19 Şubat 2009
17 Şubat 2009 Salı günü Afrika gazetesinin 3. Sayfasında Türkiye haber sitelerinde yorum köşelerinde topluma hakaretler yağdırıldığını gördünüz.
“Üzüldüm” desem doğru değildir.
Türkiyeli Türklerin Kıbrıs’ın Türkçe konuşan ahalisine bu gözle baktıkları yeni bir durum değildir.
Bu durum Anadolu Selçukluları, sonra da Osmanlılara uzanan bir meseledir.
Türkiye’de “Türküm” deyenler Orta Asya’dan geldiklerini söylerler. Oysa oralarda “ben Türküm” diyen yoktur.
Ayrıca, “Türki” dedikleri ve “dünya Türklerini bir çatı altında toplama” iddiası ile yola çıkan Türkiye Türkleri, aslında bu toplumlarla tercüman aracılığıyla konuşabilmektedirler ancak.
Aslında Türkiye Türklerinin bu “Türki” dedikleri toplumlara abiliğe, kurtarıcılığa soyunmaları, kaleyi içten fethedip onları boyundurukları altına alma oyunundan başka bir şey değildir. İyi ki bunu erken fark edip Türkiye ile aralarına bir mesafe koydular. En büyük zararı, fark etmekte geciken Azerbaycan gördü ve, topraklarının %20’sini Ermenilere kaptırdı.
***
Türkiye’nin ve yabancıların özgür düşünebilen tarihçilerine göre Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen nüfus en çok iki yüz bindir. Ve bu nüfus Oğuz boylarına aittir.
Bunlar daha sonra hakaret olsun diye “Türkmen” diye adlandırıldılar.
Anadolu Selçuk Devleti Alpaslan’ın itirazına rağmen kuruldu. Kurucuları Anadolu Rumlarıdır. Kumandanlarının çoğu Rum’dur. Sultanlarının çoğu da Hristiyan. Bu devleti Rumlar Haçlı ordularına karşı, sonra da Türkmenlere karşı kullandılar. Selçuklular, yabancı ordularla Türkmenleri büyük bir kıyımdan geçirdiler.
Selçuklu Devleti yıkılırken, Türkmenler kendi Beyliklerini kurdular. Osmanlı Bey’liğini kuran, “Osman” ya da “Otman”, veya “Otoman” adlarıyla tarihte geçen Bey’,in soyu-sopu henüz belirlenmemiştir. Tarihçiler resmi tarihlerin bu konuda yazdıklarını reddederler.
Osmanlının kuruluşunda gene Rumlar vardır. Birinci Padişah sayılan Orhan Bey’in annesi Rum’dur. Orhan’ın eşi da Rum’dur. Ve Bizans İmparatorunun kızıdır. Zaten hiçbir Osmanlı Padişahının anası Türk değildir. Sonra işe Balkan ülkeleri de girer ve İmparatorluk kurulur. İdare artık yabancı devlet adamlarının elindedir.
Yıldırım Bayezit padişahlığa “Anadolu Beyliklerini” ortadan kaldırmak koşulu ile getirildi. Kosova savaşında ölen Sırp kralının kızı ile evlendirildi. Ve Sırbistan’ın tahtına oturan kayın biraderinin topladığı Sırp askerleri ile birlikte Türk Beyliklerine saldırdı. Yıktı. Onlar da Timur’a şikayet etti. Sonuçta Ankara Meydan Savaşı’nda Sırp orduları ile çıkan Yıldırım’ı Timur, esir etti.
Neysa, uzatmayalım. Balkanlılar Anadolu’daki Beylikleri yıkıp, yeniden İmparatorluğu kurdular. Osmanlının profesyonel ordusu güya Müslümanlaştırılan Hristiyanlardan oluşurdu. “Yeniçeri ve Kapıkulu Sipahileri” denen bu askerler maaşlı idi. Türkmenlerden, yani asıl Türklerden savaşa sürülenler ve en ağır fakkayı yeyenler beleşçi askerlerdi.
Türkler “Enderun” denen okula da giremezlerdi. Böylece tüm devlet adamları Osmanlıda devşirme idi.
***
Yavuz Sultan Selim ile Türkmenlere (Asıl Türklere) karşı yeni bir politika uygulamaya kondu. Alevi’dirler diye katledilmeğe ve işgal edilen başka ülkelere sürülmeye başlandılar. Yavuz Sultan Selim sadece İran’a Şah İsmail’in üzerine giderken 40bin Türkmen’i katletti.
Kıbrıs’a gönderdiklerini bu çerçevede, ve Sürgün emri ile, artı reddedenleri idam etme kararıyla gönderdiler. Türkmenler yine de direndiler. Celali İsyanları böyle başladı. Ve Türk kıyımı 1700’lerin sonuna kadar sürdü. Yok noktasına getirene kadar katliam ve sürgün devam etti.
Yani Osmanlıların tarihinde “kırım, kıyım ve sürgün”, ilk kez Türklere uygulandı.
***
Kıbrıs’a sürgün edilen Türkmenlerin yerleşim yerleri bellidir. Benliklerinden pek bir şey de kaybetmediler. Osmanlıya da sürekli olarak isyan ettiler.
Atatürk Türkiye’de Cumhuriyeti kurduktan sonra “Kıbrıslı Türk” dediklerini Türkiye’ye göç ettirmek istedi. Neden gitmediler?
Güvenmedikleri için. Cumhuriyet ilan etmekle Osmanlı zihniyetinin değişeceğine inanmadıkları için. İlk gidenlerden gelen haberler o yönde idi. Bazılarının dedikleri gibi İngilizler değil göçü önleyen…
***
Daha önce dediğim gibi Kıbrıslı Türklere internette yapılan hakaretler beni üzmez. “Ben Türküm” deyenlerden da değilim. Ama Kıbrıslı Türklere hakaret edenler evvela kendilerine baksınlar. Bilim artık her şeyi çözmüştür. Kendi köklerine baksınlar. Yapılan araştırmalar Türkiye Türklerinin genelde genetik olarak Türklükle bir alakaları yoktur. Genelde Yunanlılar ve Balkanlılarla akrabadırlar. Kıbrıslı Türklerle bir akrabalıkları yoktur.
Kıbrıslıların da Türkü ile Rum’u ile Yunanistan’la ya da Türkiye ile genetik bağları yoktur.
Kıbrıslılar kendilerine özgü bir genetik yapıdadırlar.
***
Kendilerini Türk sayanlar, Londra’ya, veya Beyrut’a gider parasını öder ve soyağacını çıkarır.
***
Kıbrıslılara sövüp-sayan “Has Türklere” şunu da söyleyelim. Kıbrıs bağımsız, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği üyesi bir devlettir. Bunun bir bölümünü koparıp almak mümkün değildir.
Kıbrıs, Kıbrıslılarındır! Bu kahramanlar Garanti Anlaşmasını okusunlar ve Kıbrıs’ta ne yaptıklarını görsünler.
Kıbrıs çok işgalci gördü ama sonunda hepsi gitti. Türkiye de gidecek.
Nerden çıkarırsınız ki Türkiye burda Kıbrıslı Türkler için vardır. Bir da Amerika’ya sorun ki ülkenizi nükleer silahlarla donattı…
Bir da para yolladığınızı söylersiniz. Bölün burdaki nüfusunuza ve görün her birine kaçar lira düşer.
Kıbrıs’ta altın madeni var zannedersiniz galiba…
Utanması gerekenler bize “Utanın” deyenlerdir. 70 milyonunuzu Kıbrıs’ta doyuracak halimiz yoktur. Koskocaman bir Türkiye var elinizde, kuruttunuz ve, başka ülkelere koşarsınız hazır yeyciliğe…