Home arşivden yazılar Arif Hasan Tahsin Çatışan, can derdi ile yağ derdidir! Arif Hasan Tahsin

Çatışan, can derdi ile yağ derdidir! Arif Hasan Tahsin

0
Reklamlar

11 Ocak 2007

Türkiye’nin Sayın Genel Kurmay Başkanı’nın açık sözlülüğü bize, Kıbrıs sorununu bir kez daha kendi aramızda tartışma fırsatı verdi.

Türkiye de kendi içinde tartıştı tabii ki.

Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde her zaman olduğu gibi iki taraftık görünürde.

Türkiye’de de Kıbrıs meselesinde iki taraftı her zamanki gibi görünürde.

Ama gerçekten öyle mi?

Yani Türkçe konuşan Kıbrıslılar kendi içlerinde gerçekten temelde görüş ayrılığı içerisinde midirler?

Türkiye’de de öyle…

Aslında olaya, biraz daha sakin ve dikkatli bakarsak, işin gizlisi saklısı yoktur.

Ne Türkçe konuşan Kıbrıslılar Kıbrıs meselesinde iki parçadır, ne de Türkiye iki parçadır.

Aralarında büyük fark var sanılsa da ortada bir Kıbrıs tarafı vardır, bir de Türkiye tarafı vardır.

Türkçe konuşan Kıbrıslıların, sağcısı, solcusu, milliyetçisi, Türkcüsü, faşisti aslında şu temel noktadan hareket etmektedir.

Kaygudan ya da…

“Olmak ya da olmamak” kaygusundan.

Varlığımızı toplum olarak nasıl koruyabiliriz meselesidir Türkçe konuşan Kıbrıslının içini yakan birinci mesele.

***

Oysa Türkiye’de yaşayanların, Türkiye’nin yani Kıbrıs sorunu ile varlığı tehlikeye girecek değildir.

Türkiye’nin Kıbrıs’tan 3. kez vazgeçmeyeceğinin bir garantisi de yoktur.

Bildiğiniz gibi 1878’de Osmanlı Kıbrıs’ı İstanbul’u Rusların elinden kurtarmak için İngiltere’ye kiralamış, 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti varlığını dünyaya tescil ettirmek için hiçbir koşul ileri sürmeden hem de, tapusu ile beraber teslim etmiştir.

O nedenle, Türkçe Konuşan Kıbrıslılar ile Türkiye’nin endişelerinin çakışması mümkün değildir.

***

Evet, Türkçe konuşan Kıbrıslı toplumun derdi başka.

Türkiye’nin derdi başkadır.

Türkçe konuşan Kıbrıslılar can derdindedir, Türkiye ise yağ derdindedir yani.

Öyleyse Türkçe konuşan Kıbrıslılar niye iki parçadır?

Çare üzerinde uzlaşamadıkları için.

Milliyetçi kesim, Denktaş Bey başta, Toplumun Türkiyesiz varlığını koruyabileceğini kabul etmez. “Türkiye olmazsa Rum bizi lokma gibi yutar” düşüncesindedir. Toplum varlığını Türkiyesiz sürdüremez düşüncesindedir yani. O nedenle Türkiye ile bütünleşmeye varacak bir sonuca kadar vardır.

Oysa bu düşünceye karşı olanlar özetle “Bu Ada’da varlığımızı Türkiyesiz de koruyabilmeliyiz Varlığımızı Türkiyesiz de koruyamazsak sonumuz yok oluştur” düşüncesindedirler.

Ve tabii ki bu düşünceye göre toplumun, Türkiye’nin kuklası olma durumundan çıkması, kendi kendini idare etme noktasını yakalaması ve geleceği için gereken önlemleri alma hakkına sahip olması gerekmektedir.

Yani Kıbrıs’taki taraflarda görüş ayrılığı “nasıl”’da dır?

“Varlığımızı nasıl koruyacağız” da…

***

“Ne olmalıdır?” dersanız, Türkiye Kuzey Kıbrıs’taki yönetimi Türkçe konuşan Topluma süratle teslim etmelidir. Kendi topraklarına Kuzey parçasını katabilse de, bu kalıcı bir çözüm değildir. Kıbrıs’ın tarihi bunu kaldırmaz.

“Yunanistan ile Rumca konuşan Kıbrıslılar arasındaki ilişki farklı mı” diyenler için söylerim : Yunanistan Kıbrıs’ın Rumca konuşan toplumuna kendi kendini idare etmede yardımcı olur. Kuklalaştırma hevesinden 1974 Temmuz darbesinden sonra vazgeçmiştir. Türkiye de Türkçe konuşan Kıbrıslılarla ilişkisini, o düzeye çekmelidir. Doğrusu, budur.

No comments

Yorumunuzu ekleyinCevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Exit mobile version