için eleştirilmiş ve yangın söndürme uçaklarının yetersizliği ve var olanlarının da hangarlarda çürümeye terk edilmesi tepki çekmişti.
***
Orman Genel Müdürlüğü (OGM) verilerine göre son 10 yılda en fazla yangın çıkan üç il Muğla, İzmir, Antalya olurken en fazla yanan ormanlık alan ise yine Antalya, Muğla, İzmir, Mersin, Adana illeri olmuş. Bu yangınların 758’i ihmal ve dikkatsizlik nedeniyle yaşanmış. Kasıt 115, kaza 143, yıldırım vs doğal sebeplerden 336 yangın çıkarken 1217 yangının ise ne sebeple çıktığı belirlenememiş. Emek Partisi’nin yaptığı basın açıklamasında, kaza ile çıkan 143 yaygının çoğunun özelleştirilen enerji nakil hatları üzerinden çıktığının bilindiği halde tedbir alınmadığına dikkat çekiliyor.
***
İktidar ormanlardan çok enerji ve maden şirketlerinin geleceğini düşünmüş olacak ki orman kanunu, sermeyenin çıkarını gözeten şekilde onlarca kez değiştirildi. Günlerdir cayır cayır yanarak kül olan ülkenin orman varlığı, iktidarın komisyondan geçirerek meclise taşıdığı torba yasa ile şimdi de madencilik faaliyetlerine açılmaya hazırlanıyor. Sadece ormanları değil, zeytinlikleri ve tarım alanları da sermayenin hizmetine sunan iktidar, Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerini de kısaltarak işlevsiz hale getirmeyi planlıyor.
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019’da 11 Kasım’ı ‘Milli Ağaçlandırma Günü’ ilan etmişti. Nasıl ki ‘Emekliler Yılı’nda emekliler, ‘Aile Yılı’nda da aileler açlık ve yoksullukla sınandıysa, ağaçlandırma gününün ilanından beri de ormanlarımız yanarak, yanmadıysa da madencilik, inşaat faaliyetleri ve enerji santralları için kesilerek yok olma tehdidi altında. İklim değişikliği, küresel ısınma gibi devasa sorunlarımız varken, iktidar, orman talanına yol veren yasa değişiklikleriyle, yangın riskini artıran adımları koşarcasına atmakla meşgul. Ancak doğa talanı yıllar boyunca ülkenin en ücra köylerine ulaştığından, iktidarın karşısında artık, toprağına deresine sahip çıkan ve bunun için mücadele eden bilinçli ve bilgili bir kalabalık var.